Fransa seçimleri üzerine bir değerlendirme

2024 AP seçimleri Fransa'da büyük bir kargaşaya sebep oldu. Macronistler seçimden büyük bir darbe alırken Sol gruplar aşırı sağın kazandığı galibiyet dolayısıyla sokaklara akın etti ve gece yarılarına kadar sokaklarda eylemler sürdü.

Fransa seçimleri üzerine bir değerlendirme

MUHAMMED OKÇU / HAKSÖZ-HABER

Macron 2022 Haziran seçimlerinde istediğini alamamıştı, bir partinin ulusal mecliste tek başına kanun çıkarabilmesi için 289 sandalyeye ihtiyacı var ancak Macron 250 sandalye alabilmiş ve mecliste kanun çıkarmak için başka bir parti ile anlaşmak zorunda kalmıştı.

Bazı medya kuruluşları daha öncede Macron’un erken seçim yapmak istediğini dile getirmiş ancak bunun için Macron’un elinde yeterli sebebin olmadığını ileri sürmüştü.

Fransa da gerçekleşen seçimlerden hemen sonra aşırı sağ liderleri Ulusal meclisin feshedilmesi talebinde bulunmuştu ardından sonuçların açıklanmasından 1 saat sonra Macron kameralar önüne çıkarak ‘’hiçbir şey olmamış gibi davranamayız’’ diyerek Ulusal meclisi feshetti akabinde yeniden seçimlerin yapılacağını duyurmuştu.

Macron’un bu açıklamasından sonra Solculardan ardı ardına birlik çağrısı geldi. Birçok kişi Macro’nun bu hareketini Fransa’nın kaderiyle kumar oynamak olarak nitelerken Solcular ve ekolojistler dağılmış olan Nupes yerine bir araya gelerek YENİ HALKÇI CEPHE’Yİ kurdu. (Daha önceki seçimlerde solcular ve ekolojistler bir araya gelerek NUPES ( Yeni Ekolojik ve Sosyal Halklar Birliği) i kurmuş seçimlere bu ittifak ile girmişti ancak Aksa Tufan’ı dünyada birçok dengeyi değiştirdiği gibi Fransa’da da ciddi tartışmalara ve bölünmelere sebep olmuştu. Nitekim Nupes içerisinde Hamas ve Aksa Tufanı üzerinden çıkan tartışmalar sonucu dağılmıştı.

Bu dağılma aşırı sağcılara büyük bir fırsat sundu ve onlarda bu fırsatı değerlendirdi. Göçmenlere yönelik sert tutumu ve İslam’a tahammülsüzlüğü ile bilinen Marine Le Pen’un RN’si bu son seçimden 1. Parti olarak çıkmış ve Macron’u dahi ikiye katlamıştı. Açıkçası Marine Le Pen veya diğer partileri tanımadan yapılacak olan değerlendirmeler havada kalır;

Marine Le Pen/ RN (Ulusal Birlik)

68 doğumlu olan Le Pen hemen hemen hemen hayatının her aşamasında siyasetle iç içeydi bunu ise babasına borçluydu.

Le Pen’un babası Jean Marie Le Pen ikinci dünya savaşında Fransız direniş hareketinde yer almış daha sonra Hukuk okumuştu.

Aynı zamanda Fransa ve Vietnamlılar arasında gerçekleşen birinci Çinhindi savaşına katılmıştı. Jean Marie bunlarla sınırlı kalmamış 1956’da 2. Arap İsrail savaşına katılmak üzere yola çıkmış ancak yetiştiğinde savaş çoktan bitmişti. Hemen ardından İstihbarat subayı olarak Cezayir’e gönderilen Jean Marie orada emrindeki paraşütçü birlikleri ile birçok insanlık dışı olaya/işkenceye imza attı.

Askerlikten sonra siyaset okuyup aktif siyasete atılan Jean Marie kızının geleceğini daha o günlerden şekillendirecek adımlar atıyordu. Fransa’da Aşırı sağın kuruculuğunu üstlenen Jean marie bu görevi bir aile geleneği olarak kızına devretmişti.

Le Pen henüz genç yaşta aktif siyasete katılmış hayatını siyasetin içerisinde geçirmiş biriydi. 2011 yılında babasının kurduğu ulusal Cepheye başkan olmuş, 2015’te parti imajını düzeltmek için babasını partiden ihraç etmiş. Le Pen güzel sözcükler ile her türlü faşizmi insanlara kabul ettirebileceğini biliyordu bundan dolayı parti başkanlığına geldikten hemen sonra sert olan dili değiştirmiş ve aşırı sağcılığı kendisine yapılmış bir hakaret olarak nitelemiş. Partinin Anti-semitist bakış açısı başta olmak üzere LGBT karşıtlığı, kürtaj karşıtlığı ve idam cezası talebi gibi birçok görüşünü değiştirmiş. Babası İsrail’i desteklemek için savaşa giren birinin attığı bu adım garipsenecek bir adım değil.

İşin garip yanı ise Le Pen’un anti semitist çizgiden islamafobik bir çizgiye evrilmesidir. Le Pen’un siyasi dili değiştirdiğinden/yumuşattığından bahsetmiştik fakat bu yumuşama bizim anladığımız ya da olması gereken tarzda bir yumuşama değil tam aksine süslü kelimelerin kanla beslendiği bir yumuşama. Bu bağlamda İslam’a ve Müslümanlara saygı duyduğunu ve haklarının savunulması gerektiğini dile getiren Le Pen aynı zamanda sakaldan başörtüsüne kadar birçok şeyin yasaklanması gerektiğini savunuyor. Allahın emri olan başörtüsünü dinin bir gereği değil İslamcıların siyasi bir sembolü olduğunu ve İslam ile ilgisinin olmadığını söylüyor. Doğrusu bu tutum bize yabancı değil henüz bundan 15-20 yıl önce bizimde Türkiye’de karşılaştığımız bir söylem. Tabi Le Pen bunun için adeta insanlara zehirli şerbet ikram ediyor zira her tarafa gülücük ve umut bakışları dağıtırken aynı zamanda başörtüsünü terörizmin bir umdesi olarak görecek kadar alçalmakta. Sadece bu konularda değil diğer birçok konuda aşırılığa giden Le pen Gazze konusunda da kendisiden beklendiği gibi tatlı dilli cadı rolünü oynuyor. Sanki daha önce Filistin’de hiçbir şey yaşanmamış gibi aslında biz iki devletli çözümden yanayız ancak Hamas terörizm uyguluyor bu sebeple kurulacak bir Filistin devleti terörün kaynağı olur gibi ifadeler kullanarak direnişi lekelemeyi de ihmal etmiyor.

Masallardaki şekerleme evinin sahibi olan cadıdan bir farkı olmayan Le Pen’un gerçek yüzü en net 2022 de İslamcılık ile mücadele için verdikleri kanun teklifinde ortaya çıkıyor. Bu aşağılık yaratık şuana kadar Fransa’da uygulanan önlemlerin yeterli olmadığını dile getirerek yeni bir kanun teklifinde bulunuyor;

Bu kanun TV kanallarından iş dünyasına, her türlü basım yayın organına, camilere/mescitlere, kamusal alandaki giyim kuşama varana kadar her yere yasaklama getirmeyi amaçlıyor.

Bu partinin domuz çiftliklerine tek kelam etmeyip Kurban kesimini tahkir etmesi ise karşımıza çıkan trajikomik olaylardan sadece bir tanesi!

Sadece bununla da sınırlı kalmayarak sırf bu alan için ceza kanununda değişikliğe gidilmesini ‘İslamcılık Suçunu’ işleyenin yabancı ise vatandaşlıktan çıkarılmasını yahut her hangi bir suç işlemişse cezasının iki katına çıkarılmasını talep ediyor. Her türlü ahlaki değer yargısını yıkan, insan olmanın ne olduğunun idrakine varamayan bu meşum yapı maalesef son seçimlerde birinci parti oldu. Ulusal Meclis seçimlerinde 1. Olarak çıkması durumunda neler yapacaklarını tahmin etmek zor olmasa gerek. Nitekim Fransa’da yaşayan Siyonistler ağızlarından salyalar akıtarak seçim gecesi İslamcıları zor günler bekliyor açıklamalarında bulundurlar.

Emanuel Macron

Kendisini hem sağ hem solun ortasında gören her iki kutbu bir arya getirdiğini dile getiren Macron Henüz genç yaşında Fransa cumhurbaşkanlığına gelmiş son 8 yıldır Fransa’nın politikalarını yönlendiren biri olan Macron her ne kadar özgürlükçü olduğunu dile getirse de söz konusu İslam ve Müslümanlar olunca özgürlüğü unutuyor. Nitekim 2019 da Fransa da başörtüsü gündeme oturmuştu Macron ise kamu kurum ve kuruluşlarında takılamayacağını dile getirerek ne kadar özgürlükçü olduğunu gözler önüne sermişti. Müslümanların cumhuriyet değerlerine karşı olduğunu İslamcılığın bunu körüklediğini her fırsatta dile getiren Macron çocuklarının karışık havuzlara girmesini istemeyen velilerin laiklik karşıtı olduğunu dile getirirken cahiliye çağının en büyük argümanı olan Laikilik’in ne kadar içi boş bir kavram olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Aksa Tufanından sonra devam eden soykırımları destekleyen Macron belki de Avrupanın en rijit uygulamalarına imza atmayı da ihmal etmemişti. Nitekim İsrail karşıtlığını sembolize eden yada ima eden en küçük paylaşım veya harekete cezalar yağdıran Siyonist Fransa hükümeti aynı zamanda ceza yiyenlerin Siyonist derneklere tazminat ödemesini zorunlu kılacak kadar alçalıyor.  Sosyal medya paylaşımlarında uyuşturucu ve İslamcılığı aynı oranda tehdit olarak gören Macron aslında Le Pen’dan tek farkının ismi olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Bir yandan İslamcıları hedef alıp başörtüsünü yasaklayan macron diğer yandan ‘İslam’a inanan Fransızların inandıkları için aşağılanmalarını asla kabul etmeyeceğim’ diyor bu ne yaman çelişki diye sorası geliyor insanın?!.

Suçu ve suçluyu dahi dinine göre ayıran Macron yönetimi, suç işleyen Hıristiyan veya başka bir dinden olunca suçun bireyselliğini göz önünde bulundururken bir Müslüman’ın herhangi bir hareketini İslamcı terör örgütü olarak niteleyecek kadar bağnaz!..

Nouveau Front Populaire( Yeni Halk Cephesi)

2024 AP seçimlerinde Aşırı sağcıların büyük bir galibiyet elde etmesi sonucu Macron’un Ulusal Meclisi feshettiğini yukarda söylemiştik. Bunun üzerine birçok solcu ve ekolojist faşizme karşı ortak hareket edilmesi gerektiği yönünde açıklamalarda bulunmuştu.

Yine bazı siyaset bilimciler ve STK temsilcileri derhal bir araya gelinip yeni bir seçim programı oluşturulması gerektiğini ileri sürmüştü. Bunun üzerine bir araya gelen partiler Yeni Halk Cephesini kurdu. Ekonomide iyileşmenin sağlanması iklim değişikliği ile aktif mücadele gibi alanlarda ortak bir program hazırlayan bu grup her ne kadar yanlış bulduğumuz düşüncelere sahip olsa da Le Pen ve Macron diktasına karşı tek çıkış yolu. Açıkçası bizi en çok ilgilendiren kısım bazı parti başkanlarının ilk anda ileri sürdüğü sorunlarda Fransa’nın Filistin’i tanımamasını söylemiş olmaları ‘’Emmanuel Macron'un artık planladığı toplumsal gasp politikasını sürdürme meşruiyeti yok. İşsizlik sigortası reformundan ve kamu hizmetlerinde bütçe kesintilerinden vazgeçmesi gerekiyor. Filistin devletini tanımalı. Aldıkları puana bakıldığında ülkenin Macron döneminde yeni bir sayfa açmak istediği artık açık’’ Manon Aubry la france insoumise başkanı.

Aynı zamanda Fransa’nın Müslümanlara uyguladığı birçok faşist uygulamayı eleştirenlerin bu cephe içerisinde bulunması umut verici. Yine halk cephesi sadece siyasi partilerden değil çeşitli stklardan aday çıkararak halk cephesi ismini nereden aldığını gösteriyor.

Fransa’da bulunan yüzlerce STK aşırı sağa karşı bildiri yayınladı. Bildiri yayınlayan STK’lar Yeni Halk cephesinin desteklenmesi gerektiğini ifade etti.

Açıkçası Fransa için durum karışık görünüyor zira aşırı sağcı partiler %40 bandında Macronistler %15 ve solcular %30 bu haliyle bir sonuç çıksa bu Fransa’yı ciddi bir tehdit ile karşı karşıya bırakacaktır.

Tabi birde bir bilinmeyen var ki ben önümüzdeki seçimlerde ciddi bir değişken olarak rol oynayacağını düşünüyorum oda sandığa gitmeyen seçmen. Zira bu seçimde oy kullanma oranı %52-53 bandındaydı buda Fransa seçmeninin yarısının oy kullanmadığı gösteri. Seçim sürecinde etkili bir politikanın bu seçmeni sandığa götürebileceği kanaatindeyim. Açıkçası sandığa giden seçmenin önünde iki seçim olacak biri Liberal/Faşist Macron bir diğeri ise Yeni Halk Cephesi aşırı sağ seçmenin bağlılığı hesaba katılınca karşımıza böyle bir senaryo çıkıyor. Fransa aslında çok yabancı olmadığımız durumlar yaşıyor öyle ki bundan bir süre önce ordu içerisindeki bir kesim isimsiz (İslam ve göçmen karşıtı) bir bildiri yayınlayarak iç savaş tehlikesi yaşadıklarını söylemiş aba altından sopa göstermişti. Avrupa’daki İslam’a olan teveccüh her ne kadar bizi heyecanlandırsa da ciddi oranlara ulaşan islamofobi de bir o kadar tedirgin etmeli.

Yorum Analiz Haberleri

Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası
"Mustafa Kemal'in askerleri"ne ne zaman dur diyeceğiz?
Gazze katliamı ve Hasbara’nın iflası
Medyadaki ahlaksızlığa neden göz yumuluyor?