Amerikalı siyaset bilimci Prof. Norman Finkelstein, Trump yönetiminin "Yüzyılın Anlaşması" olarak duyurduğu Orta Doğu barış planı hakkında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
"Filistin davası, artık büyük bir dava olmaktan çıktı"
Barış planının şu ana kadar açıklanan detaylarına göre ekonomik yatırım vaatleri dışında siyasi çözüme yönelik bir öneri getirmemesini eleştiren Finkelstein, "Filistin sorununu çözmek kimsenin umurunda değil. Suudiler, şu an sadece 'Filistinlileri satmadıkları' görüntüsünü vermekle uğraşıyorlar, tek kaygıları bu." ifadelerini kullandı.
Finkelstein, "Suriye, Libya, Yemen ve Mısır gibi Arap dünyasında yaşanan krizler Filistin davasını gölgeledi. Filistin davası artık büyük bir dava olmaktan çıktı." değerlendirmesinde bulundu.
ABD'de Bernie Sanders veya İngiltere'de Jeremy Corbyn'in seçilmesi durumunda Filistin davası konusunda ciddi bir değişim beklenebileceğini öne süren Finkelstein, ancak şimdiki duruma göre söz konusu barış anlaşmasının, "Yüzyılın Anlaşması" derecesinde olmasa bile yeterince başarılı olacağını düşündüğünü kaydetti.
"Suudiler İsrail ile açık ittifak istiyor"
Barış planının başarısız olacağı yönündeki genel kanıya katılmadığını belirten Finkelstein, bölgedeki dengeleri anlamak için planın "ana oyuncuları" olan Suudi Arabistan, İsrail, ABD ve Filistin'in motivasyonlarına bakılması gerektiğini dile getirdi.
Finkelstein, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman (MBS) yönetimindeki Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin İran’ı en büyük tehdit olarak gördüklerini belirterek şunları kaydetti:
"Suriye'de ve Yemen'deki gidişat İran'ın elini güçlendirirken Suudiler için çok kötü gitti ve kendi zayıflıklarını belirgin bir şekilde ortaya çıkararak daha da umutsuz bir biçimde ABD ile İsrail'in kendilerini kurtarmalarını bekler hale getirdi. İran'ın acilen bertaraf edilmesinin yanı sıra MBS'nin kişisel motivasyonu için Cemal Kaşıkçı'ya düzenlenen suikasta yönelik tepkilerden dolayı Washington'da tekrar itibarının iade edilmesine ihtiyacı var. Bir gazeteciyi ortadan kaldırması başkentte iyi karşılanmadı. Bu Trump ve Pompeo'nun umurunda değil ama Amerikalılarla, en azından Kongre ile arasını düzeltmesi gerekiyor."
MBS'nin hedeflerine ulaşması için ABD ve İsrail ile açık bir ittifak kurmak istediğini öne süren Finkelstein, "Şimdiye kadar bu ittifak gizli yürütüldü ama Suudiler açık ittifak istiyor. Buna giden tek yol da Filistin meselesini sonuçlandırmak. Eğer bunu gerçekleştirmeden İsrail ile açık ittifaka girerlerse Arap davasına ihanet ettikleri için çok ağır eleştiriye uğrayacaklar." dedi.
"Batı Şeria'nın ilhakı kaçınılmaz"
İsrail tarafı için barış planını teşvik eden unsurları da yorumlayan Finkelstein, anlaşmanın ne olursa olsun Batı Şeria'nın bir kısmının ilhakını içereceğini dile getirdi.
Finkelstein şöyle devam etti:
"Şu kesin, Yüzyılın Anlaşması, İsrail'in, Batı Şeria'nın yüzde 10'una tekabül eden yasa dışı yerleşimcilerin olduğu bölgeleri ilhak etmeyi tanıyacak, geri kalan yüzde 90'ının durumu, içinde Arap nüfusu fazla olduğu için gelecekteki tartışmalara bırakılacak. Kısaca İsrail, barış anlaşmasında Kudüs'ün başkent olarak tanınmasını, Golan Tepeleri'nin İsrail'e ait olduğunun kabul edilmesini ve Batı Şeria'da yerleşimcilerin bulunduğu bölgelerin ilhakını isteyecek."
"Trump, Nobel barış ödülüne talip olacak"
ABD açısından da Yüzyılın Anlaşması üzerine kullanılan ifadelere bakılması gerektiğini belirten Finkelstein, "ABD'nin eski Başkanı Jimmy Carter'ın eski İsrail Başbakanı Menahem Begin ile eski Mısır Cumhurbaşkanı Enver Sedat, eski ABD Başkanı Bill Clinton'ın da eski İsrail Başbakanı İzak Rabin ile Filistin Kurtuluş Örgütü'nün eski lideri Yaser Arafat arasında durması gibi ABD Başkanı Donald Trump da MBS ile Netanyahu arasında poz verecek. Bu onun için büyük bir diplomatik zafer olacak. Nobel Barış Ödülü'ne talip olacak." değerlendirmesinde bulundu.
"Toprak için değil, para için barış"
Filistin tarafının durumunun mali açıdan çok kötü olduğunu ve barış planını kabul etmekten başka çaresinin kalmadığını söyleyen Finkelstein, "ABD'nin güvenlik iş birliği alanı dışında, Filistin otoritesine verilen bütün yardımları kesmesi tamamen bir hesap üzerine; onları çaresiz bırakıp para ile anlaşmayı kabul etmelerini sağlamak." diye konuştu.
Finkelstein, Filistin otoritesinin parayla ayakta kaldığını ve yolsuzluk içinde olduğunu, Kushner'in vadettiği 50 milyar dolardan şimdi ne kadar alacaklarını düşüneceklerini iddia ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
"Filistin otoritesi çaresiz. ABD ve İsrail tarafından para kaynakları kesilerek yavaş yavaş anlaşmayı kabul etmek için yumuşatılıyorlar. Para olmadan Filistin otoritesi hiçbir şey demek. Filistinlilerin yüzde 25'ine dağıttığı parayla halk desteğini sağlıyor. Filistin otoritesi, şimdi 'hayır' dese bile bu aslında 'evet' demek. Ne tür bir anlaşma yapacaklarına bakacaklar. Sonra 'eğer bu parayı almazsak Filistin otoritesi çöker, Libya ve Suriye'deki gibi anarşi ve karışıklık çıkar, başka çaremiz yok' diyecekler."
Hamas için de Gazze'deki "Büyük Dönüş Yürüyüşü" protestolarının ablukanın kaldırılması konusunda bekledikleri sonucu vermediğini savunan Finkelstein, "Büyük Dönüş Yürüyüşü amacına ulaşmadı. Şimdi bu kadar fedakarlık ve dökülen kan için bir şeyler göstermek zorundalar. Filistin'de işler 'toprak için değil, para için barış' haline geldi." diye konuştu.
"Mavi Marmara bir hafta içinde unutulurdu"
AA muhabirinin Türkiye'nin bölgede Filistin davasına ve barış anlaşmasına yönelik etkisi konusundaki soruya ilişkin de Finkelstein, şu değerlendirmede bulundu:
"Türkiye Mavi Marmara olayında büyük rol oynadı ve bugün hala Uluslararası Ceza Mahkemesinde dava sürüyor. Eğer Türkiye bu konuda boyun eğmeyi reddetmeseydi, bu olay da bir hafta içinde unutulur giderdi. İsrail her hafta 10 kişiyi öldürüyor, kimsenin umurunda değil. Mavi Marmara olayı, Türkiye gibi orta ölçekte bir devletin çatışmayı nasıl etkileyebileceğini gösteriyor ancak şimdi, Türkiye'nin de Filistin'den daha farklı endişeleri var."
Finkelstein, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı Fatou Bensouda'nun çaresiz bir şekilde davayı kapatmaya çalıştığını da ifade ederek konuya ilişkin eylülde piyasaya çıkacak bir kitap üzerinde çalıştığını sözlerine ekledi.