Pazar günleri, 'okuyucuların görüş ve tenkitleri'ne ayırdığımız bu sütunda, bir başka 'Hasbihal'e daha, hayırlı günler dileği ve selâmlarla başlayalım:
Almanya'dan Selim Erkenci isimli okuyucu da diyor ki: 'Dünyada, bir '3. Dünya Savaşı'na kadar varabilecek son gelişmeler üzerine elbette değişik görüşler olabilecektir. Ama, 'Rusya bu gece vuracak, hayır bu gece vurmayacak..' diye 'toto' oynar gibi yorumlar yapmak galiba sadece bizdeki medya kuruluşlarında görülen bir durum.. Ben burada, Almanya'daki medya kuruluşlarını da devamlı takip ediyorum, ama, böyle şaklabanlık kokan yorumlara rastlamıyorum.. Yanlış yorumlar olsa bile, tuhaf ve izleyiciyi, 'söylenen her şeyi kabul eden bir kitle' gibi gören tavırlara rastlamıyorum..'
--Evet, bu okuyucunun değindiği konu, hususta, 'reyting' ve dolayısıyla daha çok reklam getirecek, 'danışıklı dövüş' şeklindeki sert tartışmalara varıncaya kadar tuhaf bir gelenek, maalesef var bizdeki medyada..
*İstanbul'dan Tahir Eminoğlu diyor ki: 'Putin'in Ukrayna Meselesi'nde oyuna getirildiğini' söylüyor bazı yorumcular.. Bunlara katılıyor musunuz?
Ve Türkiye, Rusya ve Amerika ve tabiatıyla NATO arasında bir savaş patlarsa, nerede ve nasıl yer alır?'
--Bu okuyucu kardeşin sorusunun içinde yer alan endişe, tabiatıyla her birimizi de ilgilendiriyor..
Önce şunu tespit edelim: İki emperyal güç, birbirine elbette oyun kuracak..
Bir satranç oyunu gibidir bu.. Satrançta asıl hedef, 'şah'ı korumaktır. Bu hedefi gözetlerken, gerektiğinde vezirler, kaleler, atlar her birisi feda edilebilir.. Ve, bazen, 'piyon' durumunda olan 'taş'lar o feda edilebilecek olanların yerine bile kullanılabilir ve anında ve yerinde kullanılırsa, daha faydalı da olurmuş..
Sonunda hangisi 'mat' veya 'şah-mat' olur, baştan belli olmaz.. Bu konuda sadece Biden'ın fiziki veya psikolojik durumuna veya Putin'in eski bir KGB İstihbarat elemanı oluşundan kaynaklanan dikkat ve oyun kurma ustalığına bakarak neticeye varılamaz.. Her iki tarafta da stratejik ve taktikler hesaplar yapan derin karar mekanizmaları vardır.
Ukrayna, doğrudur ki, Rusya'dan ayrıldıktan sonra, Rusya tarafından yeniden yutulacağının korkusunu elbette yaşıyor ve bunun için de NATO'ya girmek istiyordu. Rusya da, NATO'nun kendi böğrüne yaklaşmasına seyirci kalmak istemiyordu..
Putin, Sovyetler Birliği dağılırken Kırım'ın, o zamanki iç kanun düzenine uygun olarak Ukrayna'nın elinde kalması için, 'O zaman çaresiz olduğumuz için yutkunmuştuk' demiş ve 2014'de bir göstermelik ve kanun dışı bir referandumla Rusya'ya bağlayıvermişti Kırım'ı.. Diğer mücadeleler de böyle.. Bugün de güç hesapları yapılıyordur, bütün taraflarca..
Rusya, 33 ay önce, 23-24 Şubat 2022 gecesi Ukrayna'ya saldırıya geçerken, kısa zamanda netice alabileceğini hayal etmiş ve Amerika ve NATO dünyasının da kendisini sınırsız şekilde ve çok farklı strateji ve taktiklerle sınayacağına ihtimal vermemiş olabilir. Amerika'nın 100 milyar doları aşan maddi yardımlar ve NATO üyelerinden Türkiye gibilerine vermediği en gelişmiş silahları verebileceğini de hesap etmediği söylenebilir..
Ama, bütün bunlar oldu.. Amerika'nın Ukrayna'ya verdiği uzun menzilli füzeleri kullanma izni de çıktı geçen hafta.. Arkasından, İngiltere de kendi en gelişmiş füzelerini Rusya içlerine doğru kullandırttı; Fransa da hazırlık yapıyor gibi..
Rusya, kendisine karşı kullanılan füzeleri veren ülkelere kendisinin de mukabelede bulunma hakkının doğduğunu dile getiriyor.. Ama, bu mukabele hakkını Amerika'ya karşı kullanacağına dair bir açıklamadan kaçınıyor.. İngiltere'ye de fiilen karşılık vermeyebilir.. Ama Kara Avrupası'ndan bir takım NATO ülkeleri de satrançtaki 'piyon'lar gibi ileri sürülüp kullanılır ve Rusya da onlara karşılık verirse, o zaman NATO Antlaşması'nın 5. Maddesi gereğince, NATO ülkeleri devreye girmek durumunda bırakılırlar.
Öyle bir durumda Türkiye ne yapabilir? Gerçekten de zor bir sual.. Birinci Dünya Savaşı'nda, Osmanlı Devleti'nin savaşa girmekten başka bir şıkkının elinde olmayışı gibi bir noktaya sürüklenmek kaçınılmaz olabilir.. NATO'dan ayrılmak veya tarafsız kalmak gibi bir şık da, öyle bir hassas durumda devreye sokulamaz..
Evet, bir savaş patlarsa, bu, kolay olmayacaktır..
*İstanbul-Sarıyer'den Yusuf Vural isimli kardeşimiz, 48 sene önce, 9 Ocak 1976 tarihli Sebil'de yayınlanan bir yazımı göndermiş; herhalde 'Bugün esefle görülmektedir ki; bir takım mefhum ve sloganların aldatıcı câzibesine kapılmış bulunan insanlık, dehşetli bir yalan anaforunda dönüp durmaktadır. (...) Demek oluyor ki, eski tarz müstemlekeciliğin ömrünü doldurduğunu gören beynelmilel şer güçler yeni bir müstemlekecilik modelini geliştirmektedirler..' cümlelerinin altını çizmiş; 'Aynı fikirde misin?' dercesine..
-- Değişen bir şey yok, aziz kardeşim demekle yetineyim...
*Pakistan'da okuyan Ali Temiz isimli kardeşimiz ise diyor ki: Netanyahu'nun Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanması kararı , bazı siyasilerimizi bayağı umutlandırdı..
Elbette o kurulun böyle bir karar alması uluslararası kamuoyu açısından önemlidir, ama, en başta Amerikan emperyalizminin bu karara uymayacağını hemen açıklaması bile bu kurumun kararlarının yaptırım gücü olmadığının en açık bir delili..
--Evet, bu kardeşimizin tespitlerine katılmamak mümkün mü?
Kaldı ki, daha önce de, Rusya lideri Putin, Ukrayna'da savaş suçu işlediği konusunda tutuklama kararı verilince, Brezilya'dan Moğolistan'a kadar nice ülkeler bu karara uymayacaklarını açıkladılar.. Daha önce de, Sudan Devlet Başkanı olduğu günlerde Ömer el'Beşir hakkında da, 'Darfur Meselesi'nden dolayı aynı şekilde tutuklama kararı verilmiş, ama, Türkiye de o kararı uygulamamış ve Türkiye'ye geldiğinde tutuklamamıştı..
Bu bakımdan, bazı etkili siyasetçi ve de yorumcuların, 'Netanyahu işte şimdi hapı yuttu..' havasında sevinmeleri çok yersiz olsa gerek..
Unutmayalım ki, Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne, Amerika tarafından, 'unutmayın ki bizim verdiğimiz paralarla çalışıyorsunuz..' denilince, defalarca sus-pus oluvermişlerdi..
*'A. Avr' isimli okuyucu geçen hafta, İTO Başkanı Şekib Avdagiç Bey'in bir konuşmasından aktardığımız ticari rakamlarla ilgili olarak 'o rakamların yalan olduğunu düşünüyorum..' diye kısa bir eleştiri yazmış, aklınca..
Ancak bu, eleştiri değil, saldırıdır. Çünkü bir kimsenin görüşlerinin yanlış olduğunu söyleyebilirsiniz, ama, onun -hiçbir mantıkî delil göstermeksizin - 'yalan söylediğini' söylerseniz, bu çok masum bir yaklaşım değildir. Umarım, bu gibi eleştirileri yazarken, bundan sonra daha dikkatli davranırsınız. Üstelik de yazılarınızda isminizi bile açıkça yazmamak gibi bir yönteme başvurmuşsunuz.. Dudaklarınızdan sadır olacak her sözün sorumluluğunu üstlenemeyecekseniz, böyle yazıları yazmamanız tavsiye olunur..
*
STAR