Ahmet Varol / Yeni Akit
Siyonist eşkıya yine dumanlı havayı kullandı
Fransa’da bir gencin, polis tarafından kasıtlı bir şekilde öldürülmesi sebebiyle bu ülkede meydana gelen hadiseler bütün dünya kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekti. Böyle bir hadiseden dolayı oluşan dumanlı hava işgalci siyonist eşkıyalar için kaçırılmaması gereken bir fırsattı.
Siyonist medyanın yorumcularının iddiasına göre Netanyahu hükümeti Cenin Mülteci Kampı’ndan ciddi şekilde rahatsızdı ve buraya yönelik olarak geniş çaplı operasyon başlatmak için hazırlıkları aylardan beri sürdürüyordu. Söz konusu yorumcuların iddialarından anlaşıldığına göre siyonist Netanyahu hükümeti hazırlıkları aylar öncesinden başlatmıştı ama saldırıyı başlatmak için dumanlı bir hava oluşmasını bekliyordu ve Fransa’da yaşanan olaylar bu açıdan onun için bir fırsat oldu.
O yüzden Kurban bayramını takip eden Pazar günü gece yarısından itibaren, işgal güçleri hem havadan hem de karadan geniş çaplı saldırı başlattılar. İşgal güçleri Filistin’in Batı Yaka bölgesine yönelik saldırılarında, 22 yıl aradan sonra son dönemde yeniden hava gücünü de kullanmaya başladı. Cenin’in merkezine ve şehrin hemen bitişiğinde bulunan Cenin Mülteci Kampı’na yönelik saldırılarını da hem kara güçleriyle, hem hava güçleriyle hem de yıkım ve tahribat araçlarıyla gerçekleştirdi.
İşgal güçleri bir yandan havadan bomba ve füze yağdırırken, bir yandan da saldırının başlatıldığı ilk saatlerden itibaren buldozerlerle yolları eşmeye ve kullanılamaz hale getirmeye başladı. Buldozerler mülteci kampının içine doğru ilerleyerek bütün ara sokakları da tahrip ettiler. Bu kadarla yetinmeyerek mülteci kampını tamamen su ve elektrikten mahrum etmek amacıyla su borularını ve elektrik hatlarını da tahrip ettiler. Cenin Belediyesi’nin en azından altyapı hizmetlerinin aksamaması için devreye girmesini ve tamirat yapmalarını engellediler.
Yüksek binaların çatılarına keskin nişancılarını yerleştirerek otomatik silahlarla sivil insanları hedef almaya başladılar. Öldürdükleri insanların neredeyse yarısını 18 yaşın altındakiler oluşturuyordu. Beşte biri ağır olmak üzere 100’den fazla insan yaralandı. İşgalciler yaralılara yardım edilmesini engellemek için sağlık kurumlarına ve ekiplerine de saldırdılar.
Bazı evleri kontrol altına alarak oralarda oturanları zorla çıkardılar. Evleri tahliye edilen onlarca aile de Cenin Hükümet Hastanesi’nin sahasında toplanmak zorunda kaldı. Ne kadar gariptir ki Türkiye’de bazı medya organlarında bu olay İsrail askerlerinin saldırıları yüzünden Filistinlilerin evlerini terk ettiği başlığıyla verildi. Oysa kimse evini terk etmiyordu, işgal askerleri onları evlerini terk etmeye zorluyorlardı ve evlerini terk etmeyenleri öldürecekleri tehdidinde bulunuyorlardı. Hatırlarsanız, 1948 Savaşı’nda siyonist terör örgütleri tarafından göçe zorlanan Filistinlilerin de topraklarını sattıkları yaygarası yıllarca insanların zihinlerini işgal etmişti. Zihinlerin işgali toprakların işgalinden tehlikelidir.
İşgalci siyonistler aynı zamanda gerçekleştirdikleri saldırıların, yıkımların ve tahribatların kamuoyuna olduğu gibi yansıtılmasını engellemek amacıyla basın mensuplarına saldırdılar. Görüntü alan basın mensuplarının kameralarını tahrip ettiler. Çalışmalarını engellemek amacıyla birçoğunu gözaltına aldılar. Bütün engellemelere rağmen yine de hadiselerle ilgili bazı görüntüler tespit edilebildi ve gerek haber sitelerinde, gerekse sosyal medyada kamuoyunun dikkatine sunuldu.
İşgal güçlerinin Cenin şehrini ve bitişiğindeki mülteci kampını hedef alan saldırılarındaki yıkımlar, özellikle de altyapı tesislerinin ve yolların tahrip edilmesi, sivillerin ve özellikle de basın mensuplarının hedef alınması, sağlık ekiplerine saldırı düzenlenmesi ve çalışmalarının engellenmesi, insani hizmet görevi gören belediye çalışanlarının veya gönüllülerin çalışmalarının engellenmesi konuyla ilgili bütün anlaşmalara ve uluslararası hukuka göre savaş suçudur. Ancak işgalci siyonist işlediği savaş suçlarından dolayı hiçbir zaman sorguya çekilmedi.