“Filistinliler İsrail’e karşı beş ayrı cephede mücadele ediyor”

Yazısında Filistin’deki gelişmeleri tahlil eden Taha Kılınç, Filistinlilerin beş ayrı cephede mücade ettiğini söyledi.

“Kudüs’ün Müslüman halkı ve özellikle de gençleri, beş ayrı cephede beş ayrı realiteyle göğüs göğüse mücadele ediyor.” diyen Taha Kılınç bunları 1-İsrail işgali, 2-İsrail iç siyaseti, 3-Dezenformasyon, 4- İslâm dünyasının sessizliği, 5-Araplar arasındaki kavga ve rekabet olarak kategorize etti.

Taha Kılınç’ın Yeni Şafak’ta yayımlanan yazısının (12 Mayıs 2021) detayları şöyle:

Beş cephe

Kudüs’e her gidişimde, şehrin Filistinli halkının gözlerindeki direnç ve umut beni hayran bırakır. Yaşanan onca şeye rağmen ayakta kalmayı bilen, boyun eğmeyen, en sıkıntılı anlarda bile yüzüne bir tebessüm kondurabilen insanlardır gördüğüm. Kendilerine yakıştırdıkları “Makdisî” unvanını, kutsiyet kelimesinin bütün çağrışımlarıyla üzerlerinde taşırlar.

Geçtiğimiz haftadan bu yana Kudüs’ten yansıyan her fotoğraf ve videoda istisnasız yine aynı direnci ve umudu gördüm. Onlarca asker üstünüze çullanırken veya bileğinize kelepçe takarken gülebilir misiniz? Şehitleriniz varken bile yumruğunuzu sıkıp dik durabilir misiniz? İşgalcilerin ibadethanenin içine savurduğu bomba kapsüllerini toplayıp Aksâ silueti yaparak başında poz verebilir misiniz? Sabah kavga-kıyamet çatışmaya girip, akşam sanki hiçbir şey olmamış gibi sükûnet ve sekînetle teravih için saf tutabilir misiniz? Kudüslü gençler hepsini yaptı.

Kudüs’ün Müslüman halkı ve özellikle de gençleri, beş ayrı cephede beş ayrı realiteyle göğüs göğüse mücadele ediyor. Şimdi de sırasıyla onlara bakalım:

1. İsrail işgali

1967’den bu yana şehri işgal altında tutan ve ilmeği her geçen gün biraz daha daraltan İsrail, Kudüs’ü bilhassa üç noktadan sıkıştırıyor: Mescid-i Aksâ Külliyesi, kuzeydeki Şeyh Cerrâh Mahallesi ve güneydeki Silvân Mahallesi. Kudüslüler, Siyonizm’in şehirlerine yönelik bütün planlarından haberdar olarak, kuşatılan her yerde gece-gündüz tetikte bekliyor.

2. İsrail iç siyaseti

Şu anda şahit olduğumuz manzarada, İsrail iç siyasetindeki parçalanmışlığın rolü çok büyük. Kendi iç çatışmalarını gözlerden kaçırmak ve Yahudi kamuoyunu “Arap tehlikesi”ne odaklamak isteyen İsrail devlet aklı, hıncını Müslümanlardan çıkarmaya çalışıyor. İki yıl içinde dördüncü seçimin yapıldığı, ancak krizin çözülemediği İsrail’de, Benyamin Netanyahu da hakkında açılan yolsuzluk davalarından kurtulmanın çaresini Filistinlilerin kanını dökmeye bağlamış durumda.

3. Dezenformasyon

Filistin’in haklı davasının dünyaya anlatılması, bugün adeta işgalin bizatihi kendisi kadar zor ve girift bir meseleye dönüştü. Reuters’tan New York Times’a, dünyanın “anlı şanlı” medya organları gözümüzün önünde yaşananları çarpıtarak sunarken, Filistinli gençler aynı zamanda sosyal medyadaki yalanlarla ve suçlamalarla da uğraşıyor. İsrail’i eleştiren herkesi “antisemitist” veya “Arapçı” ilân ederek boğmaya çalışan Siyonist propagandanın şuurlu veya şuursuz uzantıları, Kudüs’le ilgili her konuyu farklı şekillerde itibarsızlaştırma peşinde. Bunların Türkiye ayağı da var üstelik. Argümanları pek çeşitli: “Doğu Türkistan için sesiniz neden çıkmıyor?” (oysa çıkıyor), “Sizinki Arap hayranlığı” (hayır, Kudüs bizim için kimlik meselesi), “Kudüs’ü dinî duygular için istismar eden İslâmcılar…” (Kudüs’te esas dinî istismarı Yahudiler yapıyor).

4. İslâm dünyasının sessizliği

Türkiye’nin -halk ve devlet olarak- atmaya çalıştığı bazı adımlara ve uluslararası kamuoyunu harekete geçirmeye yönelik sürekli gayretlerine rağmen, İslâm dünyasında Kudüs ve Filistin’le ilgili yaygın bir ölüm sessizliği gözlemleniyor. Konunun artık kitleleri bıktırması mı, siyasetin problemi çözemeyeceğine dair yerleşik inanç mı, başka sorunlar yüzünden Kudüs’e teveccühün zayıflaması mı… Sebep her ne olursa olsun, manzara bu. Kudüslü gençler, üzerine ölü toprağı serpilmiş bir “ümmet” adına da direniyor orada. Kudüs’ü bir avuç Kudüslü savunuyor.

5. Araplar arasındaki kavga ve rekabet

Kudüslülerin çarpışmak durumunda kaldığı son realite de, Araplar arasındaki bitmek bilmeyen rekabet ve düşmanlıklar. Geçtiğimiz yüzyıldan bu yana, Mescid-i Aksâ başta olmak üzere Doğu Kudüs’te Müslümanlara ait bütün tarihî ve manevî mekânların fiilî kontrolü Ürdün Krallığı’nın elinde. Son birkaç yıldır ise, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın başını çektiği yeni bir inisiyatif, Ürdün’ün elinden bu imtiyazı almak ve Kudüs’teki üstünlüğü ele geçirmek için el altından büyük bir mücadele veriyor. Kudüs’te İsrail’in körüklediği her gerilim, aslında Ürdün Kralı Abdullah’ın elini zayıflatma amacını da gözetiyor. Uluslararası kamuoyuna ve Arap dünyasına, “Ürdün bu işi beceremiyor, Filistin’de işler kontrolden çıkacak” mesajını vermek istiyorlar. Kudüslü gençler, bir de bu iç gerilimin muhatabı haline getiriliyor.

Kudüs’te yaşananları seyrederken, aslında Arap ve İslâm dünyasının hal-i pürmelaline dair dört başı mamur bir özeti de seyretmiş oluyoruz velhasıl.

Yorum Analiz Haberleri

“İsrail neden bir haydut devlettir?”
CHP ile laiklik anlayışınız farklı, peki Anıtkabir anlayışınız aynı mı?
Siyonizm Batı'nın çöküşünü hızlandıracak
Siyonistlerden dost olmaz, ne Kürtlere ne de bir başkasına
“AB İsrail’i daha ne kadar koruyacak?”