Saftavi'nin "Mimi" ismini verdiği bebeğin hikayesi bundan 18 yıl önce başladı. 2000 yılında Dubai'de bulunduğu sırada kızına oyuncak bebek satın alan Saftavi, bu hediyeyi kızı Sara'ya ancak 20 yaşında bir genç kız olduğunda ulaştırabildi.
AA muhabirine konuşan Saftavi (55), İsrail güçlerinin kendisini Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) Gazze'ye dönüşünde tutukladığını ve kızına yaşatmayı düşündüğü mutluluğun da böylece 18 yıl ertelendiğini söyledi.
Tutuklanmadan önce Vakıflar Bakanlığı'nda Cami Sorumlusu ve Filistin Ulusal Meclisi'nde bağımsız üye olarak görev yapan Saftavi, Oslo Anlaşması'nın (1993) imzalanmasından önceki süreçte işgal karşıtı faaliyetlerde bulunduğu gerekçesiyle tutuklandığını ve geçen aralık ayında serbest bırakıldığını ifade etti.
Saftavi, "Tutukluluğumun ilk günlerinde kızım için satın aldığım bebeğin yanımda kalmasını istedim, onunla konuşarak yalnızlığımı gidermeye çalışıyordum. Ama yıllar geçtikçe kızıma duyduğum özlemi hatırlattığı ve kalbimde açılan yaranın kapanmasına izin vermediği için bebeğin hapishanedeki emanet bölümüne konulmasını istedim." dedi.
İsrail tutuklulara kendi malıymış gibi davranıyor
Saftavi'nin hikayesi, kızına ulaştıramadığı "Mimi" bebeğin hikayesiyle sınırlı değildi. İsrail'in Filistinlileri tek bir defaya mahsus değil, fiziksel ve ruhsal olarak çökertmek için her dakika, her saat cezalandırdığına işaret eden Saftavi, "İsrail, tutuklulara kendi malıymış gibi davranıyor ve her an onların hayatını altüst edebilecek güçte olduğunu hissetmelerini istiyor." diye konuştu.
İsrail hapishanelerinde, tutuklulara baskı uygulamak için başvurulan yöntemler arasında; odalara baskın düzenlenmesi, tutukların darbedilmesi, üzerlerine ateş açılması, elbiselerini tamamen çıkarıp odalarından çıkmaya zorlanmaları olduğuna değinen Saftavi, kendisinin ayağına da yakın mesafeden ateş açıldığını sözlerine ekledi.
Tutukluluk yıllarını kitap okuyarak ve diğer tutukluları eğiterek geçirdiğini söyleyen Saftavi, dini ilimler ve edebiyat alanında yüzlerce kitap okuduğunu, El-Aksa Üniversitesi ve Uygulamalı Bilimler Fakültesi işbirliğiyle tarih lisans, vaizlere yönelik diploma ve tutuklulara özel sosyal hizmet programında eğitmen olarak görev aldığını aktardı.
Serbest bırakılmasıyla tüm vücudunu saran bir mutluluk hissettiğini belirten Saftavi, "İşgalciyi (İsrail) yendiğimi hissettim. 18 yıl hapis yatmama rağmen serbest kaldım ve işte ailem ve vatanım kollarını açmış beni bekliyor." dedi.
"Mimi" 18 yıl sonra Sara'ya ulaştı
Tahliyeden yaklaşık 1 hafta önce "Mimi" ve Saftavi'nin diğer eşyaları ailesinin eline ulaştı.
Saftavi'nin kızı Sara, babası bebeği satın aldığında küçük olduğu için bundan haberi olmadığını ancak 20 yaşında bunu teslim aldığında da babasının onu ne kadar sevdiğini anladığını dile getirdi.
Babasının bir gün hapisten çıkacağına olan inancını yitirdiğini ancak annesi ona bebeği verdiğinde büyük günün yakın olduğunu anladığını anlatan Sara, "Bebeği aldığımda çok ağladım. Bir ömrü babamdan uzakta geçirdiğim için üzüntüden, kederli günler geride kaldığı için de sevinçten ağladım. Artık babamın kucağında yeni bir hayata başlayacağız." dedi.
Saftavi'nin hayat arkadaşı Sadiye el-Hurani (49) ise onun yokluğunda çok zor günler geçirdiğini şu sözlerle anlattı:
"Eşim tutuklandığında, kızım Lin'e hamileydim. Onun dışında 4 çocuğum daha vardı. Ailem Suriye'deydi ve eşim benim için hayattaki her şeydi. Onun tutuklanması hem beni hem çocuklarımı çok etkiledi. Başlangıçta üzerimde büyük baskı hissettim. Çocuklarım küçüktü ve hepsi bakıma muhtaçtı. En küçük kızım babası hapisteyken dünyaya geldi."
"Evde anne, dışarıda baba olmam gerekiyordu" diyen Hurani, "Sürekli ağlıyordum. Sinirlerimin boşaldığı zamanlar oldu. Yeni duruma ayak uydurmam 1 yıl aldı ve çocuklarımı düşünerek ve yardımı Allah'tan bekleyerek bunun üstesinden geldim." ifadesini kullandı.
13 yıl sonra gelen ilk ziyaret
Bir yıl boyunca eşi hakkında tutukluluğundan başka bir bilgi alamadığını ve İsrail makamlarının eşini görmesine izin vermediğini vurgulayan Hurani, 13 yıl sonra Uluslararası Kızılhaç Komitesi'nin (ICRC) kendisine ziyaret izni verileceğini bildirdiğini kaydetti.
Görüş gününün gecesi endişe ve mutluluktan gözüne uyku girmediğini ve ziyaret saati öncesi dakikaları saydığını ifade eden Hurani, "Eşimi göreceğime inanamıyordum. İsrail makamlarının ani bir kararla ziyareti yasaklamasından korkuyordum. Ziyaret salonuna girip de eşimi gördüğümde istem dışı olarak 'işte orada, gerçekten o' diye bağırdım." dedi.
Aynı mutlu dakikaların eşi serbest bırakıldığı zaman da yaşandığını dile getiren Hurani, şunları söyledi:
"Onu otobüsten inerken gördüğümde, rahat bir nefes aldım ve acılarla dolu yılların bir daha geri gelmemek üzere mazi olduğunu anladım. Sonunda eşim eve döndü, onunla birlikte evimize mutluluk geldi."