Filistin’de İngiliz mandası nasıl kurulabildi?

Mustafa Armağan, Lozan'ın kabul edilmesiyle Filistin'in işgalinin de resmiyet kazandığına dikkat çekiyor.

Mustafa Armağan / Yeni Akit

Filistin’de İngiliz mandası, biz Lozan’ı onaylamadan resmen kurulamamıştı

Filistin’in mukadderatını belirleyecek olan alçakça karar Yunanlar daha Anadolu’dan temizlenmeden önce, 24 Temmuz 1922’de verilmişti. İngilizlerin Britannica Ansiklopedisi Filistin (Palestine) maddesinde böyle yazmış. 

 “Temmuz 1922’de Milletler Cemiyeti Konseyi, Balfour Deklarasyonu’nu içeren ve Yahudilerin Filistin ile tarihi bağını vurgulayan giriş kısmı dahil olmak üzere Filistin için manda belgesini onayladı. Madde 2, mandacı iktidarı, ülkeyi “Yahudi Ulusal Evi’nin kurulmasını ve özyönetim kurumlarının gelişmesini güvence altına alacak siyasi, idari ve ekonomik koşullara” yerleştirmekten sorumlu kılıyordu. 4. Madde, Yahudi ulusal vatanını etkileyen konularda Filistin yönetimine tavsiyelerde bulunacak ve onunla işbirliği yapacak bir Yahudi Ajansının kurulmasına izin veriyordu. 6. madde, Filistin yönetiminin “nüfusun diğer kesimlerinin haklarına ve konumlarına zarar vermemesini sağlarken” uygun koşullar altında Yahudi göçünü ve Yahudilerin topraklara yakın yerleşmesini kolaylaştırmasını gerektiriyordu. Her ne kadar Mavera-i Ürdün, yani Ürdün Nehri’nin doğusundaki topraklar Filistin’deki İngiliz mandasının dörtte üçünü oluştursa da, Siyonistlerin itirazlarına rağmen, bir Yahudi millî yurdunun kurulmasına dair hükümlerin dışında tutuldu. 29 Eylül 1923’te manda resmen yürürlüğe girdi.”

Manzara esasen şudur:

24 Temmuz 1922’de bugünkü Birleşmiş Milletler’in atası ve İngiliz emperyalizminin borusunu öttürmekle yükümlü olan Milletler Cemiyeti Konseyi’nde Filistin’de bir manda idaresinin kurulmasına, bu idarenin de İngilizler eliyle yürütülmesine karar verilmiştir. Bu sırada biz henüz Yunanları nihai yenilgiye uğratıp yurdumuzdan kovmuş değildik ve Büyük Taarruz’a bir aydan daha fazla vakit vardı. Ama “sü” (asker demektir, ‘su’ ile alakası yoktur), yani Siyonizm uyumamakta, Filistin’de bir Yahudi vatanı (Jewish home) kurma yolunda sinsice çalışmaya devam etmektedir. Biz uyuyabiliriz rahat çekyatlarımızda.

Devam ediyoruz.

1922 Eylülünde savaş bitiyor, Ekim ayında Mudanya’da mütareke imzalanıyor, derken bir ay sonra Lozan’da görüşmeler başlıyor. Bizim barış görüşmelerini İzmir’de yapma ısrarımız reddediliyor İngiltere tarafından. Neticede Kasım ayında Lozan’da başlayan görüşmeler 4 Şubat 1923 kesintisinden sonra Nisan ayında yeniden başlayıp 24 Temmuz 1923’te imzaya açılıyor. 

Buraya kadar iyi kötü biliyoruz da, bundan sonrası zihinlerimizde daha flu. Çünkü Lozan’ın onay süreci zannettiğimizden de uzun sürecek ve nihai imza İngiltere tarafından 1924’ün Ağustos’unda atılacak, Eylül ayında da Lozan Milletler Cemiyeti tarafından sened haline getirilecektir.

Yalnız bu arada önemli bir gelişme olacak ve Yunan savaşının savaşın galibi ama Birinci Dünya Savaşı’nın mağlubu sıfatıyla Lozan’ı imzalayan Türkiye, Lozan’ı herkesten, hatta Yunanistan bile iki gün önce onaylayacaktı. 23 Ağustos 1923 tarihinde Lozan’ı reddedecek olan Gazi Meclis tasfiye edildikten sonra kurulan ikinci TBMM’de Lozan Barış Antlaşması onaylanmış, Yunanistan parlamentosu ise ancak biz onayladıktan iki gün sonra meclisten geçirmişti. Hâlbuki galip idiysek önce mağlup Yunanistan’ın onaylaması gerekmez miydi? Hayır, öyle olmadı, TBMM hükümeti Lozan’ı ilk onaylayan meclis olarak tarihe geçti.

Şimdi geliyoruz Britannica Ansiklopedisi’nin uzattığı ipucuna.

Ne demişti, hatırlayalım mı Filistin mandası için:

29 Eylül 1923’te manda resmen yürürlüğe girdi.”

Tarihlere tekrar bakalım:

24 Temmuz 1923: Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanması.

23 Ağustos: TBMM’nin Lozan’ı onaylaması.

25 Ağustos: Yunanistan’ın Lozan’ı onaylaması.

Galip devletin şartlarını mağluplara dayatması gerekirken Lozan’da tersi olmuş, en baştan itibaren şartlar savaştan galip çıktığını düşünen Türkiye’ye dayatılmış, dayatılanların neredeyse tamamı tarafımızdan kabul edilmişti. Konferansın nerede yapılacağından tutun da ne zaman başlayacağı, kaç komisyon kurulacağı, komisyonlara kimlerin başkanlık edeceği, hatta Türkçenin müzakere dili olarak kabul edilmeyeceğine varıncaya kadar hemen bütün prosedür bize dayatılmıştı.)

Bizim Lozan’ı kabul etmemizden 36, Yunanistan’ın kabul etmesinden 34 gün sonra Filistin Irak ile birlikte resmen İngiliz mandası altına girmişti. 

Hiç dikkatinizi çekti mi: Neden 5 yıl beklemişlerdi 1917’de Kudüs’ü, 1918’de bütün Filistin ve Irak’ı işgal ettikleri halde?

Sorunun açıklaması hem Sevr; hem de Lozan’da yatıyor.

Önce Lozan kısmını anlatayım.

Fiilî İngiliz işgali Lozan Antlaşması onaylanmadan resmiyet kazanamıyordu da ondan. Bir toprağın işgali ile oranın tapusunun üzerine geçmesi için gereken üç adım vardır devletler hukukunda. İşgal ve ilhak tek taraflı tasarruflardı. Toprağın sahibi olan devletin meclisinden geçmeden ve devlet başkanı tarafından onaylanmadan bir işgal resmiyet kazanamaz, işgal ettiği toprak işgalcinin olamazdı. Rusya’nın Kırım’ı, Ermenistan’ın Karabağ’ı işgali gibi. Resmiyet kazanabilmesi için ilgili ülkelerin yetkili kurullarınca bunun onaylanması gerekirdi. Miletler Cemiyeti her ne kadar bir sene önce Irak ve Filistin’i fiilen İngiltere’ye vermiş olsa da (Fransa’nın payına da Suriye düşecekti), hatta Herbert Samuel adlı Yahudi valiyi Filistin’e atamış olsa da Lozan resmen onaylanmadığı için hâlâ işgalci mevkiindeydi. İşgalci olmaktan ne zaman kurtuldu? TBMM Lozan’ı onaylayıp da Suriye, Irak ve Filistin ile hukukî hiçbir bağımızın kalmadığını resmen kabul edince. İşte Filistin’i resmen İngiltere ve Siyonizmin pençesine düşüren 26 Eylül 1923 tarihinin sırrı burada yatıyor.       

Hem bilir misiniz ki, Sevr tamamen yırtılamamıştı. En azından Filistin hakkındaki 95. madde geçerlilik kazanmıştır. O madde ki Balfour Deklarasyonu’nu esas alıyordu. Hani Filistin’in Bir Yahudi yurdu yapılması için İngiliz Dışişleri Bakanı tarafından Baron Rothchild’e verilen resmi taahhüdü. 

Yorum Analiz Haberleri

Siyonistlerden dost olmaz, ne Kürtlere ne de bir başkasına
“AB İsrail’i daha ne kadar koruyacak?”
“BM Siyonizm'i ırkçılık saysın”
Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası