Filistin Sağlık Bakanı Dr. Bâsim Naim, geçtiğimiz günlerde İHH’nın davetlisi olarak Türkiye’deydi. Biz de sözümüze başlarken önce Sayın Bakan'ın Türkiye’ye davet edilmesi, görüşmeleri ve ziyaretleri konusunda önemli gayret sarf eden İHH’ya gönülden teşekkürlerimizi arz ediyoruz.
Bakanın geçtiğimiz Cumartesi günü yine İHH’nın organizasyonuyla Fatih’te İstanbul’daki bazı hastanelerin başhekimleriyle ve muhtelif doktorlarla bir toplantısı oldu. İHH’nın basın sorumlusu değerli kardeşimiz Salih Bilici, beni arayarak bu toplantıya davet etti. Ancak o saatte başka bir programımız olduğundan doktorlarla olan toplantıya yetişemedim. Toplantının bitişinden sonra Sayın Bakan ile İHH’da bir araya geldik ve biraz baş başa sohbet ettik. Ardından el-Cezire’den canlı yayınlanan bir konuşma yaptı. Bugünkü yazımızda o konuşmadan bazı notlar aktarmak istiyoruz.
Bakan Naim, gerek özel sohbetimizde ve gerekse konuşmasında Türkiye’de gördüğü misafirperverlikten ve ilgiden son derece memnun olduğunu dile getirdi. Konuşmasında Türkiye’nin halk ve hükümet olarak Filistin davasına ilgi ve desteğinin kendilerini mutlu ettiğini ifade etti. Filistin’in diğer ileri gelenleri gibi o da Osmanlı Devleti'nin özellikle de Sultan II. Abdülhamid’in Filistin’e sahip çıkma konusunda gösterdiği kararlılığa ve büyük fedakârlığa dikkat çekmeden geçemedi. Vurguladığı bir husus da tedavi için Türkiye’ye getirilen yaralıları ziyareti esnasında müşahede ettiği büyük ihtimam ve ilgiydi. Bu ihtimamın Türkiye toplumunun Filistin halkına ilgi ve desteğinin bir göstergesi olduğunu ifade etti ve şükranlarını dile getirdi.
Bakan'ın daha sonra üzerinde durduğu konu Siyonist işgal devletinin 2 yıldan beri uyguladığı insanlık dışı ambargoydu. Bu ambargonun geçerli hiçbir gerekçesinin olmadığını vurgulayan Bakan Naim şöyle konuştu: “Bu yüzden Gazze büyük bir hapishaneye dönüştü dersek hapishanelere ve yönetimlerine haksızlık etmiş oluruz. Çünkü hapishanelerde tutulanlara her gün düzenli bir şekilde yemekleri verilir. Hasta olduklarında tedavi olma ve ilaç alma hakları vardır. Niçin hapse atıldıklarını ve haklarındaki mahkûmiyetin ne zaman sona ereceğini bilirler. Ama Gazze ahalisi için bunların hiçbiri söz konusu değildir. Gıda maddelerinin sokulması bile engelleniyor. İlaçların sokulmasına engel olunduğu gibi hastaların dışarı gönderilip tedavi edilmelerine de izin verilmiyor. Bu zulmün gerekçesi olmadığı gibi ne zaman biteceği de bilinmiyor.”
Tabiî Sayın Bakan'ın sözünü ettiği disipline sahip hapishaneler, en azından belli bir hukuk nizamı olan ülkelerin hapishaneleridir. Siyonist işgal devletinin Filistinlileri doldurmak için kurduğu hapishanelerdeki uygulamalar, Gazze ahalisini toptan mahkûm etmeyi amaçlayan uygulamalardan farklı değil. Ama ortada bir gerçek var: Siyonist işgal yönetimi Gazze’ye uyguladığı ambargoyla insanları toptan cezalandırmakta ve tüm insan haklarını ihlal ettiği gibi açıktan da savaş suçu işlemektedir. Siyonist devlet üstelik ateşkes yoluyla kabul ettiği şartlara da bağlı kalmadığı ve taahhütlerini yerine getirmediği halde bunun için kendisine herhangi bir şekilde baskı yapılmamaktadır.
Filistin Sağlık Bakanı Sayın Naim, konuşmasında ambargodan en çok sağlık sektörünün etkilendiğini ve tedavilerinin engellenmesi sebebiyle 205 hastanın hayatını kaybettiğini dile getirdi. Bakan, Siyonist işgal zihniyetinin sağlık sektöründe hizmetin altyapısını çökertmek amacıyla oynadığı çok ilginç oyunlardan da söz etti. Örneğin bir hastalıktan dolayı ameliyat yapılması için 5 ayrı malzemeye ihtiyaç var. Bunların tümü tamamlanmadan ameliyat yapmanız mümkün olmuyor. İşgal devleti dört tanesinin girmesine imkân tanıyor ve satıcı firma hepsinin de parasını alıyor. Ama beşinci madde de gelmediği takdirde ameliyatın yapılması mümkün değil. İşgal devleti işte bunun girmesini özellikle engelliyor. Ameliyat ekibi dâhil her şeyi hazırlıyorsunuz ama zorunlu bir iğnenin olmaması yüzünden ameliyat yapılamıyor ve elinizdekiler de bir işe yaramıyor.
Bu arada dünyada bizim de özellikle üzerinde durmamız gereken bazı önemli gelişmeler oldu. Bunlardan biri Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Sudan Cumhurbaşkanı Ömer Hasan el-Beşir hakkında savaş suçları işlediği iddiasıyla tutuklama kararı çıkarmasıdır. Bir diğeri de Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen Akdeniz İttifakı toplantısıdır. Müteakip yazımızda birinci olayla, onu takip eden yazımızda da ikinci olayla ilgili bilgi ve değerlendirmelerimizi siz değerli okuyucularımıza aktaracağız inşallah.
VAKİT