Dr. Daud Abdullah / Middle East Monitor
Çev: Eyüp Sabri Togan / Haksöz Haber
Yıldönümleri çoğunlukla bırakılan izlerin birer yansıması ve gönüldaşlık arayışlarıdır; Muhammed Mursi’nin vefatının birinci yıldönümü de bu konuda bir istisna değil. Yıldönümü, hayatına ilişkin, Mısır’ın ilk demokratik şekilde seçilen sivil devlet başkanı olması gibi hatıraları canlandırıyor gözümüzde. Mursi, Filistinliler için görev yaptığı o bir yıl Filistinlilerde umut olmuştu.
Devlet başkanlığı sırasında, Gazze Şeridindeki ablukaya yaklaşım esaslı biçimde değişti. Diplomatik izolasyon kırıldı ve Mısır’ın Filistinlilerin haklarının tam olarak iyileştirilmesi için Kahire’nin desteği sağlandı.
Filistin’ destek adımlarına ilişkin ilk vurgu Mursi’nin Kahire Üniversitesini 30 Haziran 2012 tarihinde yaptığı konuşmada geldi: ‘Buradan duyuyorum ki, Mısır halkı ve kurumları Filistin halkı bütün haklarını kazanana kadar onların yanındadır.’
Hatırlanmalıdır ki, 1979 Camp David Antlaşmasının imzalanmasından sonra Mısır Filistin davasının destekçisi olmaktan çıkıp İsrail ve Filistin halkları arasında arabuluculuk soyunuyordu.
Mursi ülkesinin aktif desteğini Batı Şeria ve Gazze Şeridini ‘özerk yönetim otoritesi’ ve ‘özerklik’ olarak değil, mültecilerin dönüş hakkının tanındığı başkenti Kudüs olan, bağımsız ve egemen bir Filistin devletine ulaşacak şekilde yeniden düzenlemek kararlılığı gösterdi.
Gazze
Mursi başkanlığının karşı karşıya kaldığı en çetin bölgesel meselelerden biri, 2007’den beri süren İsrail ablukasının Gazze halkında yarattığı zorlukları hafifletmekti.
Bu süreçte, Mübarek rejimi sadakatle insanlıktan yoksun bu ablukanın devamı için İsrail ile işbirliği yaptı. Şubat 2008’de, son Dışişleri bakanı Ahmed Aboul Gheit, devlet ajansı Middle East News ajansına verdiği demeçte, ‘Kim Gazze sınırını ihlal ederse ayağı kırılır,’ uyarısında bulunuyordu.
1,7 milyon Gazzelinin yaşadığı bunaltıcı zorlukları sona erdirmek için, Mursi hükümeti Rafah Kapısı’nın insan ve mal geçişleri için kalıcı olarak açılması gereğini kabul etti. Hükümet bu süreci hızlandırmak için hiç zaman kaybetmedi.
İsrail ve Mübarek rejiminin uygulamaya koyduğu diplomatik izolasyona son vermek için dış devlet temsilcileri, bakanlar ve uluslararası dayanışma çalışanları, teknik destek vermek ve yeniden yapılandırma projelerinde yardımcı olmak adına Gazze’ye akın ettiler.
Ekim 2010 ylılında Katar Emiri Tamir bin Hamad al Thani Mısır’dan Gazze’ye geçerek, Kral Hüseyin’den sonra Rafah Kapısından geçen ilk bölge lideri oluyordu.
İsrail’in Gazze’ye düzenlediği Kasım ayı saldırıları sırasında Mursi uyarıda bulundu:
‘Mısır halkı adına İsrail’ sesleniyorum. Günümüzün Mısır’ı eski Mısır değil ve günümüzün Arapları da dünün Arapları değil.’
Gazze halkıyla ölçülü bir dayanışma gösterisi olarak, Mursi Başbakan Hesham Kandil’i abluka bölgesine gönderdi. Kandil, Gazze’ye 1967 işgalinden beri giren en yüksek seviyede Mısırlı yetkili oldu. Bu ziyareti, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da dahil olduğu bir Arap Ligi heyetinin ziyareti izledi. Mursi ayrıca, Ocak 2013’de de Mısır Malezya Başbakanı Najib Razak’ın ziyaretine ön ayak oldu.
Siyasi önemine mukabil, bu ziyaretleri bölgeye kayda değer ekonomik yardımlarla sonuçlandı.
Normalleşme ve Direniş
Mursi’nin bu destekler karşılığı ödediği bedelIeri daha iyi anlamak için, 25 Ocak intifadasının öncesinde de verdiği destek hatırlanmalıdır. Mursi, Mısır Siyonist Projeye Karşı Direnç Konseyinin de kurucu üyesiydi.
Mursi’yi devirmek için çaba sarf eden Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan’ın bugün İsrail ile ilişkilerin normalleştirimesinde öncülük yapmaları bu nedenle tesadüf değil.
Mursi apaçık şekilde onların planlarının önünde bir engeldi.
Mursi uluslararası hukuka ve insan haklarına uygun hareket ettikleri sürece Filistin halkının işgale direnç göstermeleri hakları olduğunu düşünüyordu. Bu nedenle Filistinli grupları birleşmeye davet etti.
Mursi için Filistinlilerin sorunları kendi içlerinde çözmeleri ve birlik sağlamaları, milli projelerinin yenilenmesi için esastı. Ayrıca, Filistin liderlerine İsrail ve Amerika’nın baskısına boyun eğmelerine engel olmaları için kendisinin yardımda bulunacağına kani olmuştu.
Şaşırtıcı gelmeyecek şekilde, Fatah-Hamas arasında Kahire’de Ekim 2012’de anlaşma sağlamaları için arabuluculuk üç ay arabuluculuk faaliyeti yürütmüştü. Anlaşma Filistin Kurtuluş Örgütünün reforme edilmesini ve bütün fraksiyonlarının demokratik sürece katılarak mülteciler dahil bütün Filistinlilerin temsilinin sağlaması garanti altına alınması için tasarlandı.
Ne İsrail ne de uluslararası destekçileri anlaşmayı hoş karşıladı.
Başkanlığı döneminde Mursi Filistin Kurtuluş Örgütünü ve Abbas’ı Filistin Kurtuluş Örgütünü de (PLO), Abbas’ı da, seleflerinin de haleflerinin de yaptığı gibi, İsrail ile beyhude görüşmeler yapmaya asla zorlamadı. Mursi bunun zaman kaybı olduğunu biliyordu, çünkü İsrail’in aldatma ve yerleşim birimleriyle yayılmacı siyaseti aldatmaca ve red üzerine kuruluydu.
Mursi ayrıca Filistin hükümetini direnci zayıflatmamak ve zarar vermemek için acilen İsrail baskısına boyun eğmemesi çağrısında bulundu. Oysa, Mübarek rejimi Gilad shalit’in serbest bırkılması için 5 yıl boyunca başarısız müzakereler yürütmüştü. Mursi hükümetinin himayesinde esir takası anlaşması yapıldı ve İsrail hapishanelerindeki 1,027 Filistinlinin serbest bırakılması sağlandı.
Temmuz 2013 darbesiyle hapisten salıverilenler yeniden tutuklanırken Sisi rejiminin gıkı çıkmadı.
Muhammed Mursi’nin vefatının birinci yıldönümünde, pekçok Filistinli gayet haklı olarak eğer bugün iş başında olsaydı, Filistin halkının durumu nasıl olurdu diye hayal etmekten kendilerini alamıyorlar. Gazze Şeridi hala İsrail-Mısır işbirliği ile kapalı kalır mıydı? İsrail Batı Şeria ile Kudus’ün ilhakına cüret edebilir miydi?
Bunlar Mursi’nin istenmeyen adam ilan edilme nedenleri arasındaydı ve işte tam da bu nedenden ötürü, İsrail ve Arap işbirlikçileri onun devrilmesi için plan yaptılar.