Ersin Çelik / Yeni Şafak
“Artık burger yemeyeceğiz baba!”
Dün ofise gelirken, fırsat buldukça görüştüğüm bir arkadaşım aradı ve heyecanla “o meseleyi çözdük” dedi.
“Hangi meseleyi?” sorusunu sormaya fırsat bırakmadan müjde verir gibi konuştu: “Bizim çocuklar artık McDonald’s ve Burger King’den hamburger yemeyecekler.”
Şaşırdım. Çünkü arkadaşım, deli gibi hamburger ve patates kızartması yiyen çocuklarını anlatıp, bu bağımlılıklarını bıraktırmak için bir çare üretemediğinden dert yanmıştı kaç kez. Kızı 13, erkek evladı 8 yaşlarında. Anlattığına göre çocukları gerçekten de hamburger ve patates kızartması bağımlısı olmuşlar. Son birkaç yıldır hafta sonları başka bir yiyecek, farklı bir menü asla tüketmemişler. Ancak her yerde yemiyorlarmış. Favorileri ise McDonald’s, eğer o yoksa artık neredeyse her köşe başında olan Burger King’miş.
Bir keresinde dertleşirken, “Evimiz çocuk menüleriyle verilen oyuncaklardan geçilmiyor. Artık hiç açmadan başka çocuklara hediye ediyoruz” demişti.
Anneleri, evde her iki restoranın patates kızartmalarını neredeyse birebir pişirmiş. Burger köfteleri kızartmışlar. Ama çocuklar ille de dışarıda ve McDonald’s ile Burger King’den yemek istiyorlarmış.
Son zamanlarda babaları ‘bu hafta gitmiyoruz’ deyince küçük olanı artık krizler geçirmeye başlamış. Kilosu ise yaşı ve boyuna göre hayli artmış.
Buraya kadar okudunuz ve şimdi haklı olarak Gazze’de çocuklar ölürken, bombalar yağan şehirde sıkışan 2 milyondan fazla insan yiyecek lokma bulamazken, “bu da dert mi şimdi’ diyenler olacaktır. Çok haklılar. Böylesine dert denmez zaten. Şımarıklık ötesi ve çağımızın rutin aile sorunlarından sadece biri, bu.
Dikkatinizi çekerim, evdeyken sürekli çocuk menülerinin paket açma videolarını izleyen çocuklardan bahsediyoruz. Ortada bir tüketim çılgınlığı, bağımlılık ve her türlü bozukluk var. Anladığım kadarıyla bu ve benzeri sorunları sadece arkadaşım ve eşi yaşamıyor. Arkadaşım da zaten mahcup mahcup anlatıyordu. Pedagoğa ve diyetisyene götürmesi gerektiğini söylemiştim.
“İmkânsızlıklar içinde büyüdük biz. Zeytini, peyniri bir arada yiyince şükrediyorduk. Kur’an kursunda okurken, cumartesi sabahları patates kızartması çıkınca bayram ederdik. Anneleri de öyle. Şimdi biz, ‘çocuklarımız hamburger bağımlısı oldu, iki fast food restoranından başka yerde de yemiyorlar. Ne olur onları tedavi edin’ diye kapı çalamayız. Yediremem kendime” demişti.
Lakin arkadaşımın fast food bağımlısı çocukları, artık burger yemeyeceklermiş hem de doktora psikoloğa gitmeden... McDonald’s ve Burger King’i çıkartmışlar hayatlarından. Evde ailece alınan kararın tek nedeni ise Gazze’de yaşananlar ve cephede hamburger yiyen İsrail askerleriymiş.
Yazıyı da bu sebeple yazıyorum.
Arkadaşımın bu mahcup derdini bildiğimden şaşırarak nasıl olduğunu sordum, anlatmaya başladı: “Evde bir haftadır birçoğumuzun evindeki gibi gündem Gazze. Yaşanan dramı, vahşeti çocuklar da anlıyorlar ister istemez. Bir süre sonra sorular sormaya başladılar. Büyük kız biraz farkında. Oğlan daha ilgili. Yaşıtı çocukları görünce çok üzüldü. Dua ettik birlikte. ‘Baba, İsrail çok mu büyük? Kimse yenemiyor mu? Askerleri çocuklardan ne istiyor? Türkiye neden bir şey yapamıyor?’ gibi sorular sordu. ‘Baba para gönderelim onlara’ dedi. Telefondan birlikte gönderdik. Onun adını yazdım. Gururlandı. Cuma akşamı sosyal medyada McDonald’s ve Burger King’in İsrail askerlerine hamburger gönderdiği paylaşımları gördüm. Askerler paketleri alırken gülüyorlar falan. Açtım bilgisayarı. Tek tek indirdim fotoğrafları. Çağırdım çocukları. Yarın Gazze’deki insanlara destek olmak için yürüyüşe gideceğimizi söyledim. Çok sevindiler. Biliyorum ki yemeği yine McDonald’s’ta yemek isteyecekler. Fotoğrafları gösterdim. İyice yakınlaştırdım ve ‘gitmek, hamburgerlerini yemek için can attığınız bu markalar İsrail askerlerine özel menüler hazırlıyor. Ta ayaklarına kadar götürüyor ve o askerler de yiyip güç alarak Gazzeli çocukları, anneleri, babaları öldürüyorlar.’ dedim. Oğlan ‘hayır olamaz’ diye bağırdı. Kaldı öylece. Kızımın mahcupluğunu görmen lazımdı. O bilmiş, ergen tavırlarından eser yoktu. Kapattım bilgisayarı. Uyudular. Normalde uyuturken yanlarında sohbet ederim. Özellikle de oğlanla. O gece gitmedim. Sabah uyandık, bir baktım televizyonda haber izliyorlar. Normalde izlemezler. ‘Hadi günü planlayalım’ dedim. Bizi toplantıya davet ettiler. Kız, ‘baba, kardeşimle karar verdik, artık hamburger yemeyeceğiz’ dedi. Oğlan sinirli sinirli, ‘İsrail askerlerinin yediklerini yemem ben artık baba’ dedi. Ağladım. Öyle böyle değil. Gittim odaya, hanım bir yanda ben bir yanda hüngür hüngür ağladık. Bizim yapamadığımızı Gazzeli anneler yaptı. O çocuklar, bizim çocuklarımızı terbiye etti.”
Sizi ne kadar etkiledi, bu, aslında bir şımarıklığı terk etme hikâyesi bilmiyorum ama dinlerken ben de duygulandım.
Türkiye’deki Müslümanların Filistin davasının, ‘Filistin meselesine’ dönüştürülmek istendiği, tarihin çarpıtıldığı bir dönemdeyiz. Kapitalizmin tüm imkânlarıyla İsrail’e destek olup, hemen herkesin bir şekilde ürünlerini satın aldığı ünlü markaların, Gazze’deki katliama övünerek, sevinerek ortak olma yarışına girdiği günlerdeyiz aynı zamanda. Sıkışıp kaldık. McDonald’s ve Burger King bağımlısı iki kardeşin yaşadığı duygusal sarsıntıya hepimizin ihtiyacı var. Yaşanan çok ağır insanî krizi bir şekilde, tüm gerçekliği ile önce kendimize sonra da çocuklarımızdan başlayarak çevremize anlatmamız gerekiyor. Küresel marka değerini, imajını İsrail’e teslim eden hamburgercilerden başlayabiliriz…