Ahmet Varol / Yeni Akit
Üçüncü Nekbe
Siyonist terör örgütlerinin Filistin toprakları üzerinde, “İsrail” adını verdikleri bir gayri meşru işgal rejimi ilan etmeleriyle patlak veren hadise Filistin tarihinde Nekbe yani Büyük Felaket olarak isimlendirildi.
O zaman küresel emperyalizmin planlarıyla ve tam desteğiyle kurulan bu siyonist rejimin kazıklarını çakması için çeşitli oyunlar oynandı ve siyonist terör örgütlerinin tehditleriyle 800 bin civarında Filistinli yurdundan sürgün edildi. Bunların bir kısmı da o zaman henüz Mısır’ın egemenliği altında olan Gazze bölgesiyle, Ürdün’ün egemenliği altında olan Batı Yaka bölgesiyle Kudüs’e göç etmek zorunda kalmıştı.
Bu insanların göçe zorlanmasının amacı yahudi kimliğini ırkçı söylemlere binaen değerlendirmeye çalışan siyonist ideolojinin dünyanın değişik yerlerinden nakletmek istediği yahudiler için yer açmaktı. 1948 Savaşı’na müdahale eden Arap ülkeleri ise bu olayda kirli bir oyun oynayarak sivil halkın savaştan etkilenmemesi ve zarar görmemesi için güvenli alanlara çekilmesi gerektiğini, bu halkın savaş sonrasında yeniden evlerine ve yurtlarına döneceklerini iddia ediyorlardı.
Savaşa müdahale ederken o zamanki Filistinli direniş gruplarının kontrol altına aldığı alanların da kendisine verilmesini isteyen ve bir İngiliz paşası tarafından yönetilen Ürdün ordusu daha sonra kontrolüne aldığı bölgelerin önemli bir kısmını işgalci siyonistlere teslim etti.
Siyonist işgal rejimi 1967 Haziran Savaşı’nda da Filistin topraklarından Ürdün kontrolündeki Batı Yaka ve Doğu Kudüs ile Mısır kontrolündeki Gazze’yi, Mısır topraklarından Sina’yı Suriye topraklarından da Golan Tepeleri’ni ele geçirdi. Bütün buraları ele geçirmesi sadece 6 gün sürdü. O zaman savaşın tetiğini çeken işgalci siyonistler olduğu, geniş bir alanı tamamen uluslararası hukuka aykırı bir şekilde işgal ettikleri ve BM tarafından da bu işgallerin gayri meşru olduğuna dair kararlar çıkarıldığı halde işgalci siyonistleri geri çekilmeye zorlayan hiçbir yaptırıma başvurulmadı.
Filistin halkı bu olayı İkinci Nekbe olarak nitelendirdi. Ancak bu Nekbe’de Filistin halkı kitlesel bir tehciri kabul etmediğinden işgal güçleri, silahlı direniş karşısında kendilerini sağlama almak amacıyla FKÖ’ye bağlı direniş gruplarının silahlı milis güçlerini Batı Yaka bölgesini terk etmeye zorladılar. Gerek işgal rejimi ve gerekse dış güçlerin baskıları neticesinde onlar Ürdün tarafına çekilmeye zorlandılar.
Siyonist rejimin bugün iki ayını dolduran Gazze’ye yönelik soykırım saldırıları da Filistin halkı açısından bir üçüncü nekbe niteliği taşımaktadır. ABD ve işgal rejimi bu savaşta önce Gazze ahalisini Sina’ya nakletmek, sonra da Hamas’ın ve onunla aynı safta yer alan diğer direniş hareketlerinin askeri kanatlarına mensup silahlı direnişçileri imha etmek için bir taktik uygulamak istedi. Ama bunu başaramadılar.
Şimdi farklı dümenler çevirerek Gazze’yi boşaltma planlarını yine gerçekleştirmek istiyorlar. Burada yine sivil halkın savaştan etkilenmemesi için güvenli alanlara nakledilmesi olarak lanse edilmeye çalışılan oyunu oynamak istiyorlar. Ancak Gazze halkı yaşadığı tüm zorluklara ve maruz kaldığı vahşi katliamlara, yıkımlara rağmen vatanında kalma, 1948’dekine benzer bir taktiğin uygulanmasına fırsat vermeme konusunda ısrarlıdır. Diğer taraftan direniş hareketleri de 1967’de FKÖ milislerine oynanan oyunun bir benzerine razı olmama konusundaki kararlılığından vazgeçmeme, siyonist işgale karşı kararlılıkla mücadele etme konusunda ısrarlıdır.
O yüzden iki aydan beridir süren savaş Filistin halkı açısından çok büyük can kaybına ve maddi zarara yol açmış olsa da bu halk, siyonist işgal karşısında varlık ve hukuk mücadelesini sürdürme konusunda kararlılığından geri adım atmamaktadır.
Savaşın işgal rejimi açısından da ağır bir maliyeti ve külfeti olduğu biliniyor. Ancak bu savaştan yenilgiyle çıkmasının kendi geleceğini ciddi şekilde tehlikeye atacağını düşündüğünden sebep olacağı can kaybını ve maddi zararı göze alarak savaşta ısrarını sürdürüyor.