Bir tiyatrodur oynandı. Oynanıyor dahi… Bitmedi. Kapitalizm'in ağa babaları haklı çıktı. Apo ise yanılmıştı. Marks kazanmadı. Peygamber mi? Kaybetmedi. Çünkü yarışmıyordu!
Sol fraksiyonlar kapitalizme boyun eğdi. Rusya dolar endeksli ekonomi de son yıllarda yerin dibine girdi. Küba, halkçılıktan kopup ekonomik iyileştirmeler yalanıyla eşitlik putunu yedi. Çin, ABD bankalarında Komünal proletaryanın sırtından sıvazladığı yağları eritiyor şimdi. Che'nin ruhu kan ağlıyor diyeceğim ama birden aklıma ağzında purosu elinde copuyla bir emperyalist gardiyanın havalandırma boşluğunda ve ağzında;
“Agui se gueda la clara
(İşte burada duruyor)
La entraniable transperencia
(Tatlı varlığının)
De tu guerida presencia
(Kalbe sıcaklık veren saydamlığı)
Comadante Che Guevera
(Kumandan Che Guevera)”
Şarkısının müziğini ıslıklayarak, volta attığı Guantanamo düşüyor iyi mi?
Onların tek düşmanı vardı azizim; O da İslam!
“Tanrıyı da kıyamete hazırlamalı!” Savaş tüccarlarını da bir şekilde razı eylemeli. Bundandır ki, "Savaş Tanrıları" çıldırmış olmalı. Padiga, Charlie, Cumhuriyet vesaire’si ise tüm bunlar kuklalarının kuklasının şeyi... Taşeronlar kendisine biçilen rolü oynadı hep ve yine oynuyor şimdi!
Yüz yıllık kangrene dönüşmüş bir meselenin geldiği noktaya bak bir de. Neymiş efendim; “tek hedefimiz Erdoğan’ı devirmek.” İnsanın yüzü değil yüreği kızarır be!
Kürtlerin anadan doğma olan hakları tümden kazanıldı da mı hedefte sadece Erdoğan kaldı? Yok, yok… Kürdistan davası mı? O da ne? Dalgasını geçiyordunuz belli ki yıllardır; böyle bir ihanet içine girmekte de bir beis görmediniz.
Sizin ne idüğü belirsiz savaşınız yüzünden üç bin Kürt gencinin cesedi yerlerinden dahi kaldırılmamışken; “Erdoğan’ı devirmek” için birleştiğiniz, Kürt ve Kürdistan davası ile de alakası olmayan ve düşmanınızın düşmanı olan sekiz örgüt ise cabası!
Kambersiz düğün de olmaz haliyle… Bütün bunların üstüne ekleyelim tuzu ve biberi; Yaşasın 10 Nisan’daki seminerin de başlığı olan “Devlet Şiddetine Karşı Özerk Mücadele Alanları ve LGBTİ Hareketi!”
Sur Şehri buhranda… Sokakları tanınmaz halde… Evleri duman olmuş… Halkı perişan… Kimin umurunda ki?!
Fakat uyanık olmakta da fayda var. Demem o ki; Kahramanmaraş’ta yeni bir Alevi Sünni çatışması başlatmak isteyenler ile Kürt ilerindeki bu kaotik ortamda böyle bir seminer hazırlamak ve bilinçlice ‘yaşanması istenilen’ olumsuz bir durum arasında bağlantı olabilir!!!
Yoksa… Bahçelerde maydanoz/ Ben pırasa isterim/ Annemi çok özledim/ Yaşasın 23 Nisan. Nerden çıktı bu seminer şimdi
Ey ümmetin derdiyle dertlenen kardeşim!
Bundan sonrası tüm sözlerim ise sanadır bilesin…
Samimiyiz, Samimisiniz, Samimiler… Bundan hiç yok şüphemiz vallahi. Fakat samimiyet yetmiyor işte neden anlamıyorsun ey benim bedenimin bir parçası!
Hem Peygamberimiz (sav) ne diyordu: "Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar."
Bak işte! Korkunç bir tuzak kurulmuş. Ağlar serilmiş. Faklar yerleştirilmiş... “Herkesin düşüncesi kendine doğru" diye de bir put dikilmiş!”
Ümmetine, coğrafyana sahip çık artık
“Siper et gövdeni dursun bu hayâsızca akın"
Ümmet olarak fikir birliğimizi ivedilikle kurmalıyız. Batısıyla, doğusuyla küfür birleşti. O kadar farklı izimler… Farklı görüşler… Farklı kaynaklar… Farklı idolleri olmasına rağmen bunu başarabildi.
Ya biz!
Yahu biz!
Tek Allah, Tek Kitap, Tek Önder olmasına rağmen nasıl bu kadar farklı olabiliyoruz? Sorusunu sormalı ve tartışmasını yapmalıyız artık.
Herkesin İslam’ı kendine... Herkes hakikatin membaı… Sanıyor kendini ümmetin meda-ı iftiharı! Yok, öyle üç kuruşa beş köfte… Geleceksin. Gideceksin. Oturacaksın. Koşacaksın. Konuşacaksın. Meramını anlatacaksın. Hah işte o zaman, yedi düvel nasıl topukları üzerinde gerisin gerisine koşuyor göreceksin!
Çünkü onların fikirlerini hâlihazırda güçlü kılan bizim birlik olamayışımızdır. Rabbimiz de öyle haber vermiyor mu?
“Onlar ittifak içinde oldukları zaman (bile), ancak sağlam kaleler içinden veya surlar arkasından savaşırlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri şiddetlidir; sen onları birlik sanırsın, hâlbuki (aslında) kalpleri (birbirlerine) karşı soğuktur; çünkü onlar akıllarını kullanmayan bir topluluktur.”Haşr/14
Rabbimiz, düşmanlarımıza karşı bizlerden de besili atlarımızı hazırlamamızı istiyor.
Onlar nasıl ki aynı fikir de birleştiler ise bizler de aynen fikir birliğimizi oluşturmalıyız. Onun da yolu aynı kitabı okumak, aynı öndere tabi olmak ve aynı Allah’ı bilmekten/tanımaktan geçer.
Bu kadar açık ve net...
"Hamd, âlemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve Din Günü’nün sahibi olan Allah’a mahsustur. (Allahım!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, nimete erdirdiğin kimselerin, gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir. " Fatiha/1-6
Âmin.