Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan ile yaptığı ortak basın toplantısında, Suriye ile normalleşme sürecine dair açıklamalarda bulundu.
"Gönüllü olmadan kimseyi zorla gönderecek değiliz"
Bakan Fidan "Son bir yıldır görüşmelerde çok fazla bir hareketlilik yok. Tabii bölge artık barış ve istikrarı arayan bir iklime gelmiş durumda. Zamanın ruhu bizi barışı aramaya, istikrarı aramaya zorluyor" dedi. Fidan Suriyeli mültecilere ilişkin hükümet politikasında bir değişiklik olmadığını belirterek, "Gönüllü olmadığı sürece hiç kimseyi buradan zorla gönderecek durumda değiliz" diye konuştu.
Dışişleri Bakanı Fidan, Türkiye'ye resmi ziyarette bulunan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı bin Ferhan ile Dolmabahçe Cumhurbaşkanlığı Çalışma Ofisi'nde bir araya geldi. İki Bakan görüşmelerinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Fidan şöyle konuştu:
"Bugün yaptığımız görüşmelerde ikili ilişkilerimizin mevcut durumunu gözden geçirdik. İş birliğimizi her alanda geliştirme imkanlarımızı ele aldık. Bu çerçevede 2016 yılında tesis ettiğimiz ve ilk toplantısını 2017'de Ankara'da düzenlediğimiz Türk-Suudi Koordinasyon Konseyi'nin canlandırılmasını arzu etmekteyiz. Biraz önce söz konusu mekanizmanın işleyişini düzenleyen protokolü de imzaladık. Konseyin ikinci toplantısını bu yıl içerisinde Riyad'da yapmak konusunda da mutabık kaldık.
Ticaret, yatırımlar, turizm, enerji ve diğer alanlarda mevcut iş birliğimizi daha da artırmak için neler yapabileceğimizi konuştuk. Artış seyri devam eden ticaret hacmimiz geçen yıl itibarıyla 6,8 milyar dolara ulaşmıştı. Cumhurbaşkanımızla az önce yapılan görüşmede sayın Cumhurbaşkanımız bunun yeterli olmadığını, ilk merhalede 10 milyar dolara daha sonra da 30 milyar dolara çıkartılması konusunda bir hedef ortaya koydular.
Savunma iş birliğimizi daha da güçlendirme yönündeki ortak irademizi teyit ettik.
"İsrail'in niyetinin Filistin halkını yok etme siyasetine devam etmek olduğunu anlıyoruz"
Sudan başta olmak üzere Afrika'daki gelişmeleri değerlendirdik. Yemen'deki son durumu ele aldık ve tabii ki Gazze'de kalıcı ve adil ateşkesin sağlanması meselesini de istişare ettik. Biz samimi olarak Gazze'de kalıcı ateşkesin sağlanmasını ve akan kanın durmasını arzu ediyoruz. Bu nedenle yürütülen müzakere süreçlerine hep güçlü destek verdik. Önceliklerimiz belli: müzakere edilmekte olan planın bir an evvel İsrail tarafından onaylanması, silahların susması ve akan kanın durması, insani yardımların kesintisiz girişinin sağlanması, rehine ve tutsakların karşılıklı olarak serbest bırakılması öncelik taşımaktadır. Ancak, İsrail ve Netanyahu ne zaman bu konuda olumlu ve yapıcı bir hava oluşsa yeni katliamlara imza atıyor, bu da aslında onların barışla ilgili hiçbir niyetlerinin olmadığını sadece bir propaganda aracı olarak görüşmelere girdiklerini düşündürüyor. Dün Han Yunus'ta sivillere yapılan saldırıdan sonra İsrail'in niyetinin bu çatışmayı durdurmak değil, Filistin halkını yok etme siyasetine devam etmek olduğunu anlıyoruz. İsrailli yetkililerin önünde sonunda uluslararası mahkemeler önünde hesap vereceklerini güçlü bir şekilde söylemek lazım.
Atılacak bir yanlış adım, telafisi olmayacak vahim sonuçlara yol açabilir. Gazze'deki vahşetin durması iki devletli çözüm temelinde siyasi sürecin başlatılması noktasında Suudi Arabistan ile görüş birliği içerisindeyiz. Bu kapsamda Filistinli gruplar arasında birliğin sağlanması da öncelikli konularımız arasında yer alıyor."
Bin Ferhan: Gazze konusunda hemfikiriz
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı bin Ferhan ise şöyle konuştu:
"Görüşmemizde bölgesel gelişmeleri ele aldık. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 6,8 milyar dolara ulaştı. Bu da tabii ki önceki yıllara göre bir artış getirmiştir. Biz istiyoruz ki bütün fırsatları değerlendirelim.
Suudi Arabistan ve Türkiye iş birliğini daha da güçlendirmek için var güçleriyle çalışmaktadırlar. Bugün Türk-Suudi Koordinasyon Konseyi'ni aktifleştirdik ve bu Konsey bu sene toplantısını yapacaktır. İkili ilişkilere gelince, hem bölgesel hem uluslararası düzeyde güvenlik ve istikrarın sağlanması ve Gazze konusunda hemfikiriz. Mutlaka bir an önce ateşkesin gerçekleşmesi ve insani yardımların Filistin halkına ulaştırılması gerekmektedir.
Türkiye ve Suudi Arabistan istikrarlı ve etkin birer ülke oldukları için mutlaka bölgedeki istikrara da katkı sunmak için var güçleriyle çalışmaktadırlar. Koordinasyona devam edeceğiz. Koordinasyon olumludur, sadece ülkelerimiz değil bütün bölgeyi ve dünyayı da ilgilendirecektir ve yararına olacaktır."
Fidan: İsrail'e baskı yapılması gerekiyor
Açıklamaların ardından iki Bakan basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bakan Fidan, Suriye ile normalleşme süreci ve İsrail ve Hamas arasındaki müzakerelerle ilgili soru üzerine şu değerlendirmeyi yaptı:
"Özellikle son bir haftada Hamas'ın aldığı barıştan yana tutum ve İsrail'in buna karşılık sürekli oyunbozan bir rol oynaması, şunu bir kez daha gösterdi: İsrail'in, Netanyahu hükümetinin ateşkesle, barışla ilgili hiçbir niyeti yok. Bunu defaatle gösterdi. Biz Türkiye olarak sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu iradeyle gerçekten barışa sonuna kadar destek vermek için her türlü çabayı gösteriyoruz. Gerek taraflara gerek müzakerede arabuluculuk yapan ülkelere yönelik desteklerimiz sürekli ortada. MİT, Dışişleri Bakanlığımız bu konu için gece gündüz çalışıyorlar, koordinasyon içerisinde taraflarla görüşüyorlar, her türlü desteği veriyorlar.
Buradan dünya kamuoyuna sesleniyorum: İsrail'e baskı yapılması gerekiyor. Hamas'ın bu şartları kabul etmiş olması İsrail tarafından maalesef bir zayıflık, bir teslimiyet olarak algılanmakta ve bunu daha da ileriye taşımanın yolları aranmakta. Bu son derece tehlikeli bir anlayıştır.
"Suriye uzun yıllardır kanayan bir yara"
Suriye uzun yıllardır kanayan bir yara. Bu yarayı kapatmak için en zorlu döneminde bile, ki Cumhurbaşkanımızın siyaset vizyonunda bu hep vardır, mücadele anlarında bile diyalog ama dolaylı ama direkt hep açık tutar. 20 yıldır bu konulara yanında çalışan birisi olarak sayısız kereler bu konular içerisinde görev aldım ve bunun son derece faydalar sağladığını da ülkeye stratejik menfaatler getirdiğini de gördük.
Son bir yıldır görüşmelerde çok fazla bir hareketlilik yok. Tabii bölge artık barış ve istikrarı arayan bir iklime gelmiş durumda. Zamanın ruhu bizi barışı aramaya, istikrarı aramaya zorluyor. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımız burada liderlik vizyonunu kullanarak en üst düzeyden bir barış çağrısında bulunmuştur. Bu son derece kıymetli bir çağrıdır. Umarım bunun değerini anlarlar. Bu herhangi bir çaresizliğin, herhangi bir zayıflığın durduğu yer değildir. Kendisini tanıyanlar bilir, hiçbir mücadeleden, hiçbir kavgadan kaçmaz, tersine, bütün sorunların üstesine de büyük bir dirençle gider.
Türkiye olarak önceliklerimiz net. Sadece kendimizi düşünmüyoruz bu konuda. Suriye'nin ihtiyaçları neler? Başta siyasi bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, bu konular fevkalade önemli, desteklediğimiz konular. 2254 sayılı BMGK kararının ortaya koyduğu prensipler çerçevesinde bir ulusal diyalog mekanizmasının geliştirilmesi ve uluslararası toplum tarafından desteklenen bir çözüme gidilmesi de fevkalade önemli.
"Suriye muhalifleriyle ilgili durduğumuz yeri değiştirmiyoruz"
Suriye muhalifleriyle ilgili durduğumuz yeri değiştirmiyoruz. Suriyeli muhaliflerin kendi özgür kararı, kendi özgür tercihi esastır rejimle olan ilişkilerinde. Bizim durduğumuz yer ise onların bizim DEAŞ ile yaptığımız mücadelede, PKK ile yaptığımız mücadelede, Afrin'de, Resulayn'da omuz omuza bunlarla biz yıllardır savaştık, teröre karşı, işgalcilere karşı. Çok şehitler verildi. Bizim, vefalı ve büyük bir ülke olarak bu fedakarlığı unutmamız mümkün değil.
"Bu kardeşlerimiz Türkiye'ye daha fazla mülteci gelmesini engelliyorlar"
Bu kardeşlerimiz kontrol ettikleri bölgelerde daha fazla Türkiye'ye mülteci gelmesini engelliyorlar. Kaçakçılık konusunu, organize suç konusunu bizlerle iş birliği yaparak engelliyorlar. Ayda bir istihbarat teşkilatımızla, güvenlik kuvvetleriyle iş birliği yaparak bir DEAŞ hücresi yakalanıyor, bir çete hücresi yakalanıyor. Bu arkadaşlarımız birçok konuda, sınırımızda, sınırımızın öbür tarafında gerçekten Türkiye'nin ulusal çıkarlarına fevkalade büyük hizmet eden adımlar atıyorlar.
Diğer bir konu, içerideki mülteci kardeşlerimizle alakası. Hiçbir zaman için hükümet politikamız değişmemiştir, Cumhurbaşkanımızın görüşü hâlâ aynıdır, iradesi aynıdır. Gönüllü olmadığı sürece hiç kimseyi buradan zorla gönderecek durumda değiliz. Bu konuda ortaya atılan provokatif iddiaların da hiçbir geçerliliği yoktur. Önümüzdeki süreçte biz barışı ve diyaloğu aramaya devam edeceğiz. Sorunları diyalog ile çözmeye devam edeceğiz."