FETÖ Miyopisi ve Siyasal Basiret

KENAN ALPAY

"Maysa ve Bulut" TRT Çocuk'ta yayınlanan ve oldukça beğeni toplayan güzel bir çizgi film dizisi. Tıpkı Niloya, Canım Kardeşim, Pepee, Ege ile Gaga, Kuzucuk vb. pek çok çizgi film dizisiyle TRT Çocuk giderek artan bir başarı performansı sergiliyor. Başarı performansı salt teknik gelişimden kaynaklanmıyor. Bilakis içeriği oluşturan ahlaki değerler, hayatın gerçeklerine dokunan hikayeler, çocuksu heyecanları merak ve öğrenme duygularıyla harmanlayan diyaloglar vd. pek çok nitelikle donattığı karakterlerle takdir edilecek bir yayın politikası yürütülüyor.

Bitimsiz ve anlamsız şiddet sahneleriyle, gerçeğin hiç bir yönüne tekabül etmeyen çapraz ve sentetik karakterlerle, insan psikolojisini bozan ve ahlaki değerleri alt üst eden çizgi karakterlerin on milyonlarca çocuğa amansızca hücum ettiği bir dönemde TRT Çocuk adeta güvenli, ahlaklı ve ufuk açıcı bir liman işlevi görüyor. TRT'nin yayın politikası üzerine epeyce bir tartışma konusu açılabilir. Kamu kurumu olması hasebiyle yayın ve kadrolaşma politikalarına yönelik herkesin söz söyleme, eleştirme ve itiraz etme hakkı saklıdır. Ancak birileri bu hakkı hukuka uygun bir biçimde kullanmak yerine en çirkin yalanlar ve en yıkıcı iftiraları için bir fırsat olarak değerlendirmek hususunda çok inatçı davranıyor.

Trans Bireyler Modelleme Politikası

Türkiye'nin Eurovision 2018 şarkı yarışmasına katılmama kararı ve bu yarışmanın TRT'den yayınlanmaması ile başlayan tartışma akıl almaz, vicdana sığmaz bir iftirayı tetikleyiverdi. TRT Genel Müdürü İbrahim Eren haklı olarak tartışmaların odağındaki Avusturya temsilcisi 'sakallı erkek' Conchita Wurst'a dikkat çekerek yayını Türkiye'ye taşıyamayacaklarını ilan etti. Kaldı ki yarışma katılımcılarından Ermenistan, Belarus ve Rusya da kadın mı erkek mi olduğu belirsiz skandal kişiliğiyle Wurst'un çekilmesi için yoğun bir çaba sarf etmişti.

Hikayeyi takip eden etmeyen herkes biliyor: Sadece Eurovision değil uluslar arası veya mahalli pek çok müzik yarışması çoktandır sanat kaygılarını askıya alıp teşhircilikten trans (homoseksüel) karakterleri topluma modelleme formatına geçmiş durumdaydı. Kaldı ki cinsel sapkınları modelleme organizasyonuna dönüşmeden evvel de bu tür yarışmalar istisnalar dışında hiç de ahlaki ve sanatsal kaygılarla tertiplenmedi. Güfte ve bestelerin insani duyguları beslemesi, müzik ve sesin sınırları aşan duygulara hitap etmesi önemsizleştirildi. Yerine ikame edilen şey cinsel duyguları kışkırtan basit sözler, alabildiğine teşhir edilen bedenlerle doldurulan kliplerdi elbette.

Türkiye'nin 1975'te başlayıp 2012'de noktaladığı Eurovision macerası saça sapan bir öykünmenin, utanç verici bir aşağılık kompleksi ve kendini Batıya ispat etme telaşesinin macerası olmaktan öteye geçemedi. Öyle ki bu durum Sertap Erener'in 2003'te "Everyway That I Can" şarkısıyla aldığı birincilik ödülü için de böyledir. Politik bir rüşvetten öteye hiç bir estetik-sanatsal veya duygusal bir karşılığı olmadı bu şarkı, şov ve ödülün. Bırakın Avrupa'yı Türkiye'de bile bu ödüllü şarkıyı hatırlayıp mırıldanan hemen kimse olmadı. Unutmadan söyleyelim; AB-Türkiye ilişkilerinin bahar havası yaşadığı süreç bir anlamda politik rüşvetlerin sıraya girdiği bir vasattı ve Aralık 2002'de aynı kaygılarla Azra Akın'a Londra'da Kainat Güzeli tacı takılmıştı.

Eurovision şarkı yarışması veya Kainat Güzellik Yarışması kararı Türkiye için her şeyden önce ahlaki ve siyasi bir tercihtir. Bu tercih inancımızla, ahlaki değerlerimizle, hayat tarzımızla, geleceğe bakışımızla doğrudan bağlantılıdır. Seküler hayat formuna, ahlaksız sanat anlayışına, kapıkulu modernleşme yöntemine, kapitalist tüketim kültürüne teslim olmak ya da direnmek yönünde tercih yapılacak önemli alanlardan birisidir. İzzet ve iffet sahibi fert ve toplumlar için çirkinliklere öykünmek, edepsizlik modası karşısında komplekse kapılmak, taklit ve tüketim anaforunda boğulmaya rıza göstermek olacak iş değildir. İzzet ve iffetin korunması konusunda ne siyasal iradenin ne de toplumsal tercihlerin zaafı kusuru kaldırılabilir.

Tecavüz Sizin Karakterinizdir

Eurovision yarışmasına gösterilen laik-seküler tepkiler eş zamanlı olarak bir başka zeminde de kendini gösterdi. Güya TRT Çocuk'ta yayınlanan 'Maysa ve Bulut' çizgi filminde "eşeğe cinsel taciz" sahnelerine yer verilmiş. Sosyal medyada, haber portallarında "TRT Çocuk Ekranlarında Eşeğe Tecavüz" başlığıyla döndürülen haberlerin kaynağı ve paydaşları kimlerdi acaba? Evet mezkur yalan ve iftira Fethullahçı Cunta'nın haber sitelerinde ve bazı sosyal medya hesaplarında yer aldı. Ancak bu iğrenç yalan ve alçakça iftiranın kamuoyuna hızlı ve etkili bir biçimde lanse edilmesinde Kemalist-Atatürkçü haber siteleri olağanüstü bir seferberlik ruhuyla hareket ettiler.

Soner Yalçın'ın Odatv'si "eşeğe tecavüz" yalanında şampiyonluğu kimseye kaptırmadı tabii ki. Emin Çölaşan ve Rahmi Turan'ın Sözcü Gazetesi ise Odatv'den elbette geri kalmıyordu. "TRT Çocuk'ta Rezalet Görüntü" manşetiyle anons ettiği haberini Odatv şöyle detaylandırıyordu: "TRT Çocuk televizyonunda, 'Maysa ve Bulut' isimli çizgi filmde eşekle ilişkiye giren bir karakterin yer aldığı sahne çocuklara izletildi."

Sözcü Gazetesi'nin "TRT Çocuk'ta eşeğe tecavüz görüntüsü!"nü T24'ün "Skandal, Eşeğe cinsel taciz TRT Çocuk ekranlarında" haberleri ve daha pek çok Kemalist, sol-sosyalist, feminist haber portalı ve sosyal medya hesabı tekrar etti. Hiç de tuhaf olmayan bir biçimde kamuoyunun yakından bildiği ahlaksız troller bu itibar suikastçılarıyla paralel bir tutum takındılar. Bu ahlaksız trollerden biri Odatv ve Sözcü'ye rahmet okuturcasına şöyle yazdı mesela: "TRT Çocuk'taki skandal çok büyür. Mahallenin görmezden gelmesi ya da farklı açıklamalara girmesi bunu engellemez aksine daha da büyütür.... TRT Çocuk'taki skandal bir saat içinde tüm gündemi kaplayacak." Birbiriyle alakasız hatta birbirine zıt gibi görünebilirler fakat kesinlikle aynı hedefi dövüyorlar.

Türkiye son dönemde bütün yanlışların, siyasi veya iktisadi saldırı ve operasyonların faturasını haklı haksız FETÖ'cülere kesmeyi alışkanlık edindi. Bu durum aslında Türkiye'nin aleyhine önemli bir zaaf ve manipülasyon alanı yarattı. "FETÖ'ye yık kurtul, kendini temize çıkarıp kahramanlaştır" mantığı bu sebeple pek revaçta. Soner Yalçın'ın Odatv'si, Emin Çölaşan ve Yılmaz Özdil'in Sözcü'sü FETÖ'cü mü yoksa Kemalist/Atatürkçü mü sorusu hiç de makul değil? Kim hangi gerekçeyle tevil etmeye kalkışırsa kalkışsın Mustafa Kemal'in Askerleri'yle Fethullah Gülen'in Haşhaşileri'nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, temsil ettiği değer ve toplum kesimlerine besledikleri öfke ve düşmanlık birbirilerine çok çok benzeşiyorlar.

'FETÖ miyopisi' süratle ilerleyen, kronikleşen bir hastalığa dönüşmeden, siyaset ve toplum için körleşmeye sebep olmadan soğuk kanlılıkla tedavi edilmelidir. Askeri vesayetin, Batılılaş(tır)ma hastalığının, kapıkulu modernleşmenin, İslami değerlere karşı militan laiklik ve pozitivizmin temsilcisi Kemalist/Atatürkçü ideoloji ve kadroların ne işledikleri cürümleri ne de taşıdıkları potansiyel tehditleri görmezden gelebiliriz. Çok yakın bir tarihe kadar Fethullahçı Cunta'nın istihbarat ve operasyon birimleriyle iltisaklı çalışan ahlaksız troller şimdilerde Ergenekon Ruhu adına Beşinci Kol Faaliyeti yürütüyorlar. Kemalistler ideolojik ve sınıfsal, onlarla ittifak kuran malum ahlaksız troller ise şahsi hesapları için ortak hedefe vuruyorlar.

Siyaset ve toplumun ölçüsüz hamaset ve coşkuya değil her şeyden çok feraset ve basirete ihtiyacı var.

Yeni Akit