Mağduriyet AK Parti’yi Vurur
Ergün Yıldırım / Yeni Şafak
FETÖ’ye karşı büyük bir mücadele veriliyor. Meclisini bombalayan, Cumhurbaşkanını katletmeye kalkışan ve devletin ana kurumlarına jetlerle saldıran bir hareketle karşı karşıyayız sonuçta. Cumhuriyet tarihinin en büyük kalkışmasıdır bu. Buna karşı tavizsiz bir mücadele vermeliyiz ki bu şer yapıdan tamamen kurtulabilelim. Bir yılı geçen bu mücadelede önemli adımlar atıldı ve belli bir safhaya da gelindi. Yalnız ciddi mağduriyetler de ortaya çıkıyor. Bundan dolayı “at izi it izine” karışıyor. Mağduriyet üzerinden ciddi bir algı oluşuyor toplumda. Bundan yararlanan iki kesim var. Birincisi FETÖ’cüler ve bunlar mağduriyeti kullanarak verilen mücadeleyi sabote ediyorlar. İkincisi ise AK Parti karşıtı hareketler ve CHP tarafından sürdürülüyor. Bunlar da AK Partiyi yıpratmak ve onu iktidardan uzaklaştırmak için mağduriyeti bir araç olarak kullanıyorlar.
Ancak öte yandan ciddi bir mağduriyet sorunu da var. Bundan da en fazla AK Parti etkileniyor. Hem siyaseten hem de sosyolojik olarak. Sosyolojik olarak mağduriyet arttıkça muhafazakar kitleler içinden iktidara karşı daha fazla küskünler ortaya çıkıyor. Sadece Gülen yapısının sohbetine katılan, yolu bankasından geçen, gazetesine abone olan ya da okuluna çocuğunu göndermiş olan kişiler FETÖ damgasını yiyebiliyor. Oysa muhafazakar ve milliyetçi kesimden birçok insan çocuğunu Gülen yapısının okuluna göndermiş, gazetelerine abone olmuş, sohbetlerine katılmış. Çünkü bu kesimlerin gözünde “zahiren” cemaat olarak vardı. Dine hizmet ediyorlardı. Çocukları güven içinde okuyordu. Toplum da bu yapının cemaat boyutuyla teşriki mesai içinde oldu.
Gülen yapısı ile kurulan bütün bu ilişkileri “iltisak” içinde değerlendirebilir miyiz? Resmi levhası olan, legal olan ve cemaat diye görülen bir çevre ile etkileşime girenler “iltisaklı” mıdır? Evet dersek, büyük bir mağduriyet ortaya çıkar. Herkes rahat bir biçimde FETÖ’cülükle suçlanır. Bu suçlama ve şikayetlerin bir kısmı gözaltı ve tutuklamalara döner. İhraçlar gerçekleşir. Hatta “kripto FETÖ’cü” denerek herkes rahatlıkla kriminalize edilir. Kızan komşu, kira vermek istemeyen kiracı, borcunu ödeyemeyen borçlu kripto FETÖ suçlamasına başvurabiliyor. Bunun için sıradan nedenler gösterebiliyor. Bir sohbete, bir toplantıya, gazete aboneliğine ya da dershaneye gönderilen çocuğa atıfta bulunabiliyor.
Örneğin Abant Toplantısı’na liberal, İslamcı, sosyalist ve milliyetçi kesimlerden birçok aydın katıldı. Çoğunluğu AK Partili olmak üzere DYP, MHP ve CHP’den siyasetçiler yer aldı. Bunların hepsi “iltisaklı” mı oluyor şimdi? Burada FETÖ’nün sınırlarını belirginleştirmek mağduriyetlerin giderilmesinde çok önemli. Yoksa en fazla AK Parti bu suçlara hedef oluyor. Muhalefet kanadının sürekli 2002 ve 2012 arası AK Parti siyasetçilerinin Gülen yapısı ile ilgili söylem ve ilişkilerini gündeme getirerek FETÖ’cülük suçlaması yapmalarında bunu görüyoruz.
FETÖ, her şeyden önce Gülen’in düşünce ve amaçlarına organik bir ilişki ile bağlı olanları kapsar. Gülen’le ilgili olumlu-olumsuz konuşan, yapısı ile ilgili herhangi bir etkileşime girenleri kapsamaz. İkinci olarak cemaatten teröre dönüşen ilişkiler içine giren, bu ilişkilerde pay alan ve bunları yerine getirenler sorumludur. Darbe girişimi, cunta girişimi, soruların çalınması gibi somut suçlar çerçevesinde örgütlenerek faaliyetlerde bulunan insanlar, doğrudan terör faaliyeti ile ilişkili olarak suçlanabilir. Bu nedenle FETÖ’nün kurucu heyeti, darbe girişimine kalkışanlar (örgütleyen ve emir verenler), soru çalma gibi illegal davranışlarda bulunanlar, himmet toplantılarıyla parasal akışı denetleyenler, mahrem imamlar gibi kişileri yargı önüne çıkararak cezasını vermek önemli. Mücadelenin ana hedefi ve sınırları bu şekilde belirlenirse daha ciddi ve daha etkili bir mücadele verilebilir.
FETÖ ile mücadele perspektifi, bahsettiğimiz esaslar yerine sert ulusalcıların beklentilerine dayanırsa kapsamayacağı muhafazakar çevreler kalmaz sanırım. Çünkü onların gözünde bütün ilişki biçimleri “işbirlikçi” manasına gelir ve “iltisak” dairesinde yer alır. Bu durumda mücadelenin muhatabı da sınırı da kaypaklaşır. Herkes bundan zarar görmeye başlar. Ne adalet kalır, ne de güven. Bundan da en büyük yarayı AK Parti’nin 2019 hedefleri alır.