FETÖ Üzerinden Kimlik Çapası
Etyen Mahçupyan / Karar
Gülen cemaati iç yapılanmasının hiyerarşik bir terör örgütüne dönüşmesi İslami muhafazakârlar için büyük bir travma. Hemen herkesin bir yakını, tanıdığı veya dostu cemaat üyesiydi ve şimdi her birinin darbe girişimi ile ne derece ilintili olduğuna, olayı önceden bilip bilmediğine dair kuşkular yaşanıyor. Öte yandan ‘FETÖ ile mücadele’ kendi içinde ayrı bir travmaya dönüşmüş gözüküyor. Çünkü işin asıl örgütleyici failleri yakalanamamış ve AK Parti bünyesine sızan uzantılar ile bir yüzleşme yaşanmamışken, on binlerce insan sırf bir banka hesabı veya farkında bile olmadığı bir telefon uygulaması nedeniyle tutuklanabiliyor…
***
Bu iki yönlü travmanın etkisi gelecekte de sürecek. Yüzleşme olmadıkça da ‘FETÖ ile mücadele’ sonuçlanmayan ve durdurulmasından korkulan bir süreç haline gelecek. Birikmekte olan adaletsiz uygulamaların ceremesinden çekinilecek ve hesap sormamış olanlardan hesap sorulması aşamasına gelinmekten kaçınılacak. Bunların ötesinde durumu karmaşıklaştıran bir etken var: FETÖ temizliğini asıl isteyenler MHP ve ulusalcılar, çünkü onların boşalttığı yerlere geliyorlar. Hükümet ise yargı zihniyetini doğru yönlendiremediği ölçüde, kucağında bulduğu emri vaki gelişmelere sahip çıkmak zorunda kalabiliyor.
Travmanın yansımalarını AK Parti’yi militanca savunma derdinde olanlarda gözlemliyoruz. FETÖ ile mücadeleye hakkaniyet ilkesi açısından bakamıyorlar, teröristlerle cemaat çevresine dahil olmuş kişileri birbirinden ayıramıyorlar, tanımadıkları insanlar hakkında tanıyormuş gibi fikir serdediyor ve onların yüreklerini ya da zihinlerini okumuş gibi yazıp çiziyorlar. Aslında psikolojik nedenlerle Gülen cemaatinin tümüyle darbeci olmasını istiyor, dolayısıyla intikamcı bir pozisyona gelmeden rahatlayamıyorlar. Yaşananların geçmişi ile bugünü, sosyolojisi ile siyaseti arasında ayrım yapma kapasitesi gözükmezken, serinkanlılık ve nesnellik de hak getire… Böylece yüz binlerce insanı ‘FETÖcü’ yapıyorlar ve bunların kahir ekseriyeti kendi insanları!
Sonuç travmanın derinleşmesi, FETÖ’yü kendisinden uzak tutma arzusunun bu örgütü daha da yakına getirmesidir. ‘Mücadelenin’ bir hezeyan duygusu içinde algılanmasının rasyonel nedenleri olarak bu örgütten duyulan korkuyu ve aslında mücadelenin yetersiz olduğu kanaatini zikredebiliriz. Ancak daha derinde aldatılmışlık duygusu ile cebelleşme isteği yatıyor. Bu duygunun yoğunluğu kategorik bir cezalandırma arzusuna neden oluyor. Nihayet bu olayda ‘işlerin iyi gitmediğinin’ farkında olunması FETÖ çapasına tutunmayı bir davranış kalıbı haline getiriyor. Bu nedenle hakkaniyet kaygısı ikinci planda kalıyor ve art arda gelen tutuklama dalgalarıyla ‘mücadele’ her gün verilen bir uyuşturucu dozu işlevi kazanıyor.
Şurası açık… FETÖ gerçekten de büyük bir tehlike. Siyasi açıdan tehdit imkanı çok aza inse bile, sosyolojik bağlamda yerleşik bir anlam dünyasına oturuyor ve bürokrasi içinde gücünü uzun yıllar koruma imkanına sahip olabilir. Ancak mücadeleyi psikolojik ve ideolojik tatmin için kullanırsanız, bu örgütü ortadan kaldırmanız çok zor olur.
***
İslami muhafazakârlar ve özelde AK Partililer, belki de olabildiğince herkesi FETÖ üyesi yaparak vicdan temizliyor... ‘Yakalananların’ sayısından ve mücadelenin sürekliliğinden hareketle kendi kimliklerini bu örgütten arındırmak istiyorlar. İktidar ise hiç bitmeyecek bir ‘kurtuluş savaşı’ mantığı içinde, yaralanmış ruhların yeniden dinginleşeceği noktaya kadar bu işi sürdürmek niyetini taşıyor.
Ne var ki kimliği ‘kurtaracak’, özgüveni yeniden sağlayacak, ruhları sakinleştirecek çare bu değil… Bütün bunlar söz konusu kimliği daha zayıf, daha kırılgan ve o nedenle de daha öfkeli ve daha sığ hale getirecek. FETÖ’nün muhafazakârlara verdiği zarar, uzun vadede ülkeye verdiğinden çok daha fazla. Umarım ‘FETÖ ile mücadelenin’ kaderi de aynısı olmaz.