Sohbete konuşmacı olarak katılan Cengiz Sırtıkara, "şehit" kavramının "gördü", "müşahade etti", "tanıklık etti", "hazır oldu", "haberdar oldu" anlamlarını taşıdığını belirterek Kur’an’da şehadet, şahit, meşhud, şuhud ve teşehhüd kelimelerinin 160 defa geçtiğini,şehadet'in ise 26 defa zikredildiğini ve bunun 15'inin tanık olma, görme, şahit olma manasında, 11'inin ise gaybın karşıtı olarak görülen, duyulan, vakıf olunabilen anlamında yine Allah ile ilgili olarak kullanıldığını söyledi.
Konuyla ilgili olarak “Sen ey Peygamber! Şüphe yok ki Biz seni şâhit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.” (33/Ahzâb 45) ayetine atıfta bulunan Sırtıkara, "Bahse konu ayette görüldüğü üzere Peygamberin şahit olarak gönderildiği, bu şahitliğin vahyin hayata aktarıl"ması, vahyin yaşanması anlamında olduğu, Peygamberin Yaşayan Kur’an olarak tanımlanması da onun vahyi pratiğe dökmesi, vahye şahitlik yapmasının bir göstergesidir" dedi.
Sohbette;
"Rabbimiz biz indirdiğine inandık ve Rasule uyduk. Böylece bizi şahidlerle yaz." (3/AI-i Imran 53)
"Size Müslüman ismini, Resul size siz de insanlara ŞAHİT olasınız diye verdi." (22/Hac 78).
“Böylece, sizler insanlara şahitler olasınız ve Peygamber de size bir şahit olsun diye sizi vasat bir ümmet yaptık...” (2/Bakara 143)(
Bizim için en güzel örnek olan Rasul’e şahitlik görevinin yüklenmesi gibi Kur’an yukarıdaki ayetlerle ve Rasulün örnekliğiyle bize de şahitlik görevi yüklenmiştir.
Bizlere Müslüman isminin verilmesinde etken olan şahitlik görevi, Rasulün vahyi yaşadığı, pratize ettği gibi bizimde Rasulün örnekliğinde vahyi yaşamamız, pratize etmemizdir. Vahye şahitlik vahyi yaşamakla olabilir.
İlahi mesajı yakınlarımızdan başlayarak insanlara taşımak, ölçüyü tartıyı gözetmek, zulmü ifşa etmek, zulme karşı durmak, yetimi-yoksulu gözetmek, namazı ikame etmek, Allah yolunda mallarımızdan sarf etmek-cihad etmek, canımız vermektir şahitlik.
Şahitliğin topluca yerine getirilmesi ve hayatın her anında müminler topluluğu ile birlikte hareket edilmesi gerekmektedir.
"De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm, hep âlemlerin rabbi Allah içindir" (En'am 162). Ayeti bizlere şahitliğin, hayatın bütününde müminler için bir hayat tarzı olarak görülmesi gereken bir vasıf olduğunu göstermektedir. Hayatı bir şehit, bir şahit olarak yaşamalıyız. Ancak hayatı bir şahit, bir şehit olarak yaşadığımızda, o bilinçle hareket ettiğimizde, yeri geldiğinde günü dolduğunda canımızdan vazgeçmeyi göze alabiliriz. Ancak bu bütünlük içinde bir mücadele kavrayışı ve pratiği içinde olursak son noktayı koyup canımızı verdiğimizde İslam’ın şehidi vasfını kazanabiliriz.
Rabbimiz bizlere örnek model olarakta tanımlayabileceğimiz şahitlik görevini yaşayan şehitler olmamız için yüklemiş olup bu bağlamda şehadet yalnızca bir ölüm şekli değil, yaşam şeklidir. Şahadetin, şahit olarak yaşamadan öldükten sonra kazanılacak bir sıfat değildir.
Denilerek soru cevap şeklinde devam eden sohbet;
“Rabbimiz bizleri bir şahit olarak yaşayan İskilipli Atıf Hoca, Şeyh Said, Seyyid Kutub, Abdullah Azzam, Fethi Şikaki, Abdulkadir Salih, Abdulkadir Molla, Esma Biltaci gibi Allah için canlarını vererek şahitliklerini şehadet ile taçlandırarak Rabbimizin katında rızıklandırılanların yolundan ayırmasın.” Diye dua edilerek sonlandı.