Eminim diğer yazar arkadaşlarım da aynı dertten müşteki. Her gün yüzlerce e-mail alıyoruz, postamız kilitleniyor.
Asıl bize ulaşmak isteyenlerin postalarını okuyamıyoruz, çoğu okuyucu kendilerine cevap verme tenezzülünde bulunmadığımızı sanıyor.
Gönderilenlerin yüzde 90'ı aynı mesajlar. Özellikle atama bekleyen öğretmenler, sözleşmeliler feryat ediyor. En son 2008 ve 2009 KPSS puanlarını kullanarak, son bir umutla öğretmen olmak isteyenlerin umutlarının bir kere daha söndüğü anlaşılıyor.
Hükümet, üstyapı kurumları ve işlerlerle uğraşırken, alttakilerin feryadını duymuyor. Şu anda 310 bin civarında öğretmen adayı var. OECD ülkeleri baz alındığında ilköğretimde 216.052, ortaöğretimde 98.453, toplamda 314.505 öğretmen açığı var. Yani atama bekleyenlerin tümü atansa açık ancak dolar. Milli Eğitim Bakanı Çubukçu ise bu rakamı 76.721 olarak açıklıyor.
Türkiye'nin her tarafında öğretmen açığı söz konusu. Hakkari'de üst sınıf öğrencilerinin alt sınıf öğrencilere ders (?) verdiği medyaya yansıdı. Okullarda öğretmen açığını kadrolu ve güvenli bir biçimde kapatmak yerine 300-500 TL ücretle, aylık 10-15 gün sigortayla çalıştırılan; işten çıkarılmaları okul müdürünün inisiyatifine bırakılan; kimisi kimyacı, ziraat mühendisi, kimisi hayvan yetiştiricisi, kimisi seracılık mezunu, kimisi de eğitim fakültesi mezunu 100 bine yakın insan çalışıyor. Moralsiz, güvensiz, gelecekten umutsuz bu öğretmenler öğrencilere faydalı olamıyorlar. Her sınıf sene içinde 2-3 öğretmen değiştiriyor.
İstanbul'un merkezinde Fatih'te "akıllı tahtalar"dan bahsediliyor, ama çocuğunu 40 kişilik sınıfta okutabilen kendini şanslı sayıyor. Sınıflar 50-60 arasında değişiyor. Yeni okul açıp öğrenci sayısını azaltmak, açıktaki öğretmenleri istihdam etmek kimsenin aklına gelmiyor. Atanmayan 10 öğretmen intihar etti. KPSS ise trajikomik bir olay. Hem öğretmen yetiştirmek için öğrenci okutacaksın, hem bununla yetinmeyip bir sınava daha tabi tutacaksın.
Sorun MEB bünyesinde atama bekleyen on binlerce öğretmenden ibaret değil. Diyanet cephesinde de önemli sorunlar yaşanıyor. 2004-2005 yıllarında başlamak üzere Diyanet İşleri Başkanlığı'nda yerleştirme bekleyen din görevlisi (imam-hatip, Kur'an kursu öğretmeni, müezzin) adaylarının sayısı artık binlerle ifade edilir hale geldi. 2010'a kadar defaatle alım yapan Diyanet, alımlarda tatminkâr davranmadığı yolunda yaygın şikâyetlere muhatap oluyor. DİB'in verdiği Yeterlilik Belgesi ve Hafızlık Belgesi olmadığı halde varmış gibi tercih yapan adayların çokluğu her alımda binlerce firenin verilmesine sebebiyet veriyor.
İlahiyat mezunu olup da Kur'an kursu öğretmenliği yapmak üzere bekleyenler başka bir dertten muzdarip. Şikâyetlere bakılırsa, Diyanet ise sadece 2008 KPSS sınavlarına girenleri alıyor. Oysa 2008 KPSS'si ile 2009 KPSS'sinin B kadrosu için ve İlahiyatlılar açısından hiçbir farkı yok. Diyanet'in dışındaki bütün kurumlar memur alımında 2009 KPSS'sini kullandılar. Diyanet, 2 yıllık ön lisans ve imam hatip lisesi mezunlarını almak için 2009 KPSS'sine giren İlahiyatlılara haksızlık yapıyor.
Kamuda görev yapan sosyologların derdi ise başka. Çelişkili olarak GİH sınıfında değerlendirildiklerinden özlük ve mali haklar yönüyle büyük kayıplara uğruyorlar. Sosyologlara göre, hizmet sınıfları THS olması gerekir. Hizmet sınıflarının değiştirilmesini talep ediyorlar.
Şikâyetçi olan başka grup, belediyelerde çalışan mühendisler. Bu grup da kendilerine kadro verilmesini talep ediyorlar.
Başbakan Erdoğan 2002 yılında şunları söylemişti: "Yahu bir sürü bölüm öğretmenimiz boşta geziyor. Resim öğretmeni matematiğe, müzik öğretmeni beden dersine giriyor. Niye öğretmen ihtiyacı var? Bir de bunlar sınavla (KPSS) öğretmen alıyor. O zaman niye okutuyorsun bu öğrencileri, yazık değil mi? Öğretmen almıyorum de, boşuna okumasınlar. Biz iktidar olunca, boşta öğretmen adayı olmayacak." Şimdi öğretmenler ve diğerleri Başbakan'dan 2002'deki vaadini yerine getirmesini istiyorlar.
ZAMAN