Çaykaralı Hafız İsmail Ferşatoğlu, bundan 70 sene önce ispirtoyla çalışan bir maket uçak yapıp uçurmuş Trabzonlu zekî bir hocadır. Bir gün daha büyüğünü yapmaya karar verir. Uçak-roket karşımı buluşuna keçi tulumunun içinde zavallı bir kediyi de bağlayıp uçurur. Uçak havalandıktan sonra gözlerden kaybolur. Bir rivayete göre uçak karşı sahillere Sovyetlere kadar girmiştir. Hafız efendi casusluk yapmakla suçlanır. Hapse atılır, derdini anlatıp zor bela kurtulur.
Şimdi bunu okuyalım:
-Yav şeyde şeyin babası varya Ferşad buraya gelmişdi Ferşat. Ferşadın babası hocadır. Evinde oturuyor ben yerini gördüm evini. Evin içerisinde çalışıyor, çalışıyor bir füze yapıyor, he ya füze yapıyor, füzeyi fırlatır denizden Rusun o zaman daha Rus dağılmamış o tarafa düşüyor. Kim attı, kim atmadı araştırdılar en son bunun üzerine tesbit ettiler tesbit edilince bunu götürdüler onların nüfusları var, o çevrede adam ceza bilmiyorum ne perişaniyet kurtarana kadar mahv oldu.
Dış ses: Her şeyi kendi imkanlarıyla yapmıştı.
-He evinde evinde. Yani şimdi tek lazı bıraksa desen yap yeter ki yap serbest et ha ne yaparsan yap…?
Alıntı, 70 yaşında El Kaideci diye hapse atılıp 17 ay hapis yatan, Tahşiye grubunun lideri olduğu söylenen Mehmet Doğan’ın verdiği şamatası bol bir tefsir dersinin tam dökümünden. Tarihi belirsiz. Bahsedilen Ferşad da İsmail Ferşatoğlu’nun oğlu Mehmet Ferşatoğlu.
Şimdi 23 Ocak 2010 günü CNN Türk’ün haberine bakıyoruz. “Türk El Kaide Lideri Doğan’dan Cihad Çağrısı” başlıklı haberin videosuna yerleştirilmiş görüntülerde El Kaideciler silahlarını karıştırıyor, roketle bir araba vuruluyor. Bu güya bir El Kaide klibi. Görüntülerin üstünde konuşan Mehmet Doğan. 1 saat 17 dakikalık sohbetinden cümleler kırpılıp konmuş.
Biri şöyle: “Ferşat’ın babası hocadır. Evin içerisinde çalışıyor çalışıyor bir füze yapıyor. Yeter ki yap, serbesttir ha ne yaparsan yap.”
Dibi başı kesilmiş, bağlamından koparılmış, bir sonraki cümleden bir yer kesilip ön cümleye eklenmiş.
Sonuç: Evde füze yapılmasını emreden El Kaide lideri.
Aslında ses kaydını dinlemeden, yazı üzerinden ne hakkında konuştuğumuzu anlamak mümkün değil. Bol şamatalı, esprili, laf atmalı bir grup amcanın sesi duyulan bir tefsir sohbeti bu. Konu da “Mesele Müslümanların beceriksizliği değil, bir Batılı şebekenin her türlü üretime el koyması” diye zor bela toparlanabilir.
Ruslara denizden atılan füzeden önceki örnekler ekmek ve fiski. Pardon viski. Viski yapımındaki tekel de sohbetin içine girmiş.
Herhalde CNN Türk editörlerinin eseri olmayan bu servis edilmiş kesip biçme harikası klip eşliğindeki haberden dinlemeye devam edelim:
“65’i liderliğini Mehmet Doğan’ın yaptığı radikal dinci grubun üyesi. Doğan’ın Afganistan’a 100’e yakın kişiyi eğitim ve savaş için gönderdiği belirlendi. Operasyonlar sırasında ele geçirilen görüntülerde Mehmet Doğan’ın yaptığı cihad çağrısı da var. (Mehmet Doğan’ın sesinden): “Senın hukumatın başındaki adam senden değil onların adamıdır senın başındaki hoca da onlarındır senın başındaki mürşid şeyh de onlarındır. Diyecek ki nasıl edelim hocam git silah yap vur.”
Off. Bir de aynı konuşmanın kesilip biçilmemiş versiyonuna bakalım:
“Bir ses: Buğdaya da el koymuş onun için diyorlar ekmek kilosu on milyon.
Doğan: Yani her şeye el koymuş onun için diyorlar nasıl oluyor yahu diyorlar müslümanlar beceriksizdir, beceriksizlikden değil, öyle bir planla geliyor ki idarece elde ediyor. Dert budur ha senın hukumatın başındaki adam senden değil onların adamıdır senın başındaki hoca da onlarındır senın başındaki mürşid şeyh de onlarındır e nereye kacacak bu millet bir yer yok ki.
(Anlaşılmayan bir ses)
(Gülüşmeler) Doğan: Ama hacı Salih kızar bana şimdi diyecek ki nasıl edelim o zaman e ben de diyorum git silah yap vur. Eee gücü de yok, ihtiyar da oldu. Bir sere, xwe kim bi sere te kim. (Kürtçe de vallahi billahi tillahi manasında bir kalıp söz) Bu yalancı başlara yemin ederim ki bunlar hepsi boştur. (Gülerek)
- Bir ses: Gazete parçası benım yanımdadır istersen getireyim bak ibretli bir şey Trabzonlu bir tane laz bir tana silah yapmış...”
Böyle giden bir sohbet. İsteyenler için kesilmemiş kaydı TimeTürk sitesinde Nevzat Çiçek yayınladı. 11.00’dan sonrası özellikle. https://soundcloud.com/cihad-kaygisiz/timeturk-mehmet-doganin-orijinal-ses-kaydinin-tamamini-acikliyor#t=0:00.
Bu da CNN Türk’e servis edilmiş polis yapımı kesilip biçilmiş El Kaide klibi versiyonu: http://www.cnnturk.com/video/turkiye/2010/01/23/turk.el.kaide.lideri.dogandan.cihat.cagrisi/17828.298868/index.html
Gerçekten utanç verici. Bunu üretenler, zamanında bu haberi sorgusuz sualsiz, polis klibiyle yayına sokanlar. Ve Bunu hâlâ “Al işte adam El Kaide’ciymiş” diye döndürenler… Hepsi yaşlı bir adama atılan iftirayı böyle boşa çıkarana havale…
Herkese bu yalanı söyleyenlerin yine de Amerika’ya karşı son derece dürüst olması da takdire şayan bulunabilir.
Bunu da bir Wikileaks belgesinden öğreniyoruz. 22 Ocak 2010’da El Kaide operasyonu olunca tabii ki ABD Büyükelçiliği nedir diye hemen polisle irtibat kuruyor.
Ve 27 Ocak 2010’da dönemin büyükelçisi James Jeffrey, Washington’a bir telgrafla durumu izah ediyor.
Yine TimeTürk sitesinin özel haberinden:
“1. ... Hem polis hem de sansasyon peşindeki medya tutuklananları El Kaide üyeleri olarak lanse ettiler. Türk Polisi ve diğer güvenlik teşkilatları ile yaptığımız irtibatlardan edindiğimiz kanaat, tutuklanan kişilerin El Kaide ile irtibatlarının bulunduğuna inanılmadığı yönünde. Bilakis tutuklamalardaki El Kaide tabirinin, örgütle organik bir bağı olup olmadığına bakılmaksızın İslami radikallerin tümünün yakalanmasında hem Polis hem de Basın tarafından kullanılmakta.
2- Gözaltılar bize önleyici amaçlı tedbirler gibi gelmekte. Türk Polisinin amacı, gelişmeye başlayan hücreleri akamete uğratmak ve üyelerine faaliyetlerinin izlendiğini hatırlatmak gibi görünüyor. Şüphelilerin çoğunun suçlarının ispat edilmesi zor olduğunu anlıyoruz. Çoğu şüphelinin serbest bırakıldığını, halen gözaltında olanların ise resmî olarak suçlanacağına inanıyoruz.
3- Türk Polisi ve diğer Güvenlik teşkilatlarıyla irtibatımızı sürdüreceğiz ve Türk makamlarından tutuklanan kişilerin faaliyet ve amaçları hakkında nihai değerlendirmelerini öğrenmeye çalışacağız. Tutuklanan şahısları; ABD Vizesi verilmeyecekler listesine eklenmesi ve diğer münasip takip listelerine yerleştirmesi için incelemekteyiz...”
ABD Büyükelçiliği’ne operasyon olur olmaz gerçeği söyleyen cemaatin en azından dört yıl sonra biz zavallı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına uygun gördüğü cevaplardan biri yukarıdaki “Ama adam El Kaideci videosuydu.”
Diğeri de soruşturmanın Fethullah Gülen’in 6 Nisan 2009’daki Tahliye örgütünden ilk bahsettiği sohbetinin ardından başladığı iddiasını çürütmek için bir anda dolaşıma soktukları (Bütün arşiv ellerinde olunca, bulması kolay oluyor demek) 2008 tarihli gizli bir istihbarat belgesi.
03-12-2008 tarihli belge şöyle başlıyor:
“Dini istismar faaliyetlerinin deşifresine yönelik çalışmalarda Nur Cemaati Tahşiye grubuyla ilgili olarak güvenilir kaynaklardan…”
Biraz daha okuyalım, neymiş suçları:
“Türkiye’nin Dar-ül Harp olduğu düşüncesini taşıdığı, Mehmet Kırkıncı ve Fethullah Gülen Grubunu münafık olarak gördüğü, grup mensuplarının fikri olarak cihada hazırlandığı, ….. sitesinden cihat görüntülerinin indirilerek gruba dağıtıldığı…”
Peki kim bu hizmete özel gizli belgenin altındaki imza İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer. Bingo…
Böylece Gülen-medya-polis hiyerarşisi iyice karmaşıklaştı. Ortada Tahşiye diye bir örgüt yokken önce gizli ibareli bir istihbarat raporu ortaya çıkıyor. Hiçbir adli sürece girmeyen bir rapor bu. Ama nasıl oluyorsa her ne kadar dağıtımı yapılacak yerlerde Pensilvanya yazmasa da (belki de tesadüfen aynı anlarda) Fethullah Gülen de “Mesela” diyerek bahsediveriyor Tahşiye tehlikesinden...
Fazla belgen olunca böyle ayağa dolanıyor işte. Peki, cihada hazırlanan bu tehlikeli örgüt hakkında polis, İstanbul Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü’nün uyarısını ne zaman bir soruşturmaya çeviriyor?
Soruşturmanın başlama tarihi ve aynı zamanda grup hakkında ilk dinleme kararının veriliş tarihi 6 Mayıs 2009.
Tekrar tarihleri sıralayalım.
Ali Fuat Yılmazer’in “güvenilir kaynaklardan” aldığı Tahşiye örgütü istihbaratı: 3 Aralık 2008.
Gülen’in Tahşiye konuşması: 6 Nisan 2009.
Tek Türkiye dizisinde Tahşiye’nin işlenmesi: 8 Nisan 2009.
Nisan ayı boyunca haberler ve köşe yazıları. Tek Türkiye’de yeniden Tahşiye’nin işlenmesi: 22 Nisan 2009.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne operasyonu başlatan imzasız mektubun gelmesi: 24 Nisan 2009.
Soruşturmanın başlaması ve ilk dinleme kararının alınması: 6 Mayıs 2009.
Böylece fotoğraf iyice netleşmiş oldu.
El Kaide davası diye başlayıp üç bombadan gayri tek bir eylem dahi bulunamayan davanın iddianamesinden birkaç alıntıyla bitirelim:
“Terör gayri iradi olarak da meydana gelebilir. Bu yüzden tek başına ele alındığında her türlü şiddet hareketini terör olarak tanımlamak mümkündür.”
“Örgütün gizlilik amacıyla kullanmış olduğu şifreli kelimeler ve kod isimlerin incelenmesinde:
Hoca abi: Örgüt lideri Mehmet Doğan’ın kullanmış olduğu kod isim.
Çay-Çorba: Sohbet.
Emanet: Örgüte verilen paralar.
Barla: İstanbul Ümraniye’de bulunan örgüt mensuplarının kullanmış oldukları ev...”
Bediüzzaman, Barla’daki o çınar ağacına çıkıp tefekkür ederken bir gün böyle şeyler yaşanacağını düşünüp irkilmiş midir?
.....
Not: Bu yazılar tamamen açık kaynaklardan, TimeTürk, Google, Twitter özellikle de Zaman, STV, Kure Tv siteleri kullanılarak yazılmıştır. Dava dosyasına davanın avukatlarından birini arayarak ulaşmak mümkündür. Yeter ki insan istesin…
TÜRKİYE