Ey halkım!.. Siz “Prelüdler” nedir, bilir misiniz?..
“Götz Bernau” bilir misiniz?..
“Solfej” bilir misiniz?..
“Konçerto” bilir misiniz?..
“Armoni kontrpuan” bilir misiniz?..
“A minor”, “b minor” bilir misiniz?..
“Resital” bilir misiniz?..
“Senfoni Konçertant” bilir misiniz?..
“Ballade” bilir misiniz?..
Haberiniz olsun, bunları bilmeyen “vatan haini”dir!..
¥
Peki ey halkım!.. Siz “Chamber Symphony” dinler misiniz?..
“Two Ballades” dinler misiniz?..
“Fantasy Pieces” dinler misiniz?..
“Rhapsody in Blue” dinler misiniz?..
“Porgy and Bess arrangements” dinler misiniz?..
“Piano Concerto No. 2 ve “Silk Road” dinler misiniz?..
Yoksa bunları dinlemeyip arabesk mi dinlersiniz?..
O zaman katmerli “vatan haini”siniz demektir!
Fazıl usta böyle buyurdu!
“Arabesk dinleyen vatan hainidir” dedi…
Müziğiyle halkı etkilemekten umudunu kesmiş bir müzisyenin öfkesidir bu; müziğiyle üzerine çekemediği dikkatleri üzerine çekme telâşının da ürünü… Bu duygular ve kaygılar insanı tersyüz eder: “Fazilet sâhibi, üstün kimse” anlamına gelen “Fâzıl”dan, “fazlalık, lüzumsuz söz” anlamına gelen “fuzul”a dönüştürüverir.
Kimse tutamaz artık... Gün gelir dini aşağılamaya kalkışır… Gün gelir inançlara saldırır…
Zaman olur, insanların beğenilerine sataşır: “Arabesk dinleyen vatan hainidir” deyiverir…
Hepsinin psikolojik derinliğinde, “Beni neden sevmiyorsunuz, benim müziğimi neden dinlemiyorsunuz?” feryadı var…
Amaç gerçeği aramak değil, sadece geniş kitleleri rahatsız etmektir. Bir bakıma, kendi rahatsızlığını herkese bulaştırmak istiyor. Kendi mutsuzluğuna ortak arıyor…
Açık ki, Fazıl Say, küçük bir azınlık içinde mahsur kalmaktan, halka bir türlü ulaşamamaktan rahatsız. Bu durum müthiş bir “yalnızlaşma” duygusunun yanı sıra bir de “unutulma” korkusu getirir. Bunlar o kadar ağır duygulardır ki, insanın mantık örgüsünü darmadağın eder.
Mantık örgüsü darmadağın olmamış bir müzisyen, başka müzik türlerini tercih eden insanları “vatan haini” ilân eder mi?
Üstelik de “piyanist” ise… İnsan, arabeskçileri “vatana ihanet”le suçlamadan önce, parmaklarının altında bas bas bağıran piyanonun “vatan”la hiçbir bağı bulunmayan “Batılı” bir enstrüman olduğunu düşünmez mi?
Arabesk, hiç olmazsa, “vatan”ın yürek ritminden (vatandaşlarından) izler taşıyor.
Gerçi müzik tercihi yüzünden kimse “vatan haini” olmaz, ama Fazıl Bey’in mantığıyla olaya bakan, piyanoyu “vatan” zanneden yabancılaşmayı, hemen fark eder.
Ne yapalım, bizim babamız bir eli yağda, bir eli balda müzisyen değildi…
Bu yüzden üç yaşında “kulak eğitimi”ne başlayamadık…
Mithat Fenmen’den piyano dersleri alamadık… Düsseldorf’a gidip dünyanın önde gelen Schubert yorumcularından ABD’li piyanist David Levine’den yararlanamadık.
Kısacası senden de, müziğinden de hoşlanmıyoruz!
YENİ AKİT