Faturayı Salt Hizbullah’a Kesme Kolaycılığı

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, dün akşam CNN Türk’te çözüm süreci ile ilgili soruları yanıtladı.

Haşim Ay / Haksöz-Haber

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, dün akşam CNN Türk’te çözüm süreci ile ilgili soruları yanıtladı. Demirtaş’ın programda Dicle Üniversitesi’ndeki olaylarla ilgili sarf ettiği sözlerde ise olumsuzluklar öne çıktı.

“Geçmişin negatif bir birikimi var”

Konuşmasında Dicle Üniversitesi’ndeki olaylarla ilgili olarak geçmişin negatif birikimlerinin olduğunu belirten Selahattin Demirtaş’ın şu tespitleri yerinde:

“Geçmişin bu konuda negatif bir birikimi var. Kötü hatıralar var. Herkesin bundan ders çıkarmış olmasını umut ediyoruz. Kimsenin bu tür olaylara tenezzül etmemesi lazım. Dicle Üniversitesi'ndeki arkadaşların arasındaki sorunu çözmesi lazım. Üniversite yönetiminin artık bir şeyler yapması lazım. Kimler ne yapmaya çalışıyorsa, ortaya çıkarıp hesabının sorulması lazım."

“Bu olay toplumsal çatışmaya döner diye çekincemiz var”

Aynı şekilde Demirtaş’ın olayların birileri tarafından provokasyona dönüştürülme ve beraberinde toplumsal çatışma riskini getirmeye yönelik sarfettiği sözler de yerinde cümlelerdir:

“Bu tür dönemlerde gençlerin niyeti ne olursa olsun, genç arkadaşlarımı zan altında bırakmak istemiyorum. Olaylar başladıktan sonra başka niyetleri olanlar bu olayları başka yerlere taşımak isteyebilirler. Bu olay toplumsal çatışmaya döner diye çekincemiz var.”

“Polisin olduğu yerde öğrenciler nasıl satırla elini kolunu sallayarak içeri girebiliyor?”

Ancak Selahattin Demirtaş’ın aşağıya alıntıladığımız sözleri açıkça konuya dair taraflı bakışı yansıtan, gerçeklikten ve adaletten kopuk cümleler olup karşı tarafa iftira içermektedir:

“Kutlu Doğum Haftası ile ilgili tabii ki etkinlikler yapılır. Bu mitinglere katılan insanların çoğu bizim insanlarımızdır. Birileri BDP Kutlu Doğum Haftası'na karşı gibi propagandalar yaymaya çalışıyor. Böylesi bir tartışmadan başlıyor ama sonrasında gelişen olaylar bunla bağlantılı değil. Peygamberimizin anmasını yapamazsınız tartışmasından başlamıyor. Örgütlü gruplar satırlarla okula giriyor. Polisin olduğu yerde öğrenciler nasıl satırla elini kolunu sallayarak içeri girebiliyor? O polisler kim, kimlerden talimat aldı bunları açığa çıkarmak gerekiyor. Üniversite yönetiminin tutumu vahimdir. Yönetim sizin taraf, bizim taraf diye ayrım yapamaz. Bazı polis gruplarının kişilerle birlikte hareket ettiği görüntülerde de var.”

Selahattin Demirtaş’ın gerilimin perde arkasını sunuş biçimi bağlamında altını çizdiğimiz cümleler açıkça sıkça kullanılan ajitatif ve ezberci bir yaklaşımı aşamamaktadır. Selahattin Demirtaş, örgütlü grupların satırlarla okula girdiğini nereden biliyor? İddiasının mesnedi ne? Salt PKK’li öğrencilerin anlatımları mı? Üstelik de olaylara dair var olan bilgiler bu iddianın tersini gösteriyorken…

Öte yandan “Hizbullahçıların polis korumasında yurtseverlere saldırdığı” iddiası da kanıtmış gibi sunulan bir fotoğraf eşliğinde ağızda sakız gibi çiğnenip tekrarlanıyor. Bu sakızdan artık gına geldi doğrusu! Hâlbuki fotoğraf kareleri iyice incelendiğinde polisin göstericilerin diğer gruba saldırmasını engellemeye çalıştığı görülebilir. Dahası herhangi bir eylemde polis göstericilerle iç içe duruyor diye bu nasıl eylemcilere polis desteği olarak okunabiliyor anlamak mümkün değil. Oysaki hemen her toplumsal olayın fotoğraf karelerinde polis unsuruna rastlamak mümkündür ve bu doğaldır da. Keza polise biçilen yasal misyon zaten eylem alanında güvenlik sağlamaktır. Polisin bunun gereğini yeterince yapıp yapmadığı ayrı bir tartışma konusu.

Ne var ki Dicle Üniversitesi’ndeki gerilim bağlamında başta BDP/PKK olmak üzere belirli kesimlerce ısrarla öne çıkartılan bu fotoğraf açık bir çarpıtma örneği olarak karşımızda durmaktadır. Olayların iddia edildiği gibi gelişmediğini ısrarla dile getiren BDP çevresi ve Demirtaş, kamuoyunu burada adeta salak yerine koyma tavrından vazgeçerek gerçeklerle adil bir şekilde yüzleşme cesaretini ortaya koymak durumundadır. Her defasında kendini haklı çıkarmaya dönük olarak “Aslında işin aslı öyle değildi” şeklinde kurulan cümleler yüzleşmeden kaçışı göstermenin ötesinde hiçbir değer ifade etmiyor. Sanki güçlü olduğu bölgelerde PKK’nin farklı ideolojik kesimlere kendisine biat etmeden hayat hakkı tanımadığını bilmiyormuşuz gibi davranmasın kimse! Biz olayda olumsuzlukların kendisine fature edilmeye çalışıldığı kesimi tanıdığımız kadar PKK’yi de iyi tanımaktayız. Bugün Türkiye Kürdistanında geçmişten kaynaklı sicilini merkeze alarak Hizbullah camiasını PKK’den özür dilemeye davet edenlerin adil olması için aynı özeleştiri çağrısını PKK’ye de yöneltmesi gerekmez mi? Taraflardan birine yüklenirken diğerine dokunmamak nihai kertede bir kesimi günah keçisi ilan ederken diğerini sütten çıkmış ak kaşık göstermek olmaz mı? Böyle bir yaklaşım biçiminin adilliğinden söz edilebilir mi?

Ama biliyoruz ki Dicle Üniversitesi merkezli gerilim üzerinden bu tartışmaları yapmanın anlamı yok. Bu nedenle Selahattin Demirtaş’ı ve başında olduğu oluşumu bir kez daha olayları tahrik edici, karşı tarafı zan altında bırakıcı söylemlerde bulunmaktan uzak durmaya çağırıyoruz. BDP/PKK çevresi en azından yaygın kanının bu olay bağlamında mağduriyetini teslim ettiği karşı taraf kadar gerilimi ve tansiyonu düşürücü yönde yapıcı bir tutum ve üslup biçimi geliştirmek zorundadırlar.

Selahattin Demirtaş’ın da dediği gibi “Kimlerin ne amaç elde etmek istediği iyi anlaşılmalı. İki taraf için de faydalı bir tutum değil.” O halde Demirtaş ve başında bulunduğu oluşum da en az karşı taraf kadar kamuoyu önünde yaptığı açıklamalarda kullandığı dile dikkat etmelidir. 

 

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu