Sümeyye Ertekin / Independent Türkçe
Camide hocadan dayak yediği için Kur'an-ı Kerim'i öğrenemeyen, camiden soğuyan çocukların hikayesi yıllardır anlatılır.
Ancak artık devir değişti, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın gayretleri ile camiler de hocalar da değişti.
Özellikle bazı hocalar var ki geleceğin mimarı olarak gördükleri çocuklara ve gençlere camiyi ve Kur'an-ı Kerimi sevdirmek için gecesini gündüzüne katarak çalışıyorlar.
İşte o hocalardan biri Metin Kaçar… Nam-ı diğer "Efsane Metin Hoca"…
60 yaşındaki Metin Kaçar, Mimar Sinan'ın 1560 yılında inşaa ettiği Fatih'teki Hürrem Çavuş Camii imamı.
26 yıldır bu tarihi camide imamlık yapıyor. Ancak Metin Kaçar bilenen sıradan imamlardan çok farklı.
Zira gerçekleştirdiği projelerle mahallelinin, çocukların ve gençlerin gönlünde taht kurmuş.
"Çalıştığım mescidi peygamber mescidine benzetmeye çalışacağım" diyerek yola çıkmış ve hayallerini yıllar içinde tek tek gerçeğe dönüştürmüş.
Görev yaptığı küçük camide onlarca proje gerçekleştiriyor. Şimdi görev yaptığı semtin ağabeyi, aşçısı, öğretmeni, ekmekçi babası, dert babası, kimsesizlerin kimsesi, sokakta yaşayanların ağabeyi olmuş.
Tabii bütün bunları başarmak emek vermekten geçiyor. O da çok emek vermiş.
İlk görev yeri Tokat'ta insanları camiye çekmek için öğlen vakitleri tarlada çalışanları ziyarete gidip insanların gönlünü alıyor, onlara su ve karpuz ikram ediyor.
Böylece cemaatini oluşturuyor. İstanbul'da Hürrem Çavuş Camisi'ne atandığı ilk yıl yaz Kur'an-ı Kerim kursuna 13 öğrenci gelince çok üzülüyor ve mahalledeki evleri tek tek dolaşıyor.
Mahalliyi camiye nasıl davet ettiğini şöyle anlatıyor:
“1997 yılında burada ilk göreve başladığım yıl, yaz kuran kursunu açtık. 26 yıl önce 13 öğrenci geldi sadece ve çok üzüldüm. Allah'ın takdiri o gün akşamı da bir kandil gecesiydi. Bir davet usulü geliştirme lazım diye düşündüm.
Üç genç çağırdım. Bana bir kaç saatlerini ayırmalarını rica ettim. 5 bin tane karanfil aldım. O 5 bin karanfili Anadolu tabiriyle eşik atlamayarak bütün evleri tek tek kapı kapı gezerek dağıttık.
Müslim- gayrı Müslim, inanmış inanmamış herkesin kapısını çaldık ve 'Ben bu camiye yeni tayin oldum. Yaz Kur'an-ı Kerim kursları başladı, okuyacak evladınız varsa gönderebilirsiniz. Kandiliniz mübarek olsun' dedim.
Kalan karanfilleri de caminin önünde bekleyerek gelene gidene 'Kandilinizi kutluyorum yaz Kur'an-ı Kerim kurslarımız açıldı. Çocuklarınızı gönderebilirsiniz' diyerek dağıttım.
Ertesi gün sayı 80 oldu. O sene toplam 120 öğrenci ile kurs yaptık. Son 5-6 yıldır da 600-700'lü rakamlarla biz yaz kursumuzu devam ettiriyoruz. Yaz kurslar kış kurslarını getiriyor ve camimizden öğrenciler hiç eksik olmuyor. Sürekli eğitim veriyoruz.”
Yaz kurslarına Bedi Besmele törenleri ile başlıyor
Her yaz mahalledeki çocukları yaz Kur'an-ı Kerim kursuna davet ediyor. Yaz kursu başlangıcı ise ayrıca eğlenceli bir törenle başlıyor.
Yıllarca hayalini kurduğu Osmanlı'daki Bedi Besmele törenlerini çağa uydurmuş Metin Hoca…
Mehter takımının önünde iki at, birinin üzerinde kız diğerininkinde erkek çocuk. Mehter takımında cami cemaatinin çocukları da yer alıyor.
Bu ekibin arkasında ve önünde motosikletli polisler eşliğinde mahalleyi geziyorlar. Mehter takımı caminin önüne geldiğinde ise artık sahne gösterileri başlıyor.
Nasreddin Hoca, Karagöz, kukla gösterileri ve ilahiler eşliğinde çocuklar eğleniyor. Sahne gösterileri bitiminde ise ikramlar başlıyor.
Pamuk şeker ve patlamış mısır ile yaz Kur'an-ı Kerim kursu başlama töreni sona eriyor.
Kursun ilk günü çocuklara caminin adının yazdığı bir çanta içinde cüz, Kur'an-ı Kerim ve Temel Dini Bilgiler kitaplarının yanı sıra, erkek çocuklara tişört kız çocuklara ise başörtüsü dağıtılıyor.
Ama bununla da bitmiyor hafta içi her gün olan Kur'an-ı Kerim Kursu'nda her gün bitiminde çocuklara çikolata, dondurma ya da çeşitli hediyelerden oluşan ikramlar veriliyor.
Böylelikle çocuklar her gün başka heyecanla camiye koşarak geliyorlar. Metin Hoca amaçlarını şöyle anlatıyor:
“Amacımız çocukların gönlünü fethetmek onları camiye ısındırmak. Bu yüzden yaz kursumuz camide başlıyor. Çocuklar öğle namazı öncesi camiye geliyorlar. Ezan okunana kadar yarım saat kadar çocuklara cami adabı, abdest ve namazı anlatıyoruz. Daha sonra cemaatle namaz kılıyoruz.
Yine mehteran ve çeşitli marşlar eşliğinde yakınlardaki Neslişah İmam Hatip Orta Okulu'na yürüyoruz. Burada da üç saat ders yapılıyor. Kur'an-ı Kerim‘de olan çocuklara Kur'an-ı Kerim, cüzde olanlara cüz okutuluyor. Ezber dersleri ve üçüncü ders de temel dini bilgiler veriyoruz.
Tabii her yaş grubu için ayrı dersler. Küçükler için boyama, oyun gibi aktivitelerle dersi anlatıyoruz. Ders bitiminde ise bazı günler çikolata, bazı günler dondurma, cuma günleri de çeşitli hediyeler veriyoruz. Mesela bu hafta kız çocuklara toka verdik. Önemli olan çocukların seviyesine inebilmek ve onları Kur'an-ı Kerim'i ve dinimizi sevdirmek.”
"Bizim önemsemediğimiz çocukları sokak çok önemsiyor. Kaybedecek tek bir çocuğumuz bile yok"
Metin Hoca çocukları ümmetin çocukları ve kendilerine emanet olduğunu göz önüne alarak onlarla nasıl daha iyi iletişim kurabilecekleri konusunda çalıştıklarını söylüyor.
Eskiden cami hocasından dayak yiyen ve bu nedenle camiden, Kur'an-ı Kerim'den soğuyan çocuk hikayeleri yerine, yargılamadan gönlünü gelen herkese açan hocaların hikayelerinden bahsediyor:
“Evet, bizim zamanımızda dayak vardı ama ben hiç camiye dinme küsmedim. O zamanın şartları öyleydi belki deyip geçtim. Çok da iyi hocalardan eğitim aldım. Şimdi ise hediyeleşerek, onların gönlünü fethedecek helal daire içinde ne varsa yaparak bu çocukları kazanmamak zorundayız.
İnanın bizim dışladığımız bizim önemsemediğimiz çocukları sokak çok önemsiyor. Kaybedecek tek bir çocuğumuz ve gencimiz yok. Onun için Metin Hocanın istirahat hakkı da yok. Gecemiz gündüzümüz işimiz ümmetin çocukları olmalı diyerek çalışıyoruz.
Burada yetişen çocuklar Filistin'i dert edebiliyorsa bu bir kazançtır. Bir çocuk 'Müminler kardeştir' ayeti mucibinde mültecilere davranışı değişiyorsa bu kazançtır. O zaman hediyeleşerek daha kenetlenmeyi artıracak çocukları camiye, cemaate daha çok bağlayacak her türlü materyali kullanmalıyız. İstikbal onlardadır. Yani Kur'an-ı Kerim'in göz nuru dediği çocuklardır.”
Gençleri üniversite okumaya teşvik ediyor
Camiden sonra gittikleri okulda ise Diyanet İşleri Başkanlığı ve Fatih Müftülüğü'ne bağlı hocalar ders veriyor.
Ancak sadece hocalar yok okulda. Gençlerin de arı gibi çalıştığı dikkat çekiyor. Bu gençler ise Metin Hocanın yetiştirdiği gençler.
Hepsi mahalleden ve küçük yaşlarda yaz kursuna gelerek Metin Hoca'dan ders almışlar. Daha sonra hocanın cami bünyesinde kurduğu Hürrem Çavuş gençlik Kolları'na katılmışlar.
Çocukları organize ediyorlar, sınıfların bulunmasına yardım ediyorlar, uyum sağlamaya çalışan çocuklara yardımcı oluyorlar, su taşıyorlar, tişört, başörtüsü, çanta dağıtıyorlar.
Kısacası o an ne iş yapılması gerekiyorsa bir görev bilinciyle onu yapıyorlar. Metin Hoca gençlerin dini eğitiminin yanı sıra, dünyevi eğitimlerine de çok önem veriyor. Bu nedenle üniversiteye yönlendirdiği ve mezun ettiği yüzlerce talebesi var.
"Ben İstanbul'a geldiğimde ilk okuttuğum evladım Muhammed Kaya inşaat yüksek mühendisi. Kurduğumuz gençlik derneğinin başkanı. Cami Gençlik Kolları başkanımız ise yine camimizde yetişen ve Gemi Mühendisi olan Furkan Şarkı. Yani biz bir taraftan manevi eğitim verirken dünyevi olarak da elimizden geleni yapacağız.
Çünkü çocukların yarınını da hazırlamak zorundayız. Çocuklar Kur'an-ı Kerim öğrensin çocuk öbür taraftan da iyi okullarda üniversitelerde okusun. İyi yetişsin, iyi meslek sahibi olsun. Bu asil ve necip milletin kalifiye elemana ihtiyacı var.
Ailelerle irtibat kurmak iletişim kurmak istiyorsanız çocuklarını okutacaksınız. Çocuklarını okuttuğunuz ailenin size bakışı değişiyor saygısı, sevgisi, güveni artıyor. Ayrıca okuttuğumuz gençlerimiz bu arada camide hizmet etmeye de devam ediyorlar. Caminin gençlik kollarındaki gençlerimiz kış döneminde de ilk ve orta öğretimdeki çocuklara akşam ve yatsı namazı arasında etüd yaparak derslerinde yardımcı oluyor.”
19 yaşındaki Muhammed Şakir Demir, 8 senedir camiye devam eden öğrencilerden. Hafızlığa başlamış, camide her işe koşturanlardan.
O da Metin Kaçar gibi hoca olmak istediğini söylüyor:
Babamın teşvikiyle yaz kursuna geldim. Çok sevdim camiyi. Zaman zaman müezzinlik yapıyorum. Hafızlık yapıyorum. Camide ve yaz okulunda her işe koşturmaya çalışıyoruz.
Ömer Esmer de 40 yıldır caminin yakınlarında fırıncılık yapıyor. Metin Kaçar hocanın iyi bir örnek olduğunu anlatıyor:
"26 senedir burada hoca onun gibisi gelmedi daha da gelmez. 600 talebesi oluyor. İhtiyaç sahiplerine yardımcı oluyor. Çocuklar ve gençlerle çok güzel ilgileniyor camiye ısındırıyor. Üniversite okutuyor. Çok başarılı öğrencileri var.”
Mahallede 24 senedir bakkal sahibi olan Abuzer Arpaç da hocanın gayretinin çok önemli işere vesile olduğunu vurguluyor:
“Çok gayretli hepimiz buna şahidiz. Dışarıdaki çocukların camiye alışması konusunda çok çalışıyor. Yani sağda solda boş dolaşabilecek, gereksiz işlerle uğraşacak çocukların camide iyi işler yapmasına, başkalarına yardımcı olmasına vesile oluyor. Cemaatin sürekli bir araya gelmesi konusunda, hayri ve dini işlerin yürümesi konusunda çok çalışıyor. Biz de elimizden gelen desteği yapıyoruz kendisine.”
"Sokakta yaşayan kişileri aileleriyle buluşturduk"
Metin Hoca dönem dönem beş vakit namazı camide aksatmadan kılan çocuklara da hediyeler veriyor. Bu yılki açılış töreninde lap top ve 500'er TL'lik hediye çekleri verildi.
Yaz döneminde vakit namazlarını camide kılan çocukları ise elektirikli bisiklet hediyeleri bekliyor.
Çocukların hediyeleri alabilmek için sabah ve yatsı namazı dahil bütün vakitleri camide kılmaları gerekiyor.
Bu nedenle çocuklar ebeveynleri ile camiye geliyorlar. Metin Hoca bunun da biz kazanç olduğunu söylüyor.
Öyle ki camide hiç sabah namazı kılmayan yetişkinlerin ilk defa çocukları vesilesiyle cemaatle sabah namazı kıldığını hatta teheccüt namazı kıldığını anlatıyor.
Ayrıca Hürrem Çavuş Cami'nde Metin Hoca'nın ve yetiştirdiği talebelerinin yirmiden fazla projesi var.
“'Metin Hoca ile gençlerle baş başa' adıyla haftalık toplantılar yapıyoruz. 'Gelin birlikte okuyalım' projesi var. Hayri çalışma yaptığımızı gören esnaf bize destek oluyor. Uhuvvet marketimiz var mesela yani Kardeşlik marketimiz.
Camimizin yardım sistemine 600 üyemiz var. Yüzde 90'ının evini barkını gidip görmüşüzdür. Neyi var neyi yok biliriz. Bu 600 aile bizim sistemimizdedir. Bu ailelere periyodik olarak erzak veriyoruz. Benim pirincim var yağım yok diyor. Yağ veriyoruz. Askıda ekmek projesi ve Ramazan ayında ise askıda pide projesi yapıyoruz.
Gençlik kollarımız 'uhuvvet giyim' adında güzel proje geliştirdiler. 'Yıka, ütüle, getir' diyoruz insanlar giymedikleri temiz yeni kıyafetleri getirdiler. On binlerce kardeşimizi giydirdik.
Özelikle sokakta yaşayan evsizler bize nasıl dualar ediyor ne güzel dönüşler alıyoruz. Hatta o elbise giydirdiklerimizin içinde 15-20 tanesini ailesiyle kavuşturduk. Evinden ayrılan ve 2.5 sene sokakta yaşayan bir kardeşimizi eşiyle çocuklarıyla buluşturduk.”
İyi bir aşçı da olan Metin Kaçar, cemaatindeki çocuklara kendi elleriyle yemek ve tatlı yapıyor
Aynı zamanda iyi bir de aşçı olan Metin Hoca her gün üç çeşit yemek yaparak ikindi namazı sonrası çocuklara yemek ikramı yapıyor.
Kazanlarla tatlılar yapıyor, ikramlarda bulunuyor. Hafta sonları çocukları gezilere götürüyor. Kendi elleriyle onlara hamburger yapıyor.
Deprem sonrası da Hatay'a giderek kurduğu aşevinde günlük 2 bin 500 kişilik yemek dağıtımı yaptığını söylüyor.
Toplamda 40 gün boyunca da kendisi bizzat yemek yaparak depremzedelere ikramlarda bulunduğunu anlatıyor.
Fatih'teki Hürrem Çavuş Cami'nde oluşan bu kardeşlik ruhunu kurmak için Metin Hoca çok çaba sarf etmiş.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın da dikkatini çekince 200'den fazla il ve ilçeye tecrübe paylaşımı seminerlerine giderek yaptıkları çalışmaları anlamış. Böylelikle Anadolu'nun dört bir tarafında benzer projeler için adımlar atılmış.
Metin Kaçar Hoca'nın hizmetlerine şahit olan ve duyan esnaf, komşu, iş adamları herkes ona maddi manevi destek oluyor, zekatlarını, hayırlarını onun vasıtasıyla insanlara ulaştırıyor.
Yetiştirdiği ve okuttuğu talebeler ona yardımcı oluyor. Bir iyilik hareketi elden ele dilden dile yayılıyor ve genişliyor.
Sosyal medyada Z kuşağı eleştirileri, "ne olacak bu gençlerin hali" sızlanmaları yapmaktansa aslında biz yetişkinlere de çok iş düştüğü gerçeğini bir kez daha Metin Hocanın çabaları sonucu anlıyoruz.