Recep Ardoğan’ın analizi:
Bugün, insan hakları ve demokrasi konusunda, kendini Türkiye’ye not verme, Türkiye hakkında raporlar hazırlama konumunda gören Batı’nın insan hakları ve demokrasi algısını iyi analiz etmek gerekiyor.
Batılı siyasetçiler ve çoğu ilim adamları, insan haklarının çağdaş ve Batılı bir kavram olduğunu vurgular. Öyle ki nelerin insan hakları olduğu, hangi inanç ve zihniyetin insan hakları ile uyumlu olduğuna onlar karar verir. Peki, işin aslı, hakikati öyle midir?
“İnsan hakları” kavram olarak Batı’dan gelmiştir. Batı dillerindeki bir terkibin Türkçe tercümesidir. Bu terkip, “insan (human)” ve “hak (right)” kavramlarından oluşuştur. İnsan hakları terkibindeki human kavramı hümanizm ile de ilişkilendirilir. Buna göre, insan haklarının tesisi, Batı hümanizminin de bir felsefe olarak yerleşmesini gerektirir.
Oysa ki, Batılı insan, tarih boyunca insan hakları kavramını bile faşist bir anlayışla yorumlaşmıştır. Bunun çarpıcı örneklerinden biri, 1792 tarihli Fransa Anayasası’dır. Bu anayasa, 1789 tarihli “Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Evrensel Beyannamesi” ilan edildikten 2 yıl sora hazırlanmıştır. Baş tarafına “evrensel” olduğu vurgulanan “İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi” konulmuştur. Ama bir madde ilave edilerek… Bu maddeye göre, beyannamedeki haklar, Fransa sömürgelerindeki halkları kapsamayacaktı. Yani insan hakları, Fransızlar için, vergi ödeyecek derecede zenginliğe sahip vatandaşlar vardı. Fransa’nın sömürgelerindeki insanların ise böyle hakları yoktu.