Faşist kim, darbeci kim?
Kurtuluş Tayiz / Akşam
Tuhaf bir ülke burası. Milletin gündemi ile medyanın gündemi birbirinden çok farklı. Deyim yerindeyse millet can, bunlar ise mal derdinde. Güneydoğu'dan gelen şehit haberleri de gündemlerini değiştirmeye yetmiyor. PKK/HDP şehirlerde "özerklik", "kanton" ilan edip ülkeyi teröre boğarken CHP, MHP ve Doğan Medyası hâlâ Erdoğan'ın yetkilerini aşıp aşmadığını tartışıyor.
Belki biraz ayıp olacak ama söylemeden geçemeyeceğim; düpedüz faşist bir partinin düpedüz faşist lideri olan Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Hitler'e, Mussolini'ye, Kaddafi'ye benzeterek aslında hepimizle alay ediyor. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da vatanını terk ederek kaçan bir savcının ağzıyla Erdoğan'ı "darbe yapmak" ile suçluyor.
Bu siyasi ikiliyi Doğan medyası tamamlıyor. Hürriyet manşetten "Darbe yaptı" diye suçluyor Erdoğan'ı. Yazarlarına da "Bu açık darbeciliktir" yazıları yazdırıyor. Oysa bu gazete darbe bağımlısı bir gazete. Patronu ve yazarları darbe yanlısı olmalarıyla meşhur. Bu medya kuruluşu daha dün darbecilerin ülkeden kaçışını okurlarına "geçiş" olarak duyurdu. Aydın Doğan 17-25 Aralık'ta darbeye ortaklık etmedi mi? Ülkeyi iç savaşa sokmaya çalışan kim? Erdoğan'dan kurtulma umuduyla PKK ve DHKP-C terörüyle ittifak bile yaptılar. TSK'yı darbe yapar umuduyla "göreve" çağırmaktan hâlâ da vazgeçmiş değiller.
-
Peki Erdoğan nasıl bir darbe yaptı? Seçimlere girerek mi yoksa yüzde 52 oranında halkın desteğini alarak mı? Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesi yeni bir durum değil mi? Halkın seçtiği ile Meclis'in atadığı Cumhurbaşkanı arasında nasıl fark olmaz? Meclis, bu durumu yeniden tanımlamak zorunda değil mi? Bunu söylemek darbecilik mi oluyor?
Ya da aslında sizin asıl derdiniz ne?
Ülkeyi terör ateşine Doğan grubu sürükledi. Cumhuriyet ve Cemaat medyasıyla beraber yaptılar bunu. PKK'yı seçimlerden önce "cici çocuklar" gibi sunanlar, seçimlerden sonra PKK ana kuzularını katletmeye başladığında onu görmezden gelmeye ve hatta gözden kaçırmaya başladı. Güneydoğu'dan her gün şehit haberleri gelirken, PKK şehirlerde "özerklik", mahallelerde "kanton" ilan ederken, onlar bu gürültüde Erdoğan'ı aradan çıkarmaya çalışıyor. Ülkeyi önce yangın yerine çevirdiler, sonra da bu kaos ortamında kendi hesaplarını görüyorlar.
-
PKK bu kanlı siyasetin sadece ucuz bir taşeronu. Güneydoğu'yu çatışma ve kaosa sürükleyerek Türkiye'yi zayıflatmak isteyen güçlere taşeronluk hizmeti veriyor. Buna hazır insan gücü, ucuza terör hizmeti sunuyor. Bu terörü kimse Kürt davasıyla, hak mücadelesiyle açıklamıyor artık. Bu kanlı şiddetle Ankara'ya boyun eğdiremeyecekleri ortaya çıktı; evlatlarını öldürdükleri milletin kendileriyle eskisi gibi "çözüm süreci", "barış anlaşması" yapmasını bundan sonra nafile beklerler. Kim ne derse desin çocuklarını öldürdüğünüz bir milletle yarın hiçbir şey olmamış gibi diyalog kurmak, görüşmek, birlikte yaşamak mümkün değildir. PKK, bu terörle olsa olsa ancak kendisine açılan kapıların yüzüne kapanmasını sağladı. Bundan fazlasını da elde edemez. Hele hele Kürtleri bu savaşa asla ortak edemez. Barış bir gün mutlaka sağlanacak ama bu terörün sorumluları asla unutulmayacak.