Fas'ın Filistin konusunda kültürel hamleleri

Taha Kılınç, Fas'ın Kudüs ve Filistin konusundaki kültürel yatırımlarını inceliyor.

Taha Kılınç / Yeni Şafak

Fas’ta yaz kampı

Mağrib ve Endülüs topraklarına yayılan kudretli Muvahhid İmparatorluğu’nun ikinci hükümdarı Ebû Yakûb Yûsuf, ordusuyla Lizbon’u kuşatmaya hazırlanırken, düşman saflarından atılan bir okla öldürül-düğünde tarihler 29 Temmuz 1184’ü gösteriyordu. Mağrib’deki başkent Marâkeş’in yanı sıra Endülüs’te İşbîliye’yi (bugün İspanya’nın Sevilla şehri) merkez edinen Ebû Yakûb, 21 yıllık saltanatı sırasında imparatorluğu her yönden istikrara kavuşturmuş, İşbîliye Ulu Camii’nin ünlü minaresini yaptırmış, İbn Rüşd başta olmak üzere pek çok önemli ismi de himayesi altına almıştı.

Babasının na’şıyla başkent İşbîliye’ye dönen 24 yaşındaki Veliaht Prens Yakûb, hızlı bir şekilde yönetimi devraldı. Tıpkı babası gibi Endülüs’te Hristiyanlarla mücadeleyi sürdüren Sultan Yakûb -ki “el-Mansûr” unvanını bu yüzden kazanmıştır-, bir yandan da Mağrib’in imarına odaklandı. Marâkeş’in simgesi durumundaki Kutubiyye Camii’ni tamamlatan Yakûb, Rabat’ta “dünyanın en büyük camisi”nin inşaatını başlattı. Ne var ki, bu cami kendisinin 1199’daki ani vefatıyla yarım kalacaktı.

Tüm bunların ötesinde, Sultan Yakûb el-Mansûr’un İslâm tarihinde oynadığı en kritik rol, hiç şüphesiz, kendisiyle aynı zaman diliminde binlerce kilometre uzakta Haçlılarla mücadele etmekte olan Salahaddîn Eyyûbî ile kurduğu müspet münasebetlerdi. Eyyûbî devletinin elçisini Marâkeş’te kabul eden Sultan Yakûb el-Mansûr, Filistin topraklarına gönderdiği birlikleri Salahaddîn’in emrine verdi. 1187’de Hıttîn Savaşı’na katılan Mağribli askerler, Kudüs’ün Haçlılardan geri alınmasından sonra, aileleriyle birlikte Mescid-i Aksâ’nın batı tarafına yerleştirildiler. Kudüs’ün 1967’deki işgalinin ardından İsrail buldozerlerinin yıktığı “Meğâribe [Mağribliler] Mahallesi” işte böyle kuruldu.

***

Fas Krallığı, 15 yıldır her yaz düzenlenen bir program kapsamında, yaşları 11 ila 14 arasında değişen Kudüslü 50 kız ve erkek öğrenciyi iki hafta boyunca ağırladı. Fas’ın tarihî ve kültürel mekânlarında vakit geçiren Kudüslü gençler, memleketlerine dönmeden evvel Veliaht Prens Mûlay Hasan tarafından Tetvan’daki kraliyet sarayında kabul edildiler. Fas devlet televizyonunun uzun ve ayrıntılı biçimde haberleştirdiği program vesilesiyle, elbette Kral VI. Muhammed’in Filistin davasına gösterdiği yakın ilginin altı defaatle çizildi.

Resmî adıyla “Yakûb el-Mansûr el-Muvahhidî Yaz Kampı”, Fas Krallığı’nın 1975’te kurduğu Kudüs Komitesi’nin (Lecnetu’l-Kuds) çatısı altında 1998’de oluşturulan Kuds-ü Şerîf Beytulmal Ajansı (Vekâletu Beyt-i Mâli’l-Kudsi’ş-Şerîf) eliyle organize ediliyor. Şimdiye kadar 750 Kudüslü çocuğun ağırlandığı kampın ismi de, Filistin-Mağrib münasebetlerinin tarihî derinliğine atıfla seçilmiş.

Fas’ın söz konusu münasebetleri ısrarla öne çıkarmasının temel sebebi, İsrail’le kurulan yakın ilişkileri kamuoyu nazarında dengeleme çabası. Zira Mağrib coğrafyasında Cezayir’le Fas arasında hâlâ devam eden krizin (hatta düşmanlığın) önde gelen nedenlerinden biri, Fas’ın İsrail’le yakınlaşması, buna karşılık da Cezayir’in Filistin meselesinde bayrağı elden bırakmama gayreti. Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecîd Tebbûn’un geçtiğimiz hafta yaptığı “Mısır’a çağrıda bulunuyoruz: Kapıları açın, Cezayir ordusu Filistin’e girsin!” çağrısı da bu bağlamda okunabilir.

İşin ilginç yanı, Fas’ın Yahudilerle ilişkilerinin de tarihî bir bağlamı ve derinliği var. 1492’de Yahudilerin Endülüs’ten sürgün edildikten sonra kitlesel biçimde yerleştikleri ilk coğrafya, bugünkü Fas toprakları. Sonraki süreçte, Fas’ta sürekli ve kalabalık Yahudi cemaatleri yaşamaya devam etti. İsrail kurulduktan sonra bu Yahudilerin ciddi bir bölümü kadîm Filistin’e göçtüyse de, bugün Fas’ta Yahudi tesiri hâlâ çok güçlü. Bu durum, Fas Krallığı’nı hem İsrail’le hem de Filistin’le ilişkilerini aynı anda yürütme çabasına sevk ediyor.

***

Filistin meselesini sıklıkla Filistinli gruplar içindeki ihtilaf ve ayrışmalar üzerinden konuşuyoruz. Ancak Filistin’e dışarıdan müdahil olan çeşitli devletlerin rekabetleri ve bunun çeşitli boyutlarda sahaya yansımaları da muhakkak üzerinde konuşmaya değer önemli detaylar içeriyor.

Yorum Analiz Haberleri

“Esed’in düşüşüyle Rusya 'süper güç' olmaktan çıktı”
Döktüğün kan yetmedi mi hala utanmadan konuşabiliyorsun?
"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango