Fasıl

Ali Bulaç

Aydın Doğan'a Maliye'nin kestiği cezayı nasıl anlamak lazım? Cezanın hesap kitapla ilgili boyutu yanında siyasî bir boyutu da var. Modern dünyada ekonomik sorunların gerisinde politik faktörler yatmaktadır. Ekonomik operasyonlar, aynı zamanda politik operasyonlardır.

Merkez sağın ve solun çöktüğü 2001 yılında yine bu köşede "Türkiye'nin siyaset, bürokrasi, sermaye ve medya yapısının köklü bir değişime uğrayacağını" yazdığımı hatırlıyorum. Siyaset yapısı değişiyor. Sadece siyasetçi profili değişmiyor, seçmen profili de değişiyor. Bunu çabuk algılayanlar var; CHP ise geç algılıyor, ama sonuçta bu parti de siyaset pazarına sürdüğü malın müşterisi kalmadığını anlamaya başlıyor. Gelecekte CHP'nin siyasetçi profilini, Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin gibi şahsiyetler şekillendirecek.

Türkiye'nin sermaye yapısı da ağır bir biçimde değişiyor. Bunun kolay olmayacağı açık. Bürokraside devlet kendini, kendi inisiyatifini kullanarak yeni duruma uydurmaya çalışıyor. Askerî ve sivil kanat, makro düzeydeki denetimi ellerinde tutarak mikro düzeydeki inisiyatifleri sivillere devrediyorlar.

Medyaya gelince. Son birkaç yılda söz konusu değişim sürecine uygun olarak alternatif medyanın doğuşuna şahit oluyoruz. Merkezdeki çekirdek doğrultusunda var olan ve yayın yapan Aydın Doğan Grubu, eskisi kadar rahat değil. Hem yayınlarını anında check eden gazete ve televizyon ekranları var hem de değişen okur ve seyirci profilini artık ikna edemiyor.

Değişim zordur. Herkes Erdoğan ve arkadaşları gibi bir anda çıkıp "Ben değiştim, eski söyleyip yaptıklarım yanlıştı" diyemiyor. Hâlâ Aydın Doğan'ın gazetelerinde ve ekranlarında "dediğim dedik, öttürdüğüm düdük" diyenlerden geçilmiyor. Milyonları aşağılayan, "bidon kafa, göbeğini kaşıyan adam" deyip hakaretler yağdıranlar yerlerinde duruyor. Yazılarında kullandıkları kelime sayısı 300'ü geçmiyor, Orhan Veli türü kısa kesik cümlelerle meramlarını anlatmaya çalışıyorlar. Oysa nasıl seçmenin profili değiştiyse okur ve seyirci profili de değişti. Nasıl CHP iktidar için siyasetçi tipini değiştirmek zorunda ise Doğan medyası da profil değiştirmek zorundadır.

Ben kimsenin günahına giremem, kimseyi teberri edemem. Suç işlenmişse işlenmiştir, cezası ödenecektir. Sadece ekonomik ve malî hareketlerin siyasetle ilgili olduğunu söylüyorum. Daha önemlisi, Aydın Doğan'ın, davet edildiği bir fasıl programına katılmış olması. Daveti veren Fehmi Koru'dur. Koru, yıllardır Doğan medyasını eleştirir. Dikkat çektiği husus, grubun medyasında tepe yöneticilerini eleştirirken Aydın Doğan'ı özenle koruması, adeta onu uyarmasıdır. "Suç" medyayı yönetenlerde, Aydın Doğan ise sadece "kusur"lu!

Davete katılanlara baktığımızda, sanki Aydın Doğan'a medyasını yeniden reorganize etmek istiyorsa alternatif yönetici ve gazeteciler listesi sunulmuş, "dinî kaynaklı sanat müziği"nin alkolle karıştığı "hoş-muhafazakâr bir ortam"da gazeteciler patronla tanıştırılmış.

Sağcı, muhafazakâr bir ekibin, rakipleri bir medya grubunun yönetici ve gazetecilerini by-pass edip patronlarını fasıllarına davet etmeleri "etik" mi? Real politiğin yönlendirdiği bir dünyada bu soru çoğu kimseye anlamsız gelebilir.

Kötü niyetli bir komplo teorisinden, Aydın Doğan'a şu mesajın verildiğini düşünürüz: "Atık değiş. İşte sana yayın yönetmeni ve ekibi. Ceza üstüne ceza alıyorsun. Böyle devam edemezsin". Tabii ki bu kadar kötü niyetli olmak gerekmez, sonuçta masum bir fasıldı. Fehmi Koru da bunun bir "açılım" olduğunu söylüyor.

ZAMAN