Fas için “yetmez ama evet” vakti

Ceren Kenar

 

Büyük Ortadoğu projesi diye bir şey var mı bilmiyorum lakin büyük Arap devrimleri diye bir şey olduğuna eminim. Arap devrimleri derken sadece diktatörlerini deviren Tunus. Mısır, Libya, Yemen’i (ve inşallah devirecek olan Suriye ve Bahreyn) kast edersek kanımca büyük bir indirgemeciliğe yenik düşeriz. Tüm bölgeyi saran ve Arap sokağının sadece dokusunu değil, devletle kurduğu ilişkiyi kökten değiştiren bir olgudan bahsettiğimizi bir kenara not düşmek lazım. Zira son bir senede yaşanan dalganın tezahürleri istisnasız her Arap ülkesinde vuku buluyor. Irak’ta başlayan gösteriler sonrası devletin elektrik ücretlerinde sübvansiyon uygulamasından, Suudi kadınlara oy hakkı tanınmasına uzanan geniş bir reform dalgasından bahsetmek mümkün. Reformların mahiyeti üzerinde tartışmak lazım elbette, ancak bu reformları kategorik olarak reddetmek veya küçümsemek bu coğrafyanın halklarına büyük saygısızlık olur.

Bu reform dalgasının etkilediği ülkelerin başında Fas geliyor.

2011 yılının şubat ayında başlayan gösteriler ülkenin dört bir yanına yayılınca, Fas Kralı, mart ayında anayasada kapsamlı bir reform vaat ediyor. Anayasa yapım sürecinde bağımsız entelektüellerin, sivil toplumun ve dinî grupların da görüşlerinin alınacağı sözünü veriyor. Anayasada yapılan değişiklikler ile kralın yetkileri azımsanamayacak kadar azaltılıyor ve seçimle göreve gelen başbakana devrediliyor. Haziran ayında gerçekleşen referandumla yeni anayasa kabul ediliyor. Reformlar sonrasında gerçekleşen ilk seçimler sonucunda kendini ılımlı İslamcı olarak tanımlayan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geliyor.

Fas kralları doğru zamanda doğru pozisyon almalarıyla meşhur desek yeridir. Mevcut kralın dedesi 5. Muhammed, Fas’ın Fransa’ya karşı bağımsızlık mücadelesinde bağımsızlık taraftarı milliyetçileri desteklemesinin mükâfatını krallığına devam etmesine izin verilerek aldı. Birçok Arap ülkesinde sömürgecilerin suyuna giderek iktidarını devam ettirmeye çalışan krallar olduğunu anımsarsak bu siyaseten akıllıca bir hamleydi. Örneğin 5. Muhammed’in, Mısır’da Özgür Subaylar tarafından devrilen Kral Faruk’tan çok daha öngörülü olduğunu söylemek bu anlamda mümkündür.

5. Muhammed’in dönemi bağımsızlık dalgası ve milliyetçi devrimler ile sarsılırken, torunu 6. Muhammed’in dönemine damgasını vuran Arap sokağından gelen özgürlük ve demokrasi talepleri oldu. Bir anlamda tarih tekerrür ediyor ve 6. Muhammed yine meslektaşı Arap liderlerinden daha akıllıca davranıyor. Arap devrimlerini bir grup emperyalistin oyunu, Arap sokağını ise kandırılmış kuklalar olarak sunmak yerine, himayesi altında Arap devrimlerini öven toplantılar düzenliyor, devrimcileri ülkesinde konuk ediyor. Gerçekleştirdiği reformlar üzerinden kendine “devrimci kral” payesi veriyor.

Fas kralının ağdası, abartısı, kendine methiyesi bol resmî devrim hikâyesi, demokrasinin norm olduğu bu zamanlarda biraz anakronik kalıyor elbette. Alman filozof Immanuel Kant’ı himayesine almasıyla meşhur aydınlanmacı Kral Frederik günümüzün demokrasi standartlarını tatmin etmiyor.

“Devrimci kralınızın” reformlarını yeterli buluyor musunuz sorusunu, Faslı aktivistler öncelikle müstehzi bir gülümsemeyle karşılıyorlar. Kralın süreci iyi yönettiğini ve gerçekleşen reformların önemli olduğunu söylüyorlar. Kral hakkında konuşurken ortama bir tedirginlik hâkim oluyor, ancak Avrupa’da örnekleri olan sembolik bir monarşinin varlığından rahatsız olmayacaklarını söylüyor ve kralın halk tarafından sevildiğini vurguluyorlar. Yeni anayasa yapım sürecinde önemli rol oynamış bir aktivist devrim sonrası Arap ülkelerin gündemini özetleyen şu saptamayı yapıyor: “Seçimle iktidara gelmeyen diktatörler ile mücadele idi bundan önce gündemimiz. Bundan sonra başka bir süreç başlıyor, seçimle iktidara gelen siyasi aktörlere karşı mücadele.” Yakın zamanda iktidarda olan –ve seçimle iktidara gelen– Adalet ve Kalkınma Partisi’ne karşı düzenlenen geniş katılımlı protestolar bu sözleri doğrular nitelikte. Fas’ın değişik şehirlerinde irili, ufaklı gösterilere rastlamak mümkün. Gözlemlediğimiz kadarıyla gösterilere polis müdahale etmiyor.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Kraliyet ile ilişkisi ise tartışmalı. Seçim kampanyasını ekonomik eşitsizliğe karşı bir kampanya üzerine kuran partinin, Kralın gözdesi olmadığı sır değildi. Fas Kralı ülkenin kaynakları üzerinde hâkimiyeti olan çevrelerle yakın ilişki içerisinde. Eleştirilerin odağında olan Adalet ve Kalkınma Partisi bu çevreleri doğrudan hedef almamakla suçlanıyor ve çürümüş “sistem” ile ittifak yapmakla itham ediliyor.

“Suriye ve Bahreyn’e bakınca aldığımız yolun önemli olduğunu düşünüyorum” diyor Faslı bir liberal ve ekliyor “ancak bu uzun bir yol ve sürecin en başındayız. Roma bir günde kurulmadı ve Arap dünyasının sorunları bir baharda çözülmeyecek.”

cerenkenar@gmail.com

TARAF