Hayrettin Karaman’ın Yeni Şafak’taki köşesinde “Faizsiz Finans ve Katılım Bankaları” başlığı altında başlattığı yazı dizisinin birinci bölümü şöyle:
Her Müslüman ve gayr-i Müslim biliyor ve bilmelidir ki, İslam faizi, azını ve çoğunu, hile ile üstü örtüleni ve açık olanı… haram kılmıştır.
Ya Müslümanların hataları, ya gayr-i Müslimlerin baskı ve engellemeleri veya daha başka sebeplerle zaruret oluşursa zaruret miktarını aşmamak üzere haramlar mübah hale gelebilir, ama bu geçici bir durumdur, tabii ve daimi olan kural: Haram daima ve her yerde haramdır, helal de daima ve her yerde helaldir.
İslam'ın bütün olarak uygulanmadığı ülkelerde ve toplumlar içinde yaşayan Müslümanlar zaruret hali dışında işlerini, ticaret ve ekonomilerini faizsiz olarak yürütmek durumundadırlar ve bu mümkün olduğu gibi faizci sistemlere göre daha adil ve daha herkes için faydalıdır.
İslâmi hassasiyetleri bulunan, hem bu dünyada kendi değerleriyle var olmak, İslam'ı söz ve davranışlarıyla ötekilere anlatmak, hem de yalnız bu dünyada değil, öncelikle ebedî âlemde mutlu olmak için çaba gösteren ve bunun için yaratıldığını düşünen Türkiye Müslümanları yıllardır paralarını faizsiz değerlendirmek ve işlerini de faizsiz yürütmek için çareler, kurumlar ve kuruluşlar arıyorlardı. Merhum Özal'ın gayretleriyle ilk Özel Finans Kurumu kararname ile 1985 yılında faaliyete başladı. Bu kurumun amacı ihtiyacı olanlara faizsiz sermaye temin etmek ve diğer banka işlemlerini de faizsiz yapmaktı. Başlıca işi mudarebe (işi ve ticareti yapacak olana ortak olarak sermaye vermek), müşareke (şirkete ortak olmak) ve murabaha (malı peşin veya daha kısa vadeli alıp isteyene daha uzun vadeli ve vade farklı olarak satmak) idi.
AK Parti iktidarına kadar Müslümanca yaşamak isteyenler daima laikçilerin engellemeleriyle karşılaşıyorlar, evlenmeden zina ederek yaşamak isteyenlere imkan veren ve kanun çıkaranlar mesela başını örterek yaşamak, okumak ve çalışmak isteyenlere imkan vermiyorlar, İmam Hatip Lisesi mezunlarının giriş imtihanını kazanabileceği üniversitelerde okumasını yasaklıyorlardı. Bu zihniyet ve tutum sahipleri “faizsiz”, “İslamî” gibi sıfatların bir banka veya ticari faaliyetin önüne konmasını laikliğe aykırı buluyor ve engelliyorlardı. Bu yüzden Özal o uyduruk ismi koyarak çatlak sesleri susturmuştu.
Ekonomi ve ticareti faizsiz olarak yürütmek isteyen kurum ve kuruluşlara “İslâmî” demek mümkün olmuyorsa en azından “faizsiz” demek gerekiyor. Bu sebeple ben “faizsiz finans” ve “faizsiz banka” isimlerini tercih ederim.
Doksanlı yıllarda çıkarılan Bankacılık Kanunu 48. Maddesi'nde, eski “özel finans kurumlarını” kanunun içine aldı ve adlarını da “katılım bankası” yaptı. Burada geçen katılımdan maksat “kâra ve zarara katılım” demek ise de kârın faizsiz ve helal olacağı ciheti bu isimde yoktur.
Şimdi 48. Madde'yi aşağıya alarak tahlil edecek ve niçin bizim beklediğimiz faizsiz (İslâmî) sisteme uygun düşmediğini ve bu sebeple acilen değiştirilmesi gerektiğini açıklayacağım.
(Yanlış anlaşılmaması için hemen kaydedeyim ki, mevzuatta uygunsuzluk bulunsa da uygulama şer'i heyetlere danışılarak meşru şekilde yapılmaktadır.)
48. madde şöyle diyor (Kanun No. 5411 , Kabul Tarihi : 19.10.2005):
“Bankalarca verilen nakdî krediler ile teminat mektupları, kontrgarantiler, kefaletler, aval, ciro, kabul gibi gayrinakdî krediler ve bu niteliği haiz taahhütler, satın alınan tahvil ve benzeri sermaye piyasası araçları, tevdiatta bulunmak suretiyle ya da herhangi bir şekil ve surette verilen ödünçler, varlıkların vadeli satışından doğan alacaklar, vadesi geçmiş nakdî krediler, tahakkuk etmekle birlikte tahsil edilmemiş faizler, gayrinakdî kredilerin nakde tahvil olan bedelleri, ters repo işlemlerinden alacaklar, vadeli işlem ve opsiyon sözleşmeleri ile benzeri diğer sözleşmeler nedeniyle üstlenilen riskler, ortaklık payları ve Kurulca kredi olarak kabul edilen işlemler izlendikleri hesaba bakılmaksızın bu Kanun uygulamasında kredi sayılır.
Birinci fıkrada belirtilenlere ilâve olarak, kalkınma ve yatırım bankalarının finansal kiralama yöntemiyle sağladığı finansmanlar ile katılım bankalarının taşınır ve taşınmaz mal ve hizmet bedellerinin ödenmesi suretiyle veya kâr ve zarar ortaklığı yatırımları, taşınmaz, ekipman veya emtia temini veya finansal kiralama, mal karşılığı vesaikin finansmanı, ortak yatırımlar veya benzer yöntemlerle sağladıkları finansmanlar da bu Kanun uygulamasında kredi sayılır.”
(Pazar günü devam edeceğim)