“Failin kimliği” anlaşılınca cinayet niye unutuldu?

Ali İhsan Karahasanoğlu

Danıştay’da işlenen cinayet, Ergenekon ana davası ile birleştirildi.

Ancak bu aşamada benim dikkatimi, Danıştay’ın tavrı çekti..

Cinayet ilk işlendiğinde yeri göğü inleten, Başkanı’ndan tutun Başsavcısı’na, Genel Sekreteri’ne kadar birçok kişiye açıklama yaptıran Danıştay, ne zaman ki cinayetin Ergenekon davası ile ilgisi belgelendi, ortalıktan yok oldu.

Danıştay’daki bir hakimi, dindar kılıklı birisi öldürürse suç...

Ama aynı hakimi, aynı şekilde, Ergenekon sanığı öldürürse suç değil mi?

Veya, Danıştay üyesini dindar birisi öldürürse “kıyameti kopartmalı”, dindarların üzerine atmak üzere başka birisi öldürürse, “önemli değil” mi demeli?

Ankara’daki duruşmalara, Danıştay’ın avukatı sürekli giriyordu.

Hatta sadece ana davaya değil, Vakit gazetesine karşı açılan “hedef gösterme” davasını bile, özel bir avukat takip ediyordu..

Şimdi cinayetin üzerinden 3 yıl geçtikten sonra geldiğimiz aşamada, cinayetin Ergenekon ile bağlantısı belirlendi ve dosyası İstanbul’a geldi.

Peki, İstanbul’daki ilk duruşmaya, Danıştay adına kim katıldı, ne talep etti biliyor musunuz?

Ben bilmiyorum. O kadar araştırmama rağmen, Danıştay adına davaya müdahil olan birisini tesbit edemedim.

Ankara’daki davaya müdahil olmuşlardı.

Acaba İstanbul’daki davaya niye müdahil olmuyorlar?

Nedir bu tavrın arka planında yatan gerçek?

Cinayetten hemen sonra, davanın Ankara’daki duruşmaları sırasında Danıştay’ın tavrını net olarak görebiliyorduk.

Ama şimdi, İstanbul’da duruşmalar başladıktan sonra, Danıştay’ın olaya yaklaşımı nedir, belirsiz.

Adeta suskunları oynuyor, Danıştay..

Oysa cinayet; dindar birisi tarafından işlenmiş gibi gösterildiğinde, pek canlı idiler.

Sadece cinayeti işleyeni değil, onun üzerinden hükümeti de suçluyorlar, yetmiyor, tüm mütedeyyin insanları hedef tahtasına oturtuyorlardı.

Şimdi ne oldu?

Niye aynı cevvaliyetle olayın üzerine gitmiyorlar?

Cinayet ilk işlendiğinde, esas bağlantıların ortaya çıkarılma ihtimalini pek düşünmemiş olmalılar ki, “Sadece görüntüdeki failler değil, azmettirenlere de soruşturma açılmalı ve hesap sorulmalı” diyorlardı..

Şimdi ise, görüntüdeki katilin ağababaları kısmen de olsa ortaya çıkarılınca, “Sonuna kadar gidilmeli. Hepsinden hesap sorulmalı” türünden hiçbir açıklama yapmıyorlar..

Kimbilir belki de, “Kapatın artık şu dosyayı... Ne olmuş Danıştay’da bir hakim ölmüşse.. Bu kadar insanı yargılayıp, mağdur etmek gereksiz” diyecekler ama, şimdilik buna cesaret edemiyorlar!

Öyle mi, Danıştay’ın sayın yetkilileri?

Bu; nasıl bir çifte standarttır? Bir yargı organından, bir hukuk kurumundan, böyle subjektif davranış beklenebilir mi? Bir hukuk organı, faile göre tavır belirler mi?

Böyle saçmalık olabilir mi?

Niye Danıştay Başkanı iki satırlık bir açıklama yapıp, “gerçek katillerin kimler olduğu”nu, “kimlerle bağlantılı oldukları”nı merak ettiklerini söylemez?

Neden Danıştay başkanvekili basının huzuruna çıkıp, “Bu cinayetin sonuna kadar takipçisi olacağız” demez?

Neden Danıştay Genel Sekreteri bir gazeteye açıklama yapıp, “Sadece katilin değil, arkasındaki güçlerin de ortaya çıkarılmasını ve cezalandırılmalarını istiyoruz” demez?!

Tamam, davanın birleştiği ana dosyanın sanıklarını; Veli Küçük’ü, Doğu Perinçek’i direkt hedef almasınlar..

Daha önce sadece katili değil, katille hiçbir bağlantısı olmayan mütedeyyin kesimin tamamını hedef alıyorlardı. Ama biz şimdi onlardan, katilin bağlantılı olduğu kesimin tamamını hedef almalarını da, henüz kesin bir yargı kararı ortaya konulmadığı için, davada yargılanan sanıkları suçlamalarını da istemiyoruz.

İstemiyoruz da, en azından bugün gelinen noktada da, Ankara’daki davayı nasıl takip ediyorlarsa, İstanbul’dakini de takip etseler ya..

Görelim, Danıştay nerede durmaktadır?

Bilelim, Danıştay faile göre farklı tavırlar mı geliştirmektedir?

Danıştay’ın gözünde, “cinayet” değil, “failin kimliği” mi önemlidir?

VAKİT