Kurtuluş Tayiz, Başbakan Erdoğan'a değil "iyi" demek, sadece "kötü" demediği için bile linç girişimine maruz kalan siyasetçilerin yaşadıklarını yazdı.
İşte Kurtuluş Tayiz'in yazısı:
Fahri HDP Müfettişleri
Kurtuluş Tayiz / Akşam
Sanatçıların ve gazetecilerin milletvekillerini genel başkanlarına şikâyet ettiği çok trajik-komik günler yaşıyoruz. Bazı sanatçı ve gazeteciler, fahri trafik müfettişleri gibi HDP'li vekilleri izliyor, görüşlerini kelime kelime didikliyor, süzgeçten geçirip "aykırı” gördükleri yanları parti yöneticilerine şikayet ediyor. Buraya kadar olan kısmı okuyanlar, yazının bundan sonraki kısmında bir şakayla karşılaşmayı bekliyor olabilir, ama hemen söyleyelim şaka değil, maalesef gerçek. Girişi uzatmadan olayı kısaca şöyle özetleyelim: BDP Hakkâri Milletvekili Adil Zozani'nin T24'te dün yayınlanan Helin Alp imzalı röportajıyla başladı her şey.
Röportaj, AK Parti düşmanlığı içermiyor gerekçesiyle olsa gerek ünlü sanatçımız Harun Tekin, twitter üzerinden Hakkârili vekil Zozani'yi eski genel başkanı Ertuğrul Kürkçü'ye (Tekin'in attığı twit şöyleydi: Sayın vekilim, acaba bu röportajı gördünüz mü @ekurkcu) şikâyet etti. "Radikal" gazetecilerden Ezgi Başaran ise bu twiti RT ederek, Harun Tekin'e destek verdi. Bir anda sosyal medyadaki diğer destekçilerin de oyuna katılmasıyla Adil Zozani'ye karşı bir linç hareketi başlatıldı. Tepkilere sessiz kalamayan Ertuğrul Kürkçü ise twitter üzerinden Harun Tekin'e aciz bir şekilde yanıt verdi: "Üyelerimiz görüşlerini her yerde ifade edebilir, biz de onları eleştirmekte özgürüz. HDP'ye parti sözcülerinin ifadeleri ancak maledilebilir." Ertuğrul Kürkçü gibi aslında sindirilmesi zor bir ismin bile gelen tepkiler karşısında çaresiz kalarak Adil Zozani'ye sahip çıkamaması, bu lobinin HDP üzerinde ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Bu yazıyı kaleme aldığım sıralarda twitter üzerinden Adil Zozani'ye yönelik tepkiler yerini Öcalan'ın liderliğinin sorgulanmasına bırakmıştı. Zozani'nin röportajda aslında Öcalan'dan farklı bir ifadesi veya görüşü de yoktu doğrusu. Daha önce Abdullah Öcalan'ın da deklare ettiği gibi Türkiye'nin başkanlık sistemine geçişine karşı olmadığını açıklıyordu Adil Zozani. Parlamenter sistemin iflas ettiğini, Demirtaş'ın da cumhurbaşkanı seçilmesi halinde mevcut sistemin kriz üreteceğini anlatıyordu. Sanırım bu kısım Zozani ile birlikte Öcalan'a yönelik de küfürlerin havada uçuşmasına yol açtı.
Galiba Zozani'nin asıl tepki çeken sözleri, CHP ve MHP'nin çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ile ilgili değerlendirmeleri içeren kısmıydı. Zozani, Öcalan'ın bir kitabında yer verdiği "Tunç Yasası"na atıfta bulunarak Ekmeleddin İhsanoğlu'nun adaylığını şöyle değerlendiriyor: “Mevcut sistemde iktidara kim gelirse gelsin CHP kısmen iktidardadır. Cumhuriyetin temel değerleri, esasında CHP’nin temel değerleridir. CHP, cemaat -hükümet çatışmasında neden cemaatten yana bir tutum içinde oldu? Çünkü cemaat ile CHP’nin devlet zemini örtüşüyor. Bu zemin teknokratik devlet zeminidir. CHP-MHP ve cemaatin mevcut anlaşması ve oluşturdukları ‘çatı’, teknokratik devlet yapısını koruma hamlesidir. Mevcut parlamenter sistemin, işlevsiz halinden şikâyetçi değiller. Çünkü devlet bürokrasisi içindeki örgütlenmeleri kendilerine yetiyor. Oysa bu tekonokratik yapı ortadan kalktığında üçü birden kaybedecek. Kürt sorununun demokratik yollarla çözümüne defans gösteren CHP-MHP’nin böyle kritik bir dönemde birleşmiş olması ve cemaat desteğini alması önemli bir göstergedir. Tunç Yasası’nın siyasal ve sosyal temsiliyetini de çatı adayı Sayın İhsanoğlu’nda görüyoruz."
Adil Zozani'nin görüşlerinin aslında AK Parti'ye yakınlıkla veya Erdoğan'a sempatiyle uzaktan veya yakından alakası yok. Buna rağmen bu çevreler dün gün boyu HDP'ye baskı yaparak Adil Zozani'yi boşa düşürecek açıklamalar koparmaya çalıştılar. Aslında Türkiye çok garip bir ülke, siyasi değerler hep tersten bir işleve sahip. Kürt siyaseti içinde "İmralı'nın anahtarı Erdoğan'ın elinde, Öcalan ondan korkuyor" demek ne eleştiri, ne kınama konusu olabiliyor;"Ekmeleddin İhsanoğlu iyi, Erdoğan kötü" diyebilmek meşru görülüyor; fakat Erdoğan'a değil "iyi" demek, sadece"kötü" demediği için bile bir siyasetçiye yan gözle bakılıyor ya da HDP etrafında kümelenen sanatçı, gazeteci, solcu, Gezi'ci ve liberaller tarafından Adil Zozani örneğinde olduğu gibi lince tabi tutmak meşru kabul ediliyor.
Bunun büyük bir zihinsel çarpıklık olduğu ortada değil mi?
Bu olay gösterdi ki sol çevrelerin, sanatçıların, ünlü simaların Kürt hareketiyle yakınlaşmasının asıl amacı HDP'yi kontrol altında tutmak, AK Parti'ye karşı bir silah olarak kullanmak, HDP'yi anti-Erdoğan cephesine eklemlemektir. Birden bire Kürtlere sevdalanmaları, kara sevdaya tutulmaları boşuna değil anlayacağınız.