Ezana Yönelik Tehdit Bitmedi

Ahmet Varol

Türkiye’nin gündemini bu sıralarda ağırlıklı olarak Avrupa Birliği’nin yaptığı baskılar ve AP’nun aldığı Türkiye’yle müzakereleri durdurma talebi yönündeki kararı meşgul ediyor. Aslında bu gelişme Avrupa Birliği’nin terör konusunda iki yüzlü ve çifte standartçı tutumunu bir kez daha gözler önüne serdi. Kendisinin çıkarlarına ve kirli hesaplarına hizmet eden terör örgütlerine veya onların siyasi uzantılarına sahip çıkma konusunda her türlü yüzsüzlüğü ortaya koymaktan çekinmiyorlar. 

Bu arada dünyada özellikle İslâm’ı, Müslümanları ve İslâmî değerleri hedef alan kirli savaş da devam ediyor. Bunlardan biri de Filistin’de ezana karşı yürütülen savaştır. İşgal rejimi kendisine yönelen tepkiler sebebiyle ezanın yasaklanmasıyla ilgili yasa tasarısını görüşmeyi ertelemişti. Biz bu konu hakkında daha önce yazdığımız yazıda tehlikenin son bulmadığını, işgal rejiminin teklifi sadece geçici bir süre için rafa kaldırdığını ve bir bakıma pusuya yatırdığını dile getirmiştik. 

Şimdi teklifte yeni bir düzenleme yapıldığı ve bu düzenlemeyle görüşülmesi için tekrar Knesset’in yani işgal rejimi parlamentosunun gündemine alınacağı siyonistlerin haber kaynaklarında dile getirildi. Bu yeni düzenlemeye göre ise gündüz değil de sadece gece vakitlerinde gece saat 23.00’ten sabah 07.00’ye kadar yasak getirilmesi planlanıyor. Bu da özellikle sabah namazı ezanlarına yasak getirilmesi anlamına geliyor. 

Hatta normalde yasa çıkarılmadığı ve henüz yasak konulmadığı halde işgal güçleri Filistin’in 1948’de işgal edilmiş bölgesinde yer alan El-Ludd kasabasında uygulamanın bir denemesini yapmaya bile kalkıştılar. Siyonistlerin meşhur Haaretz gazetesinin yayınladığı bir habere göre El-Ludd belediyesi kendisinin yasağı uyguladığı iddiasında bulunarak bir müezzine sabah ezanını hoparlörle okumasından dolayı 750 şikel yani 197 dolar para cezası verdi. 

Gerek bu ceza ve gerekse ezanın hoparlörle okunmasına sadece günün belli vakitlerinde yasak uygulanması gerçekte bir alıştırma yöntemidir. Bundaki amaç yasağı aşamalı bir şekilde uygulamaktır. Böyle aşamalı bir şekilde uygulama veya Filistinlilerin haklarının veya mallarının kademeli bir şekilde ellerinden alınması siyonist işgalcilerin bir siyasetidir. Şimdiye kadar bu siyaseti uygulayarak gerçekleştirdikleri gasp uygulamalarının değişik örnekleri bulunmaktadır. 

Bu arada siyonistlerin Birleşik Tevrat Partisi’nin de uygulamadaki değişiklikten sonra itirazını çektiği yine haber kaynaklarında dile getirildi. Bu parti kullanılan gerekçenin yahudilerin dinî ritüelleri için de geçerli sayılacağı endişesiyle itirazda bulunmuştu. Ancak yeni uygulamada onların söz konusu dinî ritüellerinin yapıldığı vakitleri kapsamadığı için itirazını çektiği ifade edildi. Fakat bizim tahminimize göre onun itirazını çekmesi gerçekte aşamalı uygulamaya kapı açmak, buna fırsat vermek içindir. Yoksa siyonistin yasama anlayışı zaten adalet ve eşitlik ilkelerine oturmaz. Yasağın da özellikle Müslümanların ezanlarını hedef aldığı ortadaydı. 

Böyle bir yasağın kabul ettirilmesiyle en başta tanımlamaya dayanak oluşturulması ve Müslümanın ezanının “gürültü” olarak tanımlanması amaçlanıyor. Gerçekte ise savaş İslâm’ın tevhit çağrısına karşı yürütülen bir savaştır. Bu çağrıya hangi namaz vaktinde olursa olsun yasak getirilmesi başta çirkin niteleme ve tanımlamadan dolayı ikinci olarak da yasağın kapısını açma amacından dolayı tehlikelidir. Tehlike de sadece Filistin’i değil tüm İslâm âlemini ilgilendiriyor. Peygamberler diyarında tevhit çağrısına yasak konması tüm İslâm âlemine ağır darbe olacaktır. 

YENİ AKİT