Gazeteci İsmet Berkan'ın bir sorusu üzerine Mehmet Eymür, "MİT için çalışan gazetecilerin çok olduğu muhakkak. Ama ben hepsinin ismini bilmem." ifadelerini kullandı.
MİT eski Kontr-Terör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür, önceki gece katıldığı bir televizyon programında çarpıcı açıklamalarda bulundu. Gazeteci İsmet Berkan'ın bir sorusu üzerine, "MİT için çalışan gazetecilerin çok olduğu muhakkak. Ama ben hepsinin ismini bilmem." dedi.
Öcalan'a Suriye'de yapılacak gizli operasyon için Deniz Kuvvetleri'nden alınan bombaları, Cumhuriyet'in ertesi gün yazdığını söyleyen Eymür'ün bu açıklamaları, 'Hangi gazeteciler MİT için çalışıyor?' sorusunu akıllara getirdi. 28 Şubat sürecinden MİT'e, Uğur Mumcu suikastından Hanefi Avcı'ya kadar birçok konuda soruları cevaplayan Eymür, MİT'in her zaman kontrol altında tutulması gereken bir kurum olduğunu vurguladı. Dönemin HADEP Başkanı Murat Bozlak'a Kaşif Kozinoğlu ve MİT'teki ekibinin suikast planını kendisinin önlediğini belirten Eymür, 12 Eylül ve 28 Şubat darbelerinde de teşkilatın hükümetleri uyarmadığını hatırlattı.
Mehmet Eymür'ün A Haber'de yaptığı açıklamalar, gündeme damgasını vurdu. MİT eski Kontr-Terör Dairesi Başkanı, MİT'in her zaman kontrol altında tutulması gerektiğini söyledi. Eymür, "MİT'in başında olmak bir güçtür. Siz oraya birini tayin ediyorsunuz. Eğer o iyi niyetli bir insansa, devlete çok büyük katkısı olur. Düşünün ki kötü niyetli bir adam da oraya gelirse felaketler getirebilir." dedi. 28 Şubat'ta insanların fişlendiğini anlattı: "Bence 28 Şubat'ta irticai tehdit yoktu. Devletin görevi itmek değil, kazanmak olmalı. İnsanları iterek devlet bir yere gidemez. İnsanlar hep itildi."
O dönemin kudretli komutanı Çevik Bir'in hedefinin ise cumhurbaşkanlığı olduğunu açıkladı. 1997 yılında Kıbrıs'ta düzenlenen Toros 97 Tatbikatı'nda Albay Vural Berkay'ın şehit olmasıyla ilgili düşüncelerini de aktaran Eymür, hedefin dönemin Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu olduğunu söyledi. Eymür, "Eğer o kurşun Kıvrıkoğlu paşamıza gelseydi, herhalde hiyerarşi değişecekti, Genelkurmay başkanlığı sırası değişecekti. Kimin işine yarardı bilmiyorum. Herhalde Çevik Paşa'nın işine yarardı. Çetin Saner paşaya gittiğim zaman masasında Çevik Bir'in resmi duruyordu. Çevik Bir Cumhurbaşkanı olmak istiyordu." dedi.
Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'a ilişkin de bilgi veren Eymür, "Size samimiyetle söyleyeyim, Yeşil gibi binlerce adam var Türkiye'de; bilinen veya bilinmeyen. Şimdi Yeşil ne yapmış? Devlet görev vermiş şunu öldür demiş, öldürmüş. Ben Yeşil'le çalışırken hiçbir sabıkası yoktu. Mesut Yılmaz saldırısında Lübnan'daydı. Hanefi Avcı gazetecileri çok yönlendirir çok günahı var Hanefi'nin. Ben Mesut Yılmaz'a faillerinin isimlerini de verdim ve affetti. Yeşil'in sağ olduğunu zannetmiyorum. Çünkü ciddi bir araştırma yaptım. Ben Yeşil'e asla Abdullah Öcalan'ı öldür demedim. Yeşil öldürdüğü insanları kendi için değil devlet için öldürdü." şeklinde konuştu.
Vural Berkay'ı, özel kuvvetlerden iki kişinin vurduğunu söyleyen Eymür, "Benim bildiğim, sonrasında bir uçak kazasında onlar da öldü. Malatya'da düşen Casa uçağında 20 kişilik bir ekip vardı. Onunla ilgili başka iddialar da oldu. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan suikastını da o ekibin, o düşen uçaktaki ekibin yaptığı ve iz bırakmamak için bunların imha edildiği söylendi." ifadelerini kullandı.
Mehmet Eymür, İsmet Berkan'ın bir sorusu üzerine MİT için çalışan gazeteciler hakkında konuştu. Eymür, "MİT için çalışan gazetecilerin çok olduğu muhakkak. Ama ben hepsinin ismini bilmem. Gazeteci kendi ülkesinin istihbarat teşkilatında bir görevi yerine getirirken faydalı olacağı birtakım bilgiler varsa bunları veriyor. Bunu sulandırırsanız başka şekilde düşünülebilir. Biri birinin kontrolüne girer, ya gazeteci MİT'in kontrolüne girer ya da MİT gazetecinin her söylediğine inanır hale gelir." açıklamasında bulundu. Uğur Mumcu cinayeti ile Ergenekon yapılanması arasında bir ilişki olabileceğini belirten Eymür, "Tabii ben Hiram Abas için de aynı şeyi düşünüyorum. MİT, Hiram Abas'ın intikamını almadı." dedi.
***
“İrticai tehdit yoktu”
Mehmet Eymür, 28 Şubat sürecinde irticai tehdit olmadığını belirterek, “İstanbul’da sosyeteyi bile fişlediklerini hatırlıyorum. Türkiye de nasıl bir sol terör, sağ terör olduysa irticai terör de olabilir. Bu da bir tehlike... Bir de bu işin mimarları o kadar güzel provoke ederler ki toplumu, bir bakarsınız facianın ortasında oturuyorsunuz. Bence 28 Şubat’ta irticai tehdit yoktu” dedi.
“1 Mayıs’la teşkilatın ilgisi yok”
1 Mayıs 1977’de Ankara’da bulunduğunu söyleyen Mehmet Eymür, “Ben Halil Berktay’ın yüzde yüz doğru söylediğine inanıyorum. Halil Berktay sıradan bir adam değil ki. Bu işlerinin içinden gelmiş bir adam” diye konuştu. “Benim de bildiğim kadarıyla teşkilatın bu olayla hiç bir ilişkisi yok” diyen Eymür polisin tertibatında hatalar olduğunun söylenebileceğini de belirtti.
“PKK Vejin’i Hanefi Avcı kurdu”
Eymür, cezaevinde bulunan eski Emniyet’çi Hanefi Avcı’nın PKK içerisine sızdırdığı Abdurahman Çadırcı adlı itirafçı aracılığıyla Abdullah Öcalan karşıtı bir örgüt kurdurttuğunu iddia etti. Eymür şunları söyledi: “Hanefi Avcı, Diyarbakır’dayken itirafçılardan oluşan bir grup kurdu. Bunlar yurtiçinde ve yurt dışında operasyonlar yaptırdı. Hatta Hanefi Avcı, bu gruba Abdullah Öcalan’a karşı olan ‘Vejin’ örgütünü kurdurttu. Bu örgüt operasyonlar yapıyordu. Bunlar yakalandıkları zaman da Hanefi Avcı’nın ekibinden olduklarını söylüyorlardı.”
“Yeşil gibi binlerce adam var”
Eymür, 1994’te Ankara’daki evinde silahlı saldırıya uğrayan HADEP eski Genel Başkanı Murat Bozlak suikastının arkasında Silivri Cezaevi’nde hayatını kaybeden Ergenekon sanığı MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’nun olduğunu iddia etti. Açıklamalarının devamında Eymür, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile ilgili olarak şunları söyledi:
“Size samimiyetle söyleyeyim, Yeşil gibi binlerce adam var Türkiye’de bilinen veya bilinmeyen. Şimdi Yeşil ne yapmış? Devlet görev vermiş şunu öldür demiş, öldürmüş. Ben Yeşil’le çalışırken hiç bir sabıkası yoktu. Yeşil’in sağ olduğunu zannetmiyorum. Çünkü ciddi bir araştırma yaptım. Arabasını Bahçelievler’de terk edilmiş olarak bulduk. Tanıyanlara da sorduk herhangi bir sonuca ulaşılamadı. Çağrı cihazı vardı o kontrol edildi. Ben Amerika’ya gittikten sonra da Şensal Atasagun bir ekip kurdu aynı çalışmayı tekrar yaptı.”
***
İstihbarat, kiminle çalışacağını iyi bilir!
İstanbul Düşünce Enstitüsü emekli Yüzbaşı Suat Gün: "Medya, kamuoyu oluşturmak için çok önemli. Onun için istihbarat teşkilatları medya içinde kamuoyu oluşturmak adına gazetecilere her zaman ihtiyaç duyar. Sadece o ülkenin yerli istihbaratının kullandığı gazeteciler de yoktur. Örneğin başka ülkelerin istihbarat örgütleri etkilemek istedikleri ülkelerin gazetecilerini de her zaman kullanmıştır ve kullanmaya devam eder. İstihbarat teşkilatları da seçimlerini iyi yapar. Hangi gazetecileri kullanacaklarını iyi bilirler. Kullandıkları gazeteci o yabancı istihbarat teşkilatından illa da para almaz. İkinci olarak maddi olarak beslenen gazeteciler söz konusudur. Bunlar direkt bir istihbarat teşkilatından para almazlar. Yerli ve yabancı istihbarat teşkilatları gazetecilerin çok güvendiği işadamları üzerinden işlerini halletmeye çalışır. Yerli ve yabancı istihbarat teşkilatları bu konuda büyük bir istihbarat savaşı verir. ABD gibi ülkelerde birçok gazetecinin Pentagon ve CIA ile iç içe çalıştığı herkesin malumudur."
Hayri Birler deşifre olunca MİT'e alındı
Cumhuriyet'in 1980'li yıllardaki Ankara temsilcisi Yalçın Doğan, Milliyet Gazetesi'nde çalışan gazeteci Hayri Birler'i Cumhuriyet'in parlamento şefliğine getirmeyi planlıyordu. Ancak hakkında 'MİT ajanı' dedikodusu çıkmıştı. Cumhuriyet personeli Birler ile çalışmak istemiyordu, bu karar Sedat Ergin'in evindeki toplantıda alınıp Yalçın Doğan'a iletildi. Bunun üzerine Doğan, Birler kararından vazgeçti. Ancak 'MİT ajanı' iddiası Birler'in peşini hiç bırakmadı, en sonunda basın camiasından ayrıldı. Emekli bir üst düzey MİT mensubu, bu ismin MİT ile ilişkisini doğruluyor: "Teşkilatın gazetenin içine soktuğu adam değildi. Hayri Birler'in teşkilata yardımcı olması konusunda MİT ile ilişkisi çıktı. Afişe olduktan sonra biz böyle bir karar aldık. Harcatmayız adamımızı, biz de onu aldık."
ZAMAN / TARAF