‘Eyleme geçmemişler, suç yok’un siyasi kanadı

Alper Görmüş

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal’ın 32. Gün programında sarf ettiği, “olmuş bir şeyler, ama bakın, hayata geçirilmemiş” yollu açıklamalarının üzerinde dikkatle durmamız gerekiyor.

Baykal’ın çıkışı daha çok, “nihayet o da kabul etti bir şeylerin olduğunu” noktasından dikkat çekti, haberleştirildi, yorumlandı. Oysa bence asıl soru şu olmalıydı: Baykal neden şimdi kabul ediyor “bir şeylerin” olduğunu ve neden bu girişimleri sanki masum birer oyunmuş gibi sunmaya çalışıyor?

Böyle baktığımda, Baykal’ın bu çıkışının, şimdiye kadar sadece hukuki planda savunulan “darbe olmamış, planlanmış sadece, eh, bu da suç değildir” lobisine güçlü bir siyasi destek niteliği ve niyeti taşıdığını düşünüyorum. Baykal’ın sözlerinin ayrıntılarına geçmeden önce, sözünü ettiğim lobinin geçen yıl bugünlerde başlayan faaliyetlerini kısaca hatırlayalım...

Geçen sene, tam bu günlerde, tam olarak 27 ocak ve 3 şubatta peş peşe kaleme aldığım iki yazıda “darbe girişiminde bulunmanın suç teşkil etmeyeceği” yönünde bir kamuoyu yaratmak üzere girişilen “hukuki-entelektüel” çabalara dikkat çekmiş; o günlerde parmakla gösterilebilecek kadar az olan bu çaba sahiplerinin yakın bir zamanda bir “lobi” teşkil edebileceğine dair endişelerimi dile getirmiştim.

Bu tahminim, gayet basit bir çözümlemeye dayanıyordu: Soruşturmalar ve davalar ilerleyip de Türkiye’de meşru hükümeti gayrı meşru yollarla alaşağı etmeye çalışan organizasyonlar inkâr edilemez hale gelince, “darbeyi başlatmak için tankları sokağa çıkarmadıkları sürece suç işlemiş sayılmazlar” tezi gayet kullanışlı, belki de tek kullanışlı tez gibi duruyordu.

Aslına bakarsanız, o günlerde birtakım hukukçular tarafından savunulduğunu duymasaydım, böyle bir şeyin öne sürülebileceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Hatta, ilk duyduğumda, tıpkı “367 icadı”nı ilk duyduğumda olduğu gibi gülümsediğimi de hatırlıyorum, fakat o gülümseme birincisi kadar uzun sürmedi: Aklıma hemen 367’nin nerelere gittiği geldi ve hızla kendimi toparladım, ciddileştim...


Meğerki tanklar sokağa çıkmış olsun...

... Ciddileştim ve toparlayabildiğim ilk bilgileri 27 Ocak 2009’da sizlerle paylaştım:

“Mümtaz Hoca’yı (Soysal) önceki hafta Can Dündar’ın ‘Neden’ programında izledim. Laf dönüp dolaşıp 2003-2004 darbe girişimlerine gelmişti ki Hoca ‘Oturup konuşmuş olabilirler’ diye girdiği sözden, ‘bu bir suç değildir’ diyerek çıktı. Neticede komutanlar fiilen bir darbe yapmış değillerdi.

Aynı şeyi bir başka ‘ağır top’un, Hüsamettin Cindoruk’un da savunduğu aklıma gelince işin ciddiyetini anladım. Cindoruk da yine bir televizyon programında (üzerinden bir yıla yakın bin süre geçmiş olmalı), ortada bir fiil olmadığı için (‘mesela tanklar çıkartılmış mı sokağa’ diye sormuştu lafın burasında) suçun da oluşmadığını savunmuştu.”


27 ocaktaki yazı, darbe planladıkları sabit komutanlar yargı önüne çıkarıldıkça, “darbe girişimi suç değildir” lobisinin sesini yükselteceği uyarısı ve “buna hazırlıklı olalım, 367’de olduğu gibi hazırlıksız yakalanmayalım” temennisiyle bitiyordu.

Geçtiğimiz bir yıl içinde televizyonlarda izlediğim kimi “baş altı” hukukçular, Kanadoğlu vb. pirlerinin bu tezlerini tekrar tekrar dile getirdiler, bu uğurda hiçbir fırsatı kaçırmadılar.

Fakat bu öylesine pespaye bir hukuk yorumuydu ki, sahipleri bu yorumu şöyle göğüslerini gere gere değil, ancak gerilla usulü, vurup kaçarak dile getiriyorlardı... O nedenle de “tezler” hiçbir zaman ciddi ve sürekli bir tartışmanın konusunu oluşturmadılar.


O günler geldi artık...

Şimdi, Baykal’ın çıkışıyla “darbe planı yapmak suç değildir” lobisinin yeni bir atağa kalkacağı ve konunun gündemimize daha fazla yerleşeceğini düşünüyorum. Böyle olacak, çünkü o günler geldi. Yani soruşturmalar ve davalar ilerledi, yeni planlar ortaya çıkarıldı ve Türkiye’de meşru hükümeti gayrı meşru yollarla alaşağı etmeye çalışan organizasyonlar inkâr edilemez hale geldi. Bunun en güçlü delili, Baykal’ın dahi “Evet, belli, olmuş bir şeyler” demek zorunda kalması... Öte yandan Baykal’ın aynı konuşmada “darbe planı yapmak suç değildir” lobisine hayat suyu niteliğinde sözler sarf etmesi ise, darbe organizasyonlarının varlığı inkâr edilemez bir noktaya ulaştığında kazılabilecek son siperin ne olduğunu bir kez daha teyit etmekten başka bir anlama gelmiyor: “Darbe planlayanlar, darbeyi başlatmak için tankları sokağa çıkarmadıkları sürece suç işlemiş sayılmazlar...”

Şimdi bakalım Baykal neler demiş... Önce Milliyet’in “CHP lideri Baykal Balyoz eylem planı hakkında konuştu” başlıklı haberinden özet niteliğinde bir bölüm:

“İddialar, o dönemde bir iç değerlendirmenin yapıldığını gösteriyor ama bu teşebbüs haline gelmemiş. Bunda da yadırganır bir taraf göremiyorum. Önemli olan bunun hayata geçirilmemesi ve geçirilemeyeceği gerçeğinin onlar tarafından da kabul edilmesi.”

Şimdi, haberi çok daha geniş veren internet sayfalarına gidelim ve bakalım Baykal neyi yadırgamıyormuş... Şu sözler de onun:

“(...) Bu da çok doğaldır, hiç yadırganacak değildir. Çünkü onlar da siyasi hesabı, Türkiye’nin dünyadaki konumunu kendi konumunu, ekonomiyi bilmem ülkenin içerisinde bulunduğu şartları elbette kurmay bir subay olarak en doğru biçimde hesaplayacaktır. Bunu göze alamamışlardır, bu açık bir gerçektir. Bu konuşulduğu, tartışıldığı ancak bunu karara bağlayamadıkları açıktır ve bu da doğaldır ve doğrudur. (...) Yaparlar, geçmişte de yapmışlardır. Şimdi önemli olan bunun hayata geçirilmemiş olması ve geçirilebilecek olmadığını öğrenmişlerdir.”

Gördünüz mü? Ülkenin “sosyal demokrat” partisinin lideri, ülkenin ordusunun darbe planları yapmasını “siyaset” sayıyor, bu “siyaset”i sone erdirmemiş olmamalarına şükrediyor ve meseleyi burada kapatmamızı ima ediyor.

Yani: Tanklar sokağa çıkana kadar ortada suç yoktur (“Darbe planlamak suç değildir” lobisinin hukuk ayağı) ya da tanklar sokağa çıkmadıysa, o âna kadar yapılan şey siyasettir (lobinin siyaset ayağı)... Yani Baykal’a göre de darbe planları yapanları yargılayamayız, çünkü onlar da işlerini yapıyor nihayet, tek şansımız onlar tankları sokağa çıkardığında ortaya çıkıyor ama o andan itibaren de darbecilerin kendi hukukları egemen olduğu için onları yine yargılayamıyoruz...

Savunulan şey bu kadar pespaye bir şey işte. Fakat savunuyorlar ve iddia ediyorum, sıkıştıkça daha çok savunacaklar.

TARAF