Yaşadığımız dönemde, mevcut yöneticilerin nasıl belirlendiği herkesin malumudur. Yaklaşık otuz yıldır memurluk yapmış bir büyüğümüz, daha memuriyete yeni başladığım dönemlerde şöyle bir örnekle açıklıyordu bu durumu.
‘’Yöneticilik, beyaz bir at gibidir. Birileri, belirli dönemlerde bazı kimseleri bu ata bindirirler ancak atın dizginleri kendilerinin elindedir. At biraz yol aldıktan sonra bu birileri derler ki; ‘Sen bu kadar bindin yeter. Sen in attan.’ Ve bir sonraki kişiye, ‘Hadi senin sıran, sen bin bakalım.’ derler.’’
Yani bu memlekette yönetici olmanız gibi yöneticilikten çektirilmeniz de birilerinin iki dudağının arasındaki iki kelimeye bağlı gibi bir şey. Durum böyle olunca, haliyle yöneticiler koltuklarını korumak için çok çaba sarfediyorlar. Yapmamaları gereken şeyleri yapıyor, yapmaları gereken şeylerin bir çoğunu da sırf koltukları elden gitmesin diye yapmıyorlar. Böyle olunca da bu yöneticilerin eliyle birçok mağduriyet oluşturuluyor.
Bu yöneticiler, en temelde kendilerini oraya getirenlere karşı bir sorumluluk duygusu ile hareket etmenin gerekliliğine inanıyorlar. Ve durum böyle olunca da aslında vekaleten bakıyorlar baktıkları o yerlere. Onlar için en önemli şey, sahip oldukları koltukları korumak. Ve yaşanan gelişmeler, sahip oldukları kolltukları kaybetmelerine sebep olmuyorsa çok da önemli gelişmeler olmuyor. Velev ki, bir kimsenin hayatına mal olsun bu durum. Çok abarttığımı düşünebilirsiniz. Durumu bir örnekle açıklamaya çalışalım.
‘’35-40’lı yaşlarda bir kadın. Çocuklarıyla beraber ortada kalmışlar ve geçimlerini sağlayamadıklarından, dahası çoğu zaman yiyecek bir şeyler bulamadıklarından sosyal yardımlaşma vakfına bir kaç kez başvuruda bulunmuş. Bir, iki, üç derken kimseler ne bir şeyler yapmış ne de sormuşlar. Sonra kadın dayanamamış, intihar girişiminde bulunmuş. Hastaneye kaldırılmış. Uyandıktan sonra utana sıkıla anlatmış bu anlattıklarını.’’
Sonra arkadaş anlatıyor:
‘’Kadınla konuştuktan sonra başvuruda bulunduğunu söylediği vakfın telefon numarasını bulup onları aradım. Durumu izah ettim. Ortada bir mağduriyetin olduğunu ve bunun giderilmesi gerektiğini anlattım.
Tamam biz durumla ilgileneceğiz dediklerinde anladım ki, yok bu sefer aynı senaryo işliyordu. Kadına da birkaç kez böyle söylemişlerdi çünkü. Dedim ki; bakın burada gazeteciler var olayı araştırıyorlar haberiniz olsun ve telefonu kapattım.’’
Olanlar, ondan sonra oluyor. Nasıl olsa sihirli sözcük söylenmişti. Gazeteciler ve haber olmak. Ailenin mağduriyeti çok hızlı bir şekilde gideriliyor. Bu işin sevindirici tarafı.
İşin kötü tarafı ise, bu insanların, Allah’tan, haber olmaktan korktukları kadar korkmadıkları konusu.
Yöneticilerin en çok korktuğu şeylerin başında geliyor haber konusu olmak. Haber konusu olmamak için gösterdikleri çabayı, işlerini daha düzgün bir şekilde yapmak için gösterseler belki hiçbir problem kalmayacak ama nerede?
Tabi bu dediğimiz durum, olumsuz anlamda haber konusu olmaları durumu. Yoksa diğer türlü, aynı kişiler haberleri yapılsın diye uğraşır dururlar. Haberde belirecek görüntü için küçük çocukların ayakkabı bağcıklarını bağladıkları pozlar verirler. Büyüklerinin ellerini öptükleri pozlar falan. Bütün bunlar birilerine şirin görünmek için yapılır. O birileri diğerlerine şirin görünmek için ve diğerleri de başkalarına şirin görünmek için. Bu böyle devam eder. Bu insanlar, sürekli insanlardan birilerini memnun etmenin çabası içerisinde olurlar.
Bu insanlardan Allah’ı hatırlayanların sayısı azdır. Allah’ı gereği gibi tanıyanların ve O’ndan gereği gibi korkanların sayısı o kadar az ki. Allah’ın her şeyden haberdar olduğunu bilip o bilinçle hareket eden yöneticilerin sayısı o kadar az ki.
Vicdanları körelenlerin sayısı o kadar çok ki. Koltuklarını kaybetmesinler diye aman aman haber olmayalım da ... diyenlerin sayısı o kadar çok ki.
Bu dünyada haber konusu olmadıkları sürece hiçbir şeyi sorun olarak görmeyen yöneticilerin, gözlerin dehşetle döneceği ve hiç kimsenin başka kimseye faydasının olmayacağı günü unutmamaları gerekiyor. Bu dünyanın ve dünya nimetlerinin geçici olduğunu bilmeleri ve bu gerçeği unutmamaları gerekiyor.
Ve haber olmaktan değil, Allah’tan korkmaları gerekiyor.