Ahmet Kekeç / STAR
Geçen haftanın bomba beyanatı, HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’a aitti.
Konu, hiçbir köşe yazarının ilgisini çekmedi.
Bir-iki gazeteye haber oldu...
Sosyal medyada hakkında üç-beş kelam edildi. O kadar...
Başbakan Davutoğlu grup toplantısında gündeme getirmeseydi, büsbütün unutulup gidecek, ihanetin vardığı son nokta konusunda fikir sahibi olamayacaktık.
Demirtaş, AB yetkililerine sesleniyordu...
Seslenir... Bunda bir anormallik yok... Hep sesleniyor ve devletin Güneydoğu Anadolu’da “katliam” yaptığını, Kürt halkını yok etmeye çalıştığını söylüyor. Arada, “müdahale” istiyor. AB, duruma el koymalıymış. (Benzeri müdahale çağrılarını canları sıkıldıkça, büyük müttefik Amerika’ya da yapıyorlar. Tıpkı PYD gibi, üstü kapalı cümlelerle, PKK’nın da NATO korumasına alınmasını istiyorlar. Fethullahçılar gibi “direkt” oynamıyorlar yani... Fethullahçılar, doğrudan, NATO’yu Türkiye’ye müdahaleye çağırmışlardı. Bkz. Ali Bulaç’ın yazdığı yazılar...)
Demirtaş’ın AB’den isteği bu defa şu: “Türkiye’yle yaptığınız anlaşmaları gözden geçirin, vizeyi kaldırmaktan vazgeçin...”
Bunu bir “cezalandırma yöntemi” olarak öneriyor.
Hadi, “bunda da bir anormallik yok” diyelim...
PKK ve HDP cihetinden, bu nevi öneriler sık sık duyuluyor.
PKK ve HDP’ye sempatisini gizlemeyen bir Cumhuriyet gazetesi yazarı, Amerikan Başkan Yardımcısı Joe Biden’le görüşürken, Türkiye’nin NATO’dan atılması (NATO’dan atılarak cezalandırılması) önerisinde bulunmuştu. Marifetmiş gibi, bunu da köşesinde yazmıştı. Türkiye, ancak böyle bir cezalandırmayla yola gelebilirmiş...
Demirtaş da, ülkesinin, bu şekilde, yani “yeni vize uygulamasının” iptal edilerek “cezalandırılmasını” istiyor.
Bunların hepsine alıştık ve artık anormal bir davranış gibi gelmiyor bize...
Fakat bir dakika...
Demirtaş, bu isteğini, “yarar-zarar” eksenine oturtuyor. Kendince ikna edici argümanlar kullanarak, AB’yi etkilemeye çalışıyor.
Özetle şunu söylüyor: “Vizeyi kaldırırsanız siz zararlı çıkarsınız... Kürtler topyekûn Avrupa’ya doluşur, yeni bir göçmen dalgasıyla boğuşmak zorunda kalırsınız. Vizeyi kaldırmaktan vazgeçin, önce Türkiye’yi demokratikleştirmeye çalışın...”
Biraz yukarıda “ihanetin vardığı son nokta” demiştim.
Ülkeye ihanetten söz etmiyorum...
Kürt halkına ihanet...
Demirtaş, Avrupalılara, yeni vize uygulamasından hususen Kürt kesiminin “yararlanacağını” ve böylece AB’nin başına yeni dertler açılacağını söylüyor. Bir diğer ifadeyle, Avrupa’yı kendisiyle ve temsil ettiğini söylediği Kürt halkıyla tehdit ediyor. “Başınıza bela oluruz” diyor... “Yeter ki Türkiye zarar görsün, icabında Kürt halkına da ihanet ederiz” demeye getiriyor.
PKK suflesiyle konuşan, PKK’nın izni olmadan tuvalete dahi gidemeyen bu tuhaf şahsa şunları söylemek lazım:
Sadece vizeler kaldırılıyor, “oturma izni” verilmiyor. Kafa kâğıdında “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” yazan herkes yeni vize uygulamasından yararlanabilir.
İkincisi...
Bırak Avrupa’yı “göçmen dalgası”yla tehdit etmeyi de, önce yol açtığın yıkımı tamir etmeye bak...
Göçmen dalgasını, Avrupa’dan önce kendi ülkenizde yarattınız. Sur’da, Silvan’da, Nusaybin’de, Şırnak’ta, Yüksekova’da 400 bin insanı yerinden yurdundan ettiniz.
Bu insanlar, hendeklerle ve mayınlarla kurduğunuz özyönetimden kaçıp, devlet otoritesinin bulunduğu “güvenli bölgelere” sığınıyorlar.
Kürt halkı, üzerinde deneyler yapacağınız, “tehdit öznesi” olarak kullanacağınız bir topluluk değil.
Düşün artık bu insanların yakasından!