Türkiye Yahudi cemaatinin resmi yayın organı olan Şalom gazetesinin baş yazarı İvo Molinas yıllardır gizlenmiş bir sırrı okuyucularıyla paylaştı. İsrail’in kuruluş sürecinde Haganah ve Stern gibi terör örgütleri aracılığıyla hem İngiliz yönetimi hem de bölge halkı yıldırılmaya çalışılmış aynı süreçte Yahudi lobileri İsrail’in kuruluşunun meşru bir hak olduğu tezini dünya kamuoyunda gündemleştirmeye çalışmışlardı. Molinas son makalesinde ABD’nin kadim siyasal desteğinin İsrail işgalini meşru kılmaya yetmeyeceğini ifade ettikten sonra sosyal destek ve sempati üretilmesi için bir oyunun sahneye konduğunu anlatıyor.
“Peki, Amerikan halkı nasıl dost olmuştur İsrail’le? Bir Hollywood filmi sayesinde! Gerçek bir hikâyeye dayanan ‘Exodus’ sayesinde... Tarih 11 Temmuz 1947’dir. Filistin’deki İngiliz mandası bölgedeki Arapları daha fazla kızdırmamak için Filistin topraklarına Yahudi göçünü sınırlamıştır. Onbinlerce Holokost (soykırım) kurtulanı bu topraklara girmek için can atmaktadır. Ve Filistin’deki kimi ‘yeraltı örgütleri’ buraya gizli güçler organize etmektedir. Bunlardan biri de, o tarihte Marsilya’dan yola çıkan ve bölgeye 7 gün sonra gelen ‘Exodus’ adlı gemide bulunan kaçak 4515 Yahudinin göçüdür. Bölgeye giriş yasak olduğundan gemi çevresinde ufak bir çatışmadan sonra İngilizler geminin kaçaklarla birlikte Marsilya’ya gönderilmesine karar verir. Bundan önce gelenleri Kıbrıs’a gönderen İngilizler artık bu kez Yahudilere bir ders vermek istemekteler ve geldikleri yere geri gönderilmeleri konusunda taviz vermek istememektedirler.
Exodus yolcuları küçük gemilere bindirilerek Marsilya’ya geri dönerler. Göçmenler gemiden inmezler. Fransızlar biraz da Holokost suçluluk kompleksinden zor kullanmazlar. Ve gemi bu kez İngiliz işgali altındaki Hamburg’a -evet Almanya’ya!- gönderilir İngilizler tarafından. Ve özellikle erkekler yoğun şiddet kullanılarak gemiden indirtilir ve 4515 yolcu Almanya’da kalır. Kimi tekrar Filistin’e dönmeye çalışır, başaramaz. Bu arada İsrail Devleti kurulur. İngiltere, Yahudi devletini 1949 yılının Ocak ayında tanır ve Exodus yolcuları 18 ay sonra ‘kutsal topraklara’ varır...
1958’de Leon Uris hikâyenin romanını yazar. Kitap çok satar. 1961’de ise Amerikalı yönetmen Otto Preminger Hollywood yapımı filmini çeker. Başrolde ‘yakışıklı’ Paul Newman, İsrail Devleti’ni kurmaya çalışan Ari Ben Canaan’ı oynar. Boynu bükük, katliama, Holokost’a uğramış Yahudi tipi yerini ülkesi için mücadele eden, cesur bir kahraman Yahudi’ye dönüşür. Film aynı yıl Amerika’da gişe rekoru kırar. Amerikan halkı Yahudilerin çektikleri büyük ve eşsiz acıyı bu film sayesinde anlar. Bir filmin iki ülke halkını yakınlaştırmasının başka bir örneği var mıdır, bilinmez. Amerikan siyasileri Auschwitz’i bilmelerine rağmen kıllarını kıpırdatmadılar. Ama halk, siyasi beklentiden uzak olan halk, bazen liderlerine benzemeyebiliyordu nitekim!..
Exodus’un bir başka ve daha da büyük bir simgesi var kimi tarihçilere göre. Tarihçi Elie Barnavi, İsrail Devleti’ni kurmaya kafasını takmış Ben Guryon’un, olabilecekleri bile bile Exodus olayını organize ettiğini iddia ediyor. Ve sonuçta; Holokos’ta olanları sadece duymakla yetinen dünya kamuoyu, Birleşmiş Milletler’in, meşhur devlet kurma izni veren kararının hemen öncesinde Exodus olayı sayesinde artık Yahudilerin devletlerini kurması gerektiğine inanıyor. Sonuçta 29 Kasım 1947’de meşhur karar çıkıyor. Exodus, Elie Barnavi’ye göre ‘makyavelist’ Ben Guryon sayesinde İsrail’in kuruluşunun en büyük itici gücü olur. Bu nedenle Barnavi, “her mazlum halkın kendi Ben Guryon’larına ihtiyacı var” diyor...” (Şalom 21.05.2008)
Ne Elie Barnavi ne de Molinas Avrupadan sıkıntılar içinde göç ettirilen insanların bu siyasal proje için yollarda çektikleri sıkıntılardan, hastalıklardan ve ölümlerden bahsetmiyorlar. Oysa burada ifade edilen örnek Siyonizm’in yahudi acılarını nasıl istismar ettiğinin bir örneği. Kamuoyunu yanıltmanın, bir işgali haklı göstermek için mültecileri kullanmanın övüldüğü bir ortamda her yolun mübah görüldüğü bir kez daha ifade ediliyor.