Önceleri katıksız Darwinist olan ama araştırmaları kendisini evrimin bilinen iddialarının yanlışlığına götüren ABD Lehigh Üniversitesi'nden biyokimyacı Michael Behe, 1996'da "Darwin's Black Box"ını yayınladı.
Bu kitabında, bir hücrenin varlığı ve fonksiyonu için mutlak gerekli çok sayıda kompleks unsurun aynı anda bulunması gerektiğini izah etti ve buna "indirgenemez komplekslilik" adını verdi. Bu, "Bir bütünün varlığı, tüm parçalarının aynı anda ve tam fonksiyon görür şekilde bir arada bulunmasını gerektirir; yokluğu ise, bir parçanın yokluğu ile mümkündür." küllî kaidesinin ifadesiydi. Evrim faraziyesine göre ise böyle bir oluşum, yüz milyonlarca yıl alan tesadüfî mutasyon, varyasyon (çeşitlenme) ve tabiî ayıklanma yoluyla gerçekleşmişti. Bu durumda, milyonlarca yıl bütünü meydana getirecek unsurların rastgele ve hiçbir fonksiyon görmesi mümkün olmayacak şekilde yığılması gerekiyordu. Bu ise evrim adına hiçbir seçilim avantajı sağlamayacağı gibi, Behe, "Bilimsel literatürde herhangi bir gerçek ve kompleks biyokimyevî sistemin moleküler evrimle nasıl meydana geldiği veya gelebileceği üzerinde tek bir yayın yoktur." diyordu.
Bu gerçek, mahut ateist Richard Dawkins'e soruldu. Cevap şu oldu: "O konuda düşünmekle mücehhez en iyi kişi değilim, çünkü biyokimyacı değilim. Ama Behe tembelliği bırakmalı ve kamçının (flagellum) nasıl evrimleştiğini düşünmeli." Yani, önce evrime inanacağız, sonra da araştırmalarımızı bu inancımızı doğrulama istikametinde yapacağız. O gün bu gündür Dawkins ve bir diğer ünlü evrimci Stephen J. Gould, klasik evrimci taktiği olarak, sadece Behe'yi "yaratıcılık taraftarı" olmakla suçlayageldiler.
Geçen yıl eylül ayında ABD'de televizyon kanalı Public Broadcastig Service, Bill Gates'in ortağı mültimilyarder Paul G. Allen'in 15 milyon dolarla finanse ettiği sekiz saatlik bir evrimi "ispatlama" kampanyası yaptı. Sekiz saat, Miller-Urey deneyi, Haeckel'in embriyosu, kuşların kemiklerinin, atın bacaklarının ve insanın ellerinin birbirine ne kadar benzediği, İngiltere'deki koyu renkli kelebekler ve ispinozun gagası gibi evrime delil oldukları çürütülmüş iddialar dışında, lezbiyen ilişki, AIDS, feminizm, eşcinsellik, yağmur ormanları ve insanların tür çeşitlenmesine tehditleri gibi konularla dolduruldu.
Nedir bunların sebebi ve evrim iddiasının arkasındaki gerçekler?
Bilimler, varlığını kâinattaki "kanun" denilen değişmez genel prensiplere borçludur. Bu ise varlıktaki muhteşem ve sarsılmaz düzeni, varlıklar arasındaki kopmaz bağları ve münasebetleri; düzen, varlıktaki gaye ve hedefi, bütün bunlar, mutlak bir iradeyi ve tek tek her varlıkla birlikte bütün varlıkları aynı anda kuşatan bir ilmi gerektirir. Bir çay kaşığına sığabilecek boyuttaki bir DNA zincirinin, bugüne kadar dünya üzerinde basılmış bütün kitaplardaki bilgiyi ihtiva edebilecek kapasitede olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, matematik ilmi, "500 aminoasitten oluşan bir proteinin aminoasit diziliminin tesadüfen doğru çıkması, 10950 (10 üzeri 950), yani 0'dır." der. Bütün bunlar, Allah'ın varlığına açık delildir. Oysa R. Dawkins, "Darwin Türlerin Kökeni'ni yazmadan önce dünyaya gelseydim, ateist olabileceğimi hayal bile edemezdim. Ateizm, Darwinizm'in mantıkî sonucudur." derken, bir diğer evrimci Michael Walker, "Kabul etmeliyiz ki, birçok bilim adamının Darwin'in teorisini kabul etmesinin tek sebebi, bu teorinin bir Yaratıcı'nın varlığını reddetmesidir." itirafında bulunur. Batı'da asırlar süren din-bilim kavgasında inkârcılığı devralan evrimcilik, Allah'ı ve dini inkâr adına Allah'ın en önemli sıfatı, dinin temeli yaratıcılığı reddetme esası üzerine oturur.
Allah'ı ve dini inkârın ve dolayısıyla evrimciliğin diğer sonuçları olarak, Cornell Üniversitesi'nden meşhur biyoloji tarihçisi William Provine, şunları zikreder: 1) Ölümden sonra hayat yoktur. 2) Ahlâkî değerler, nihaî olarak her türlü kesin temelden yoksundur. 3) Hayatın nihaî olarak hiçbir anlamı ve gayesi yoktur. 4) İnsan için özgür irade diye bir şey söz konusu değildir. Evrimcilik, budur.
ZAMAN