Aydın Ünal / Yeni Şafak
15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden 2 hafta geçti. Ertelediğimiz bazı konuları artık konuşmanın vaktidir.
17/25 Aralık darbe girişimi sonrasında Recep Tayyip Erdoğan FETÖ'ye karşı amansız bir mücadele başlattı. “İnlerine gireceğiz” diye bütün meydanlarda, bütün kürsü konuşmalarında milletine söz verdi. Bakanlara, tüm kurumların yöneticilerine FETÖ ile mücadele talimatını iletti. Özel sektöre, sivil topluma, medyaya, görüştüğü tüm devlet başkanlarına bu tehlikeli örgütü anlattı.
Şu sıralar çok sık duyuyoruz: “Biz Erdoğan'ın abarttığını sanıyorduk, meğer ne kadar haklıymış...”
Evet... Abarttığını sananlar vardı. Daha da kötüsü vardı...
“Bu kavga benim kavgam değil; bu kavga Recep Tayyip Erdoğan ve ailesinin şahsi kavgasıdır. Bana ne, ben karışmam” diyenler oldu.
“Bu Erdoğan da fazla oldu. İnşallah kavgada kaybeder” diyerek ellerini ovuşturanlar, FETÖ'ye gizli-açık destek verenler oldu.
“Kim kazanacak bir bakayım, ona göre tarafımı belirlerim” diyerek kavgayı uzaktan, gizlice, sinsice seyredenler oldu.
Peki, 15 Temmuz, bu alçakların, hainlerin, bu fırsatçıların maskesini düşürdü mü?
Ne yazık ki hayır...
Bazı kilit noktalarda, hem de önemli mevkilerde, Fetullahçı olduğu herkes tarafından bilinen isimler pervasızca korunuyorlar.
Neden? Çünkü bilmem kimin kardeşiler, bilmem kimin kaynılar, bilmem kimin görümcesinin kuzeninin kaynatasının ablasılar...
Şimdi bakın... Dün, Ankara'daki bazı gazilerimizi, bazı şehit ailelerini ziyaret ettik. İmamlık yapan Hüseyin abimizin sağ bacağını kesmişler. Tesisatçılık yapan Murat kardeşimiz karnından ve kolundan ağır yaralanmış, sağ kolunu kesmişler. Hastanede girdiğimiz bir odada 5 genç cıvıl cıvıl muhabbet ediyorlardı, ikisi yaralıydı. İşsizler. Altındağ'da, mahallede olayı duyup koşmuşlar.
Muhammet Emin Tekin'le karşılaştık hastanede. Hani şu Şehitler Köprüsü'nde, mermilere rağmen tankların önünde durup kahramanca elini havaya kaldıran genç. Havaya kaldırdığı elinden vurmuşlar. Yarası hafif, Ankara'da tedavi görüyor. “Neden sol kolunu kaldırdın” diye soranlar olmuş. “Abi sağ kolum doğuştan engelli, kaldıramıyorum. Onun için sol kolumu kaldırdım” diye neşeli neşeli anlatıyor, yanında annesinin gözlerinden yaşlar süzülüyor.
Kızılcahamam'da bir aileyi ziyaret ettik. Aynı aile içinde 3 kişi; bizzat tanıdığım, yaşları 60'ın üzerinde olan 2 kardeş ve enişteleri Külliye önünde şehit olmuşlar.
Böyle yüzlerce, binlerce hikaye var. Hepsinin ortak yanı, çok samimiler, müthiş imanlılar, bir de hemen hepsi yoksullar.
Şehit yakınları, yaralı gazilerin eşleri, çocukları, kardeşleri bir yandan ince ince göz yaşı döküyor, bir yandan da “bugün yine olsa, hiç tereddüt etmeden biz de şehadete koşarız” diyorlar.
Hiç kimse kusura bakmasın; hiç kimse, bu insanları görmüş, tanımış, onlarla kucaklaşmış, onlarla göz yaşı dökmüş bizlere masal anlatmasın.
Kilit noktalarda hala görevde bulunan bu alçak Fetullahçıları koruyan, kollayan alçakları da, bunları neden ve hangi ilişkiyle koruduklarını da çok ama çok iyi biliyoruz.
17/25 Aralık sonrasındaki gibi araya kaynatmaya, unutturmaya, gizlemeye çalıştıklarını da çok iyi görüyoruz.
Darbe girişimi öncesinde yurtdışına kaçıp, ortalık süt liman olunca dönenler; dönmekle kalmayıp muzaffer komutan edasıyla esip gürleyenler! Ne olduğunuzu biliyoruz ve ensenizdeyiz!
15 Temmuz gecesi sinip, şimdi meydanlarda gariban halkı çiğneyerek en ön safa geçmeye çalışanlar! Sizin de ne olduğunuzu biliyoruz, ensenizdeyiz!
Kaynını, bacanağını, iş ortağını, suç ortağını kilit noktalarda tutmaya devam edenler! Hepinizi tanıyoruz, ne yaptığınızı görüyoruz, ensenizdeyiz!
Alttaki artık kimsesi kalmamış Fetullahçıyı tasfiye edip üstte dayısı olanlara dokunmayanlar! Size dokunulmayacağını mı zannediyorsunuz, oysa ensenizdeyiz!
Fetullahçı tasfiyesini fırsat bilip rant peşine düşenler, pastadan pay kapmaya çalışanlar, kendi şahsi hesaplarını görmeye çalışanlar! Ne kadar vıcık vıcık olduğunuzu görüyoruz ve sizin de ensenizdeyiz!
Darbe girişimi başarısız olduktan sonra “hidayete erenler”, aklı başına gelenler, gözü açılanlar, hiç bir şey olmamış gibi devam edeceğini zannedenler! Sizi de milletçe izliyoruz, sizin de ensenizdeyiz.
17/25 Aralık sonrası yapmadığı tasfiyeyi bugün yapanlar, bunu da Hz. Ali Cengi gibi kahramanlık destanı diliyle anlatanlar! “Şimdiye kadar neredeydiniz?” diye sormadık, ama sormayacağız anlamına gelmiyor. Sizin de ensenizdeyiz.
O aziz şehitlerin hatırası sizi çarpar mı bilemeyiz; ama ensenizden bir an bile ayrılsak, o şehitlerin muazzez ruhları önünde mahcup olacağımızı, o şehit ailelerinin, o kimsesiz yavruların yüzüne bakamayacağımızı çok iyi biliyoruz, onun için de şehitlerimizden önce biz sizi çarparız, buna da yeminliyiz.
Zulme rıza zulümdür! Haine müsamaha gösteren de haindir!
Bilesiniz!