Evden camiye!

Ali Bulaç

Diyanet, iki gün sürecek "kadın" konulu bir sempozyum düzenliyor. Diyanet'in "kadın konusu"na bu dönemde pek hevesli görünmesi dikkat çekici.

İşe tabii camilerden başlanıyor. Görevden alınan İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı "İslam dünyasında kadını dışlayan anlayışın vahim" olduğunu söylemişti, yeni müftü Rahmi Yaran da, kadın konusunu çok daha büyük bir azimle ele alacaklarını, "mümkün olsa kadınlarla erkekler yan yana namaz kılsın" diyor. DİB Başkanı Mehmet Görmez de, "Cenaze, cuma ve bayram namazlarında kadınlara yer açmalıyız" diyor. Sayın Görmez'e göre durum dramatik: "Bir anne düşünün. Evladı vefat etmiş ama cenaze namazına katılamıyor. Yadırganacak bir durum." (Yeni Şafak, 7 Kasım 2011) Bu amaçla ilk elde 3 bin cami elden geçirilip kadınların katılımına uygun hale getiriliyor. Müftü Yardımcısı Kadriye Erdemli'ye göre "Kadınların da erkekler kadar camilerde ibadet etmeye hakları var. Bugüne kadar kadınlar çeşitli nedenlerle camilerden uzak tutuldular. Çocuklarıyla camilerle buluşacak kadınlar Allah'ın önemli bir kulu olduklarının farkına varacaklar". (Yeni Şafak, 7 Ekim 2011) Yanlış anlıyor olabilirim. Bu sözlerden, ben Efendimiz (sas)'in irtihalinden beri İslam toplumunun örfü-icmaı olan geleneksel kadın-mescit ilişkisinin yanlış kurulduğu, kadınların camilerden bu yanlış uygulama sonucu alıkonulduğu ve kadınların Allah'ın önemli kulları olduğu bilincine varamadıkları anlatılmaya çalışılıyor.

Bir telaştır, almış başını gidiyor. Sadece Türkiye'ye özgü değil bu. Başka din havzalarında da birbirini izleyen faaliyetler var. Mesela 6 Kasım'da Hindistan'da binlerce yıldan sonra bir ilke imza atıldı: Bugüne kadar kalabalıklar içinde kadınların "vedik mantraları (Veda metinlerinden alınmış dini şiirler)" okumaları yasaktı. Hadivar şehrinde seçilmiş 108 Hintli kadın, bir ruhani liderin doğum günü için düzenlenen törenler kapsamında, milyonlarca izleyici karşısında bu ilahileri yüksek sesle okudular. Bu bir devrimdi, bundan sonra kadınların 'nişan, düğün ve doğum' gibi özel günlerde de dualarını bu tarzda okumalarının önündeki geleneksel engel yıkılmış oldu.

Kimin ağzını açsanız aynı repliği duyarsınız: "Türkiye'nin erkek bakış açısına hapsolmayan bir kadın erkek eşitliği politikasına ihtiyacı var. Kadınların statüsü ile ilgili göstergelerin 'yüz kızartıcı' olmasında en büyük etken erkek egemen bakışın hâkimiyeti. Bu bakış kadını aile içindeki geleneksel rolüne hapsetmekte ya da dönüştürme çabalarına duyarsız kılmaktadır." (TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Radikal, 8 Mart 2011)

Bu replik, Batı merkezli olarak formüle edilmiş resmî görüştür, şirretliği feminizm diline çevirmiş mütecaviz birinden duyabileceğiniz gibi, daha rafine versiyonuyla Etyen Mahçupyan'dan da okuyabilirsiniz. Söz konusu replik "gelişmişliğin ölçütü" olarak küresel resmî ideoloji/emredici ve dönüştürücü politika olarak bütün dünyaya, ama öncelikle İslam toplumlarına empoze edilmektedir. Bugün NATO'nun Afganistan'da ve Pakistan'da giriştiği sivil katliamların neredeyse elde kalan tek gerekçesi "Afgan kadının özgürleştirilmesi"dir. BM Kalkınma Örgütü, bu çerçevede "Cinsiyet Eşitliği Endeksi"ne bakarak ülkeleri sorguya çekmektedir. Mesela hâlâ Türkiye "hayli geri" sıralarda duruyor. 1990-2000 yılları arasında kadınların işgücüne katılımı yüzde 17 iken, 2010'da yüzde 24'e çıkmış. Şu anda 6,5 milyon kadın çalışıyor. Ama 'yeterli' sayılmıyor.

12 Eylül referandumundan beri önemli adımlar atıldı. Şimdi sürece Diyanet katılıyor. Umarım üst üste gelen girişimlerin hedefi, kadının evden "önce camiye, sonra piyasaya çıkması"nın önündeki engelleri "din içinden meşruiyet bularak" kaldırmak değildir. Batı'nın aslında kendine özgü olan değerlerini "evrensel gelişme endeksleri" olarak dünyaya dayatması, ortalama Müslüman tarafından dinî meşruiyet çerçevesinde ruhen ve zihnen içselleştirilmedikçe kabul mümkün olmaz. Bu çerçevede Kur'an ve Sünnet'teki hükümleri ya tarihsel okumaya tabi tutmalı veya hükümleri yeni bir tefsir ve teville "gelişme endekslerine uyumlu hale" getirmeli. Sempozyuma katılanların bunun esaslı bir kritiğini yapmalarını diliyorum.

ZAMAN