“Etitürkler de kim” diyebilirsiniz!
Hele de, böyle birileri varsa bunların Esed’le ne alakası olabilir?
Anlatalım. Kemalist lehçede “Etitürk”, Nuseyri demek!
Suriye, adından da anlaşılacağı gibi “Asurlular”la ilgili.
Mustafa Kemal, Türkleri; Etiler ve Sümerler, Hititlilerle ilişkilendirir. Onun için “Etibank”, “Sümerbank” kurulmuştur. “Eti bisküvi”lerinin o adı almaları boşuna değil. Ankara’nın göbeğindeki “Hitit Güneşi” heykelinin esbab-ı mucibesi de bu konu ile ilgilidir.
Nuseyriler aslen Araptırlar. Bakmayın siz onların CHP’ye oy verdiklerine. “Takiye” yapıyorlar. Nuseyrilik Arap Şiasının en uç noktasında yer alan dini bir akımdır. İslamdan çok animist bir karakter gösteren inançları gereği gizliliğe önem veren dini bir akımdır.
Aslında ne Kızılbaşlara, ne Aleviliğe, ne de Şiiliğe benzer.
Tek parti döneminde Nuseyrilere verilen nüfus cüzdanlarında din hanesine “Etitürk” yazılırdı. Dönmelerin nüfus kayıtlarına “D” işareti konması gibi.
Tek parti döneminde, bunlar Türkleştirilmek istendi ama olmadı. Ama korkularından hepsi CHP’li oldu. Daha doğrusu öyle görünmek istediler. Suriye’deki Nuseyriler de Baas rejimine destek vererek sol bir çizgiye kayınca CHP ile ideolojik bir paralellik kurdular.
1950’de, Türk Nuseyrileri DP’ye meylettiler. Güçten yana tercihleri, ideolojik tercihlerine yenik düştü ve 1960’dan sonra tekrar yüzlerini CHP’ye döndüler.
Nuseyrilerin CHP aşkı, Kuzey Korelilerin diktatörlerine aşkı gibi bir şey. Şimdi Antakya sokaklarında Esed lehine gösteri yapmaları da Nuseyrilerin Esed’den; Erdoğan’dan daha çok korktuklarını gösteriyor. Bunun anlamı şu, yarın Esed gider ve AK Parti güçlü bir şekilde sandıktan çıkacak olursa Nuseyrilerin yeni siyasi tercihleri AK Parti olabilir.
Türkiye Nuseyrileri üzerinde Suriye Muhaberatının ciddi etki ve takibi var. Buradaki Nuseyrilerin Suriye’de akrabaları ve iş ortakları var. Onlar için Esed’e karşı gelmek ölüm anlamına gelebilir. Zaten şimdi resmen CHP’liler ve CHP Ergenekon’un olduğu gibi Esed rejiminin de avukatlığını yapıyor.
Türkiye’ye Suriye’den gelen misafirler arasında çok sayıda Muhaberat ajanının ve bunların tetikçiliğini yapan Nuseyri militanlarının bulunduğu biliniyor. Aslında bunların kim olduklarını yetkililer biliyor. Bunlar izleniyor, dinleniyor, ilişki kurdukları kişiler ve kuruluşlar takibe alınıyor. İstihbarat açısından önemli bir ortam oluşmuş durumda. Suriye’de yeni kurulacak rejim açısından olduğu kadar, gerilimin sona ermesinin ardından yeni Suriye yönetimi ile yapılacak istihbarat değişimi Türkiye ve Suriye’nin derin gerçeği ve terörün dünü ve bugünü açısından yeni bilgilere ulaşmamıza sebep olabilir.
Mesela 1980 öncesi Maraş olaylarında Muhaberat bu işin neresindeydi! Ya da PKK gerçeği ile Muhaberat arasındaki derin ilişki neydi?
Suriye için yolun sonu. Irak sınır kapılarının tümünü kaybetti. Diğerlerinin bazılarını. Çatışma Şam sokaklarında yaşanıyor. Çin, İran ve Rusya hâlâ Esed rejimini destekliyor. Birilerinin anlaşılabilir bahaneleri vardı düne kadar. Ama artık bugün, bu iş anlamsız hale geldi. Daha da ötesi, anlaşılır gerekçeler imkânsız hale geliyor.
Esed’in yeri artık Miloseviç’in yanı. Nereye kaçarsa kaçsın kurtulamayacak. Ülkesinden kaçırdığı paralarına da sahip olamayacak. Suriye rejimine destek verenler de ağır bir bedel ödeyecekler. Bunlara inanan Nuseyriler için de gelecek günler geçen günleri aratacak.
Artık gündeme oturan iki soru var:
- Esed sonrası Suriye’nin geleceği ne olacak?
- Arap baharında, Arap uyanışında şimdi sıra kimde?
Bu işlerin Ramazan’a denk gelmesi de önemli. Bu Ramazan Suriye için bir milad olacak. Eğer Esed direnecek olursa sonu Saddam ya da Kaddafi’den farklı olmayacak.
Birkaç gündür Antakya’daydım. Hava her anlamda çok sıcak. Artık geri dönüş yok. Ne olacaksa olacak. Ordu dağılıyor. Sınır kapıları tek tek düşüyor. Artık elçiler kendilerine yeni bir yol seçebilir ya da muhalifler elçilikleri ele geçirebilirler.
Askerdeki çözülme her an Muhaberat’a sirayet edebilir. Şebbihaların kendileri için daha güvenli gördükleri Nuseyri bölgelerine doğru geri çekildikleri söyleniyor. Çekilirken de beraberlerinde çok sayıda silah ve patlayıcı götürdükleri gelen haberler arasında. Yani kendileri de artık umutlarını kaybettiler.
Özellikle bazı Nuseyri subayların, Muhaberat ajanlarının ve Şebbihaların nereye gittikleri-götürüldüklerine bakmak lazım. Bazılarını İsrail başka isimler altında Irak ve ABD’ye götürebilir. Bazıları İran’a gidecek. Büyük bir bölümü Rusya’ya ve tabii bir bölümü Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne, bir kısmı Lübnan’a geçecektir. Bazıları Hizbullah’a katılabilir. Bunların da izlenmesi gerek. Bunlar terör için taze bir kan olabilir.
Bakalım bu işler nereye varacak. Evdeki hesaplar çarşıya uyacak mı?
Selâm ve dua ile.
YENİ AKİT