et-Tartusi’nin Mücahidler Hakkındaki Endişeleri

Baas’a karşı savaşmak için ülkesi Suriye’ye dönen et-Tartusi, kendilerine “mücahid” diyen aşırıları sert bir şekilde eleştiriyor.

Cihad hareketleri son dönemde ilginç tartışmalara sahne oluyor. Küresel Cihad düşüncesinin önemli öncülerinden Ebu Basir et-Tartusi cihad projesine destek veren bazı sterotipleri oldukça sert ifadelerle eleştirerek davaya zarar vermekle suçladı.

PressMedya’nın tercüme ettiği ve hazırladığı yazıyı iktibas ediyoruz:

Tartusi, küresel cihad düşüncesinin en önemli teorisyenlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Suriyeli düşünür ve eylem adamı Tartusi'nin yıllar süren sürgün hayatından sonra BAAS karşıtı direnişin başlamasıyla ülkesi Suriye'ye dönmesi direnişin yönünün belirlenmesinde ciddi bir basamak olarak kabul ediliyor.

Ebu Basir el Tartusi'nin Suriye'ye döndükten sonra kaleme aldığı makalesinde, BAAS ve Esed karşıtlığıyla beraber, cihad düşüncesi içerisindeki aşırıcılara yönelik yaptığı eleştiriler dikkat çekiyor.

Makale kendini "Küresel Cihad'a nispet eden ancak gerçekte bağnaz, siyasal bilinçten yoksun, tahammülsüz, usulü önemsemeyen, davet hareketlerini küçümseyen, başka İslami hareketleri küçümseyip suçlayan aşırı kimseleri ve tekfirci düşünce sahipleri olarak nitelendirdiği" Cihad hareketine zarar vermekle suçluyor. Makaleyi ilginize sunuyoruz:

Mücahidler Hakkında Endişelerim

Ebu Basir al-Tartusi

Hamd yalnız Allah’adır. Salât ve selam kendisinden sonra başka Peygamber gelmeyecek olana olsun.

İlk grup; çabucak yılan, yorulan ve davalarını terk edenlerdir. Bu insanlar, açık ve kapalı ifadeleriyle kendilerini belli ederler. Onlar tanınmış kimselerdir, kimseden saklanma ihtiyacı duymazlar. Müslümanlar bunların şeytanlarından sakındırılmıştır.

Bir de cihada ve mücahidlere zarar veren başka bir grup vardır ki; onlar cihadı ve mücahidleri sevdiklerini iddia ederler ve onları savunduklarını öne sürerler. Bu tarz insanlar hakkında sizleri uyarmak ve sakındırmak için bu kişilerin tipik özelliklerinden bahsedeceğim.

İşte bu tarz insanların tipik, yaygın özelliklerinden bir kısmı:

1- Şamatacı, gürültücü, görgüsüz ve kötü karakterleriyle bilinirler. Bu şekilde insanlar onları cihad ehli zannedip bilgi ve mücadele konusunda üstün olduklarını düşüneceklerdir. Ama aslında hiçbir şey konusunda üstün değildirler.

2- Bu kimseler Peygamberin söylediklerinin, Kur’an kaynaklı makalelerin, bilgili insanların üzerine seslerini yükseltirler. Kimseye ve hiçbir şeye saygı duymazlar. Aşırı cihad coşkusu, öldürme, kavga çıkarma dürtüsü içerisindedirler. Aslında onların bu gayreti, fazla, daha da fazla kabul görmekten, rant sağlamak istemekten başka bir şey değildir. Tıpkı bir serap gibi... Birinin şelaleleri hayal etmesi gibi…

3- Yanlış olsa bile her fikrin peşine düşerler. Bu onları aşırılığa, zorbalığa ve haram olan bir kanı dökmeye kadar götürür.

4- Kendilerine karşı olanları davayı terk etmekle ve cihada-mücahitlere düşmanlık beslemekle suçlarlar. Her tartışma ortamında göğüslerini kabartarak seslerini yükseltirler. İş uygulama safhasına geldiğinde ise geri dönüp oradan kaçarlar. Bu da bize gerçekte konuyla ne kadar ilgili(!) olduklarını gösterir.

5- Seslerini yükselterek, aşırı coşkularıyla, mücadele ve kan dökme hakkında yükselen sloganlarını kullanarak, kendilerine karşı olanların kalbine korkuyu sokmaya çalışırlar. Bunları yaparken ne Şeriat’tan, ne İslam’ın ana ilkelerinden haberdardırlar. Herhangi bir bilgiye sahip değildirler. Burunlarının ucunu dahi görmezler ki ötesini görebilsinler.

6- İhmalkârlıklarının yanı sıra kendilerinde güzel hasletler bulunmayan bu insanları bir de dinin önemli mevzularını tartışırken görürsün. Bir şeyi hoş görürlerken başka bir şeyi yasaklarlar. Bir şeyi alıp doğuya, diğerini batıya yerleştirirler. Bir şahsı hatalı diye ilan ederken, bir başkasını doğrucu olarak lanse ederler. Eğer bu kişilerin fikirlerine karşı bir şeyler söylemişseniz, hatalarını yüzlerine vurmuşsanız vay başınıza gelenlere. Derhal, hiç vakit kaybetmeden, cihadı ve mücahitleri satan ve onlara karşı olan kimseler olduğunuzu iddia ederler.

7- Onlardan yararlanmak, bir şeyler öğrenmek için bilgi sahibi insanların söylediklerini -sözde- takip ederler. Ama aslında onların yaptığı tek şey oradan buradan buldukları, nadir rastlanan ve şüpheli olan fikirleri bulup çıkartmak, içine kendi aşırı coşkularını ve yalanlarını da ekleyerek bu fikirleri kuvvetlendirmek ve yaymaktır

8- Başkalarının onurunu ve haklarını küçümserler. Asla bir sözü veya anlaşmayı muhafaza etmezler. Çünkü bir anlaşmaya ve güvenliğe sahip olmanın ne demek olduğunu bilmezler. Hain olmanın ne olduğunu ve onlara verilmesi gereken cezanın ne olduğunu da bilmezler. Eğer onlarla tartışırsanız ne kadar alçak ve rezil olduklarını görürsünüz. Anlaşma yaptıklarında hain olduklarını kanıtlarlar. Onlara herhangi bir konuda güvenirseniz size ihanet ederler. İkiyüzlülerin özellikleri ile ilgili hadiste anlatıldığı gibi; tavırları ve karakterleri rezildir. Bu rezillikleri, düşüncelerindeki acziyetin ve kendi içinde çatışan zayıf kişiliğin yansımasıdır.

9- Allah’ın kullarını küçümserler. Özellikle kendilerine herhangi bir konuda muhalefet edenlere ve bu kimselerin arkasında oturan ‘davayı terk etmiş(!)’ insanlara küstahça tepeden bakarlar. Çünkü kendileri ‘mücahid’dir(!). Şeytan, onlara bu atıp-tutmalarını güzel göstermiştir.

10- Adalet ve nizam hakkında bir şey bilmezler. Gerçeği ne kendilerinde ararlar, ne de başkalarında… Çünkü onlar her zaman haklıdırlar. Geri kalan herkes ise yalan üzerinedir. Gerçeği reddederler ve insanları küçümserler. Bu ne kadar büyük bir küstahlıktır!

11- Berbat davranışlar içerisindedirler. İmalı konuşmaları ve başkaları hakkında kötü zanları sebebiyle mücahitlerin ahlakından ve cihadın gerektirdiği davranış, bilgi ve dini özelliklerden çok uzaktırlar.

12- Cihadla olan bağlantıları; rant sağlama, çene çalma, başkalarını coşturma ve insanları küçümsemedir. Ne cihadın geçmişinden haberdardırlar, ne de savaş alanlarında olanlardan… Ama onların bu, ‘eşi bulunmaz(!)’ gayretlerini görenler, onların Ebu Cihad, Ebu Mücahid olarak bölgelerin hepsine gittiklerini düşünürler. Bu kişilerin kendilerinde olmayan güzel hasletlerle dolu olduklarını düşünürler. Cihadî görünürler. Aslında onlar yalan elbisesi giymiş kimseler gibidirler.

13- Yapılanma ve organize olma hakkında da bilgileri yoktur. İşitip itaat etme konusunda da… Kendilerinden yaşça büyük olanlara ne danışırlar, ne de saygı gösterirler. Onların başvurduğu merci; kendi nefisleridir ve nefislerine hoş gelen -uygun olan- tüm arzulardır.

14- Sadece kendileri gibi düşünen, düşünceleri nefislerine hoş gelen âlimlere saygı duyarlar. Eğer bu âlimler de onlara karşı çıkarsa, onlara mâl etmedikleri tek bir kusur ve ya hata kalmaz.

Eğer söylediklerini kabul ederlerse, âlimlerin sözleri kanıt niteliği taşır. Reddedilemeyecek ve karşı gelinemeyecek bir kanıt... Beraber huzur ve mutluluk içinde cennete uçacaklardır. Eğer bu âlim karşıt görüşteyse, onlara herhangi bir konuda ya da fikirde hak vermiyorsa, -bu âlim haklı olsa bile- âlimin bilgisini küçümserler ve âlimleri körü körüne takip etmenin zararları ile ilgili demeçler verirler. Ve bu kimseler bunu cihad aşkı adına, cihada yardım adına, cihadı ve mücahidleri savunma adına yaparlar. Cihad ve mücahidler onların bu hareketlerinden uzaktır. Kurdun Yusuf’un kanından uzak olduğu gibi…

Bu grup insanların sayıları az da olsa görülmesi gereken tehlike şudur:

- Kafalarında kurdukları bir metodla, cihad menhecini (metodunu) çarpıtarak, insanların kafasında cihad ve mücahidlerle ilgili kötü ve yanlış bir algı oluşturmak

- Bahsettiğimiz tavırlarıyla insanları mücahidlere yardım etmekten uzaklaştırmak, cihada destek veren gruplardan karşı gruba geçmelerini sağlamak. Uzatıp durdukları bu aşırı tavırlarıyla kendi rejimlerinin ömrünü uzatmaya çalışırlar.

- Bu tarz insanlar şunu ortaya koymaktadır ki casuslar ve ajanlar birçok kimseyi aşılamaktadır. Bu tarz insanları da cihadî grupları parçalamak için kullanmaktadırlar. Size karşı olanları aşağılayıp küçümsedikçe, aşırı gayret gösterip, şaşırtıcı konuşmalar yaptıkça güven duyulacak ve takip edilecek insanlar haline geleceksiniz. Bir casus için bunu yapmak çok kolaydır. Günümüz cihadî gruplarından birçoğu bu tarz insanların aracılığıyla saldırıya uğradı ve parçalandı. Bunun örnekleri çok fazladır.

Kardeşlerim! Benim size, özellikle mücahidlere -Allah onları tüm şeytanlardan korusun- tavsiyem şudur: bu tarz insanlara karşı uyanık olmalısınız ve sayılarının artmasına izin vermemelisiniz. Onlara yönelmemeli, söylediklerine kulak vermemeli ve asılsız şevklerine, coşkularına aldanmamalısınız. Aşırı ödleklikleri ve alçaklıkları konusunda dikkatli olmalısınız.

Sonuç olarak zor bir zamandan geçiyoruz. Bu da bizi bu tarz insanlara ya da onların sevdiği rantçılar ve yardakçılarına yeterince dikkat etmekten alıkoyuyor…


Ebu Basir et-Tartusi Suriyeli muhaliflerle "İslam'da cihadın ve Şam beldesinin faziletleri" bağlamında konuşurken…


Ebu Basir et-Tartusi'nin Esed rejimi ordusuna karşı savaşırken hayatını kaybeden yeğeni Abdulkadir Halime... Ağlayan kadın Ebu Basir'in annesi ve Abdulkadir Halime'nin büyükannesi…

***

Ebu Basir et-Tartusi kimdir?

3 Ekim 1959'da Suriye'nin Tartus şehrinde dindar bir ailede doğan et-Tartusi çocukluk ve gençlik dönemini 1963'te ülke yönetimini ele geçiren Baas Partisi'nin idaresi altında geçirdi. Baasçıların dine, din eğitimine ve dindarlara yönelik baskıcı tutumlarına rağmen gençliğinde dini ilimlerde eğitim gördü.

1980'de Baas rejiminin baskıları nedeniyle Suriye'den Ürdün'e göç edecek olan ünlü din adamı ve hadisçi Muhammed Nasiruddin el-Elbani (1914-1999) ile Şam'da temasları oldu.

Başlangıcı 1964'de halkla Baas rejimi ordusunun çatışmasına kadar gidip 1970'lerin sonunda ivme kazanan Baas rejimi ile İslami grupların silahlı mücadelesinin sürdüğü bir ortamda üzerindeki baskılar nedeniyle 1980'de 21 yaşında Suriye'den ayrılan et-Tartusi Sovyetler Birliği ve Afganistan'daki yerel komünist rejime karşı verilen direniş faaliyetine katılmak için Afganistan'a gitti. Afganistan'da Abdullah Azzam (1941-1989), Usame bin Ladin (1957-2011) ve Gülbeddin Hikmetyar'ın (1947-) da aralarında olduğu tanınmış kimselerle temaslarda bulundu.

et-Tartusi 2012'ye kadar, 32 yıl boyunca Suriye'ye geri dönemedi. 1981'de Suriye'deki kardeşlerinden Abdulkadir Halime tutuklandı ve kendisinen bir daha haber alınamadı. Rejim tarafından bazı akrabalarına da benzer uygulamalar yapıldı.


Ebu Basir et-Tartusi, "akrabalara iyilik etmek" bağlamında 32 senedir Suriye'ye gidemediğini, akrabalarını göremediğini, kendisinin Suriye'den ayrılmasından sonra doğan hiç karşılaşmadığı erkek ve kızkardeşleri olduğunu anlatıyor.

1987'de Ürdün'e gelen et-Tartusi burada İslami gruplarla ilişkilerde bulundu. Faaliyetlerinden rahatsız olan Ürdün yönetimi onu sınırdışı etti. Daha sonra Yemen'e yerleşen et-Tartusi faaliyetleri nedeniyle bu ülkede tutuklandı.

Serbest bırakıldıktan sonra oturum izni almaksızın Malezya'ya yerleşen et-Tartusi Malezya devleti tarafından Suriye rejimine teslim edilmek veya Malezya'nın komşusu Tayland'a yerleşmek şıkları arasında bırakıldı. O da Baas rejimine iade edilmemek için hiç istememesine rağmen bir middet Tayland'da yaşamak zorunda kaldı.

Buradan İngiltere'ye geçen et-Tartusi 2012'ye kadar ülkede kaldı. İngiltere'de mescidlerle davet çalışmaları ve derslerle faaliyetlerini sürdüren et-Tartusi'nin geçtiğimiz aylarda Esed rejimine karşı savaşmak üzere Suriye'ye gidip muhaliflere katıldığı bildirildi.


et-Tartusi 2 Şubat 2012'de Londra'da Hama katliamının 30. yıldönümünde Hama Katliamı'nı ve Esed rejimi protesto gösterisinde


et-Tartusi'nin Londra'daki derslerinden: İslam'da Siyaset ve İdarenin Kanunları

 

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!