Eşler birbirinin imtihanını kolaylaştırmalı

MUHLİS KILIÇ

Evlilik, toplumun temel taşını oluşturan ailenin oluşumu için atılan ilk adımdır. İslam, akıl baliğ olan bütün müslümanları evlenmeye çağırır.

‘’İçinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah, Kendi fazlından onları zengin eder. Allah geniş (nimet sahibi)dir, bilendir.’’1

‘’Nikah benim sünnetimdir. Sünnetimi yapmayan benden değildir. Evlenin, çocuk sahibi olun; ben kıyamet gününde ümmetimin çokluğu ile iftihar edeceğim.’’2

Dünya imtihan yurdu, evlilik de bu imtihanın önemli bir boyutudur. Evlilik, kadın ile erkeğin hayatlarının/imtihanlarının belirli bir kısmını birleştirmeleri anlamına gelir. Erkek ve kadın dilerse evliliği cennete girmenin bir vesilesi kılabilir. Bu, beraber Allah’ın ipine sımsıkı sarılmakla, imtihanı birbirine kolaylaştırmaya çalışmakla mümkün olur.

İnsan ömrünün en önemli olaylarından biri iyi bir eş seçimidir. Evliliğe karar veren kişi, Allah’a muhabbetini arttıracak ve kulluğunu olumlu yönde etkileyecek biriyle evlenerek imtihanını kolaylaştırmaya çalışmalıdır.

“Bir kadın, şu dört şey için nikahlanır;  ya malı için, ya soyluluğu için veya güzelliği için yahut da dindarlığı için alınır. Siz dindar olanını alın, eliniz dert görmez.”3

“Kadınları (sırf) güzellikleri için nikahlamayınız. Çünkü onların güzelliğinin (böbürlenmek ve kibirlenmek yüzünden) onları tehlikeye atabilir. (Sırf) malları için de onları nikahlamayınız. Çünkü malların onları azdırması (ve günahlara ile kötülüklere sokması) mümkündür. Lakin dindarlıkları için onları nikahlayınız. Şüphesiz, burnunun bir kısmı kesik, kulağı delik ve teni siyah dindar bir cariye (dindar olmayan hür kadından nikahlamak bakımından) faziletlidir.”4

Eşlerin birbiri ile ilişkilerinde, erkeğin ve kadının beraberce kabul edecekleri, bir anlamda hâkem görevi görecek ortak değerlerin olması önemlidir. Bu anlamda dinin aile içi ilişkilere yönelik olumlu etkileri vardır.

‘’Dinin aile içi ilişkilere yönelik olumlu fonksiyonu, temelde üç boyutta ele alınabilir. Birinci boyutta din, tek tek aile üyelerinin  hayatlarını anlamlandırma ve düzene kavuşturmada olumlu bir fonksiyonu icra eder. İkinci boyutta bu fonksiyon, eşler arası ilişkiler düzeyinde gerçekleşirken, üçüncü boyutta ortak yaşama bağlı anne-baba-çocuk ilişki ve etkileşimi düzeyinde açığa çıkar.’’5

Mal, mülk, güzellik veya soy gibi özellikler önemli olmakla birlikte evlilik mutluluğunu oluşturmada tek başına yetersiz kalırlar. Bunlar ile dindarlık arasında seçim yapılması gerektiğinde dindarlıktan yana karar alınması daha hayırlı olacaktır.

‘’En güzel dünya nimeti, insanın sahip olabileceği nimetlerin en hayırlısı: zikreden dil, şükreden kalp ve insanın iman doğrultusunda (müslümanca) yaşamasına yardımcı olan kadındır.’’6

Müslümanca yaşama noktasında eşlerin birbirine yardımcı olması en güzel dünya nimetleri arasında sayılmıştır. Bu durum konunun önemini ortaya koyması açısından dikkat edilmesi gereken bir husustur.

Bugün toplumsal cinsiyet eşitliği bağlamında yapılan propagandalar insanları olumsuz yönde etkilemektedir. Ne yazık ki yapılan bu propaganda sonucunda kadın ve erkeğin birbirinin rakibi olduğu ile ilgili bir algı oluşturuluyor ve bu düşünce günden güne toplumda yer ediniyor . Öyle ki müslüman kadın ve erkekler dahi, farkında olmadan bu söylemleri dillendiriyor. Oysa dinimiz, kadın ve erkeği birbirinin rakibi olarak değil velisi, dostu ve yardımcısı olarak görür.

‘’Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederler.’’7

Evliliğin gerçekleşmesinden itibaren karı-koca, Allah önünde birbirlerinin haklarına uymakla yükümlüdürler. Bu karşılıklı haklar aile reisliği hariç, eşitlik esasına dayanır.8

“Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Erkeklerin, kadınlar üzerinde(ki hakları), bir derece fazladır. Allah azizdir, hakimdir.”9

“Allah Teâlâ’nın insanlardan bir kısmını diğerlerine üstün kılması ve bunların ötekilere mallarından harcama yapması sebebiyle, erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucusudur. Onun için iyi kadınlar itâatkârdır. Allah’ın kendilerini korumasına karşılık onlar da kocalarının haklarına saygı gösterirler ve namuslarını korurlar.”10

İmtihan hayatın her alanını kapsayan ve kişi ölene kadar devam edecek olan sürecin adıdır. Eşler birbirinin imtihanını kolaylaştırmalıdır derken, genel anlamda hayatın her alanında yapılması gerekenleri kastediyoruz. Eşler en temelde birbirine karşı iyi niyet ve güzel ahlak ile muamelede bulunmalıdırlar. Dünyanın bir imtihan yurdu, asıl varılacak yerin ahiret yurdu olduğunu unutmamalıdırlar.

Sahabeden Huzeyfe (r.a.) Efendimizden (s.a.v.) eşlerin cennette de birlikte olabileceğini öğrendiğinde hemen hanımının yanına dönmüş, “Hanım! İster misin? Cennette de seninle birlikte olalım” diyerek onunla bu konuda sözleşmişti.

Ne güzel bir örneklik. Hedef açık ve net; Cennet. Yüzünü Allah’a dönmüş eşler, Allah’tan cennette de birbirlerini beraber kılmasını istiyorlar. Bugünün eşlerine böyle bir şuur gerek. Allah’ın rızasının evlerde konuşulması, ilişkilerde O’nun söz sahibi kılınması hayatı güzelleştirir. O zaman yaşanılacak yer, eve alınacak eşyalar basit meseleler haline gelir. Bir gün ashab Peygamberimizin yanında dünyadan bahsettiler. Bunun üzerine Peygamberimiz: “ Siz işitmiyor musunuz, sade yaşamak imandandır. Sade hayat imandandır” buyurmuşlardır. Resulullah (a.s)’ın evi oldukça sadeydi. O, isteseydi en lüks şartlarda yaşayabilirdi. Ancak O, dünyanın geçiciliğine, asıl varılacak yurdun ahiret yurdu olduğuna iman etmişti.

Bugün eşler evlerini hıncahınç eşyalarla dolduruyor. Eve alınmasını istediği şeyin alınmaması çoğu zaman küskünlük sebebi yapılıyor. Oysa eşler birbirine bu konuda zorluk çıkarmamalı, kanaat etmeyi bilmelidir.

Eşler, yaşayacakları yeri belirleme noktasında Allah’ın rızasını öncelemelidir. Yaşanılacak yerin belirlenmesinde, çocuğun eğitimi, anne-babanın yaşadığı yer, sosyal anlamda bazı imkânlar kriter olarak belirlenebilir. İmkan dahilinde bu durumlar göz önünde bulundurulabilir ancak eşlerin birbirini yaşanılacak yer noktasında  zorlaması doğru olmayacaktır.

Hakkın ve sabrın tavsiye edilmesi babında eşlerin birbirlerine hatırlatmalarda bulunmaları imtihanı kolaylaştırmanın önemli bir ayağını oluşturur. Bu anlamda eşler birbirini sürekli iyiliğe teşvik etmeli, kötülüklerden sakındırmalıdır. Eşlerin birbirini iyiliğe teşvik etmesi kadar, yapılmaya çalışılan iyiliğin engellenmemesi konusu da önemlidir. İslami mücadele içerisinde Allah’ın rızasını kazanmaya çalışan eşe yardımcı olmak, Allah’ın izni ile, diğer eşi de o hayra ortak edecektir.  

Eşler hayırlarda bulunacakları alanlar oluşturma konusunda birbirine yardımcı olmalıdırlar. Söz gelimi eşin hayırlarda bulunabilmesı için mekânlar tahsis edilebilir, evlerin bu amaçlarla kullanılması noktasında kolaylıklar sağlanabilir.

Namaz ibadeti kişiyi kötülüklerden alıkoyması noktasında önemli bir yere sahiptir. Eşlerin birbirini namaza özendirmeye çalışmaları gerekir. Özellikle sabah namazına hassasiyet gösterilmelidir. İmkanlar dahilinde namazlar cemaatle kılınmalıdır. Evler, namaz kılınan kıblegah evlere dönüştürülmelidir. Beraber oruç tutmak, Allah’ın kelamını okumak yine yapılabilecek iyiliklerdendir.

Mü’minin dünyevileşme hastalığına karşı en kuvvetli silahı, Allah yolunda infaktır. Eşlerin birbirini infak etmeye teşvik etmeleri, onları dünyevileşme belasına karşı koruyacaktır. Ailenin aylık gelirinden bir kısmının infak için ayırılması ve eşlerin eliyle bu hayrın yapılması, eşlerin Allah’ın rızasını gözetme noktasındaki bilinçlerini diri tutmalarına yardımcı olacaktır.

Çocukların ihtiyaçlarının karşılanması, İslamın güzel ahlakı ile ahlaklanmaları konusunda da eşler birbirine yardımcı olmalıdır. Çocukların eğitimi, eşlerden sadece birinin üstesinden gelebileceği bir durum değildir. Çocukların türlü türlü ihtiyaçları işbirliği ile giderilmelidir.

Eşlerin birbirine dua etmeleri durumu konumuz açısından önemlidir. İmtihanın kolaylaştırılmasının Allah’tan istenmesi yapılabilecek en güzel dualardandır. ‘’Eşin iyiliği için dua etmek, bir bakıma eşe olan sevgiyi ve bağlılığı göstermektedir. Bu tarz duaya yönelen bireylerin eşleriyle daha iyi geçindikleri, eşlerine karşı düşmanca tavır ve hislerden uzak oldukları düşünülebilir. Eşler arasındaki muhabbetin güzel olmasının, onların yaptıkları duaya da yansıması beklenir. Dolayısıyla eşin iyiliği için dua etmek, eşler arasındaki ilişkinin niteliği açısından bir gösterge haline gelmektedir. Nitekim ilgili konuda yapılan çalışmalar da bu bulguyu destekler niteliktedir. Çalışmalarda genel itibariyle, duanın evlilikteki çatışmayı azalttığı, öfke kontrolünü sağladığı ve iletişimi kolaylaştırdığı, eşleri empati kurmaya ve çözüm odaklı olmaya yönelttiği belirlenmiştir.’’11

Evlilik kararı ile beraber yaşamaya başlayan eşlerin, Allah’ın rızasını gözetmeleri, beraberce cennete gidebilmenin yollarını aramaya çalışmaları arzu edilen durumdur. Bununla beraber evliliklerin bir kısmında durum böyle olmayabiliyor.

‘’Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lût'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah'tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin! denildi.’’12

Ayetten anlaşılıyor ki, Hz. Nuh (a.s) ve Hz. Lût (a.s)’ın eşleri kendilerine iman etmemişlerdir.

‘’Allah, iman edenlere ise, Firavun’un karısını örnek gösterdi. Hani o, “Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onun yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!” demişti.”13

Yine devamında gelen ayette ise Firavun gibi bir zaliminin eşinin, iman edenlere örnek olarak zikredildiğini görüyoruz. Bir tarafta, Allah’a teslim olmuş peygamberlerin eşlerinin kendilerine iman etmemeleri durumu, diğer tarafta Allah tarafından helâk edilen Firavun’un iman eden eşinin durumunun zikredilmesi manidardır. Eşler her ne kadar hayatlarının belirli bir kısmını beraber yaşama kararı alsalar da sonuçta birbirinden bağımsız iki insandırlar. Allah’ın huzuruna tek başlarına çıkacaklar, hesaplarını da yalnız başına vereceklerdir.

Demek ki eşlerden biri, diğer eşin bütün çabalarına rağmen Allah’ın istediği bir hayatı yaşamak istemeyebilir. Dahası, eşler birbirine düşmanlığa varacak düzeyde ilişki geliştirebilir. Bu durumda müminin yapması gerekeni ayet müthiş bir şekilde ortaya koyuyor.

‘’Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olabilecekler vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, hoş görüp vazgeçer ve bağışlarsanız şüphe yok ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.’’14

Böyle durumlarda imtihanın kolaylaştırılması affetmeyle, hoş görüyle, merhamet ile olur.

Vesselam..

Dipnotlar:

1- Nur 32

2- İbn Mâce, Nikah 1; Ahmed bin Hanbel, II/72

3- Müslim, Nikah 53

4- İbn Mace, Nikah, 6

5- Bahadır, A.,(2012), Aile Psikolojisi ve Din, Konya, İdeal Usta Fot. Bas. Yay. s.57 Dağıtım.

6- Tirmizi, Birr 13

7- Tevbe 71

8-  Kalkan Ahmed, Müslümanın Evliliği ve Aile Hayatı

9- Bakara 228

10- Nisa 34

11- GEÇİOĞLU Ahmet Rifat, Evlilikte Dinin Etkisini Hissetme ve Evlilik Uyumu İlişkisi, Turkish Studies, 14/4 (2019), s.629

12- Tahrim 10

13- Tahrim 11

14- Teğâbun 14