Eşitsizliğin hikmetleri

Serdar Demirel

Kur’an, Ramazan Ayı’nda indirildiği için bu ay faziletini Kur’an’dan alır. Oruç da buna bir şükür ibâdeti olarak emredilmiştir. Bu ayda Kur’an’ı daha fazla tefekkür ederek okumak bu nedenle dini hayatımızda özel bir yere sahiptir.

İnançlarını ciddiye alan Müslümanlar olarak bu rahmet ikliminde Kur’an’dan daha fazla nasiplenmeye çalışıyoruz. Her okuyuşumuzda da bir farklı nasipleniyor, her defasında yeni perspektifler kazanıyoruz.

Bu sefer Kur’an, beni, daha çok karmaşık insan psikolojisine, ilişkide bulunduğumuz kompleks sosyal çevreye ve doğanın farklılık içinde, ama varoluşun bu farklı tezahürlerinin birbirini tamamlayan ahengli akışına odakladı.

Kur’an’ın yaradılıştaki çeşitliliğin hikmetlerine vurgular yaparak, insan nefsine içkin zaafların insanda meydana getirdiği kırılmaları onardığını derinden sezdim. Nisa Suresi’ni okurken de kadın ve erkek arasındaki hüküm farklılıklarının bu farklılığa binâen olduğunu.

Kâdim zamanlardan beri kadın ve erkek eşitliği hep konuşulmuştur. Modern zamanlarda ise bu mesele siyasi ve felsefik konuların başında gelmiş, kimi çevrelerde iş erkek düşmanlığına kadar vardırılmış, cinsiyet temelli hak arayışları insan temelli hak arayışlarının önüne bile geçirilmiştir.

İslâm Dini feministler tarafından erkek egemen bir din olarak görülmüştür, malûm. Müslüman feministler ise bunun dinden kaynaklanmadığını, ataerkil toplumun din yorumunun İslâm’ın kadın ve erkek eşitliğini öğütleyen hükümlerini erkek lehine ve kadın aleyhine rehin aldığını iddia etmişler, bu meyanda da kadın karşıtı gördükleri âyetleri tarihsel okumaların nesnesi kılarak hükümsüz kılma, hadisleri ise kolayca reddetme yoluna gitmişlerdir.

Evet, Kur’an bize İslâm’ın insanları ontolojik anlamda eşit gördüğünü; evrensel bir mesajla erkek ve kadın, siyah ve beyaz, zengin ve fakir ayrımı yapmadığını gösteriyor. Yine İslâm insanları cinsiyet farkı gözetmeksizin suç karşısında da eşit cezayi müeyyideler getirmiştir.

Ama Kur’an bu dünya hayatında insanların içinde bulundukları şartlar itibarıyla erkeklerin kendi aralarında oldukları gibi kadın ve erkeğin de her açıdan eşit olamayacağını kabullenmemizi ister. Meselâ bu meyanda şu âyeti celile net bir hüküm vazetmektedir:

“Allah’ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah’tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilmektedir.” (Nisa: 4/32)

Müfessirler bu âyetin nuzûl sebebinin, Efendimiz’in (sas) hanımlarından Hz. Ümmü Seleme’nin, “Ey Allah’ın elçisi! Erkekler, din uğruna savaşıyorlar, biz savaşmıyoruz ve bizim mirastan hakkımız erkeğin yarısı oluyor. Ne olurdu biz de erkek olsaydık” diye bir temennide bulunması olduğunu söylerler.

Âyet, Allah’ın (c.c), bir hikmete bağlı olarak, insanları aynı yaratmadığını anlatmaktadır. Böyle olmasaydı eğer hayat çok saçma ve anlamsız olacaktı. Merhum Mevdudi bu âyetin tefsiri sadedinde eşitliği mutlaklaştıran modern insana şunları söylemektedir:

“Allah her şeyin en iyisini bilen olduğu için, birini güzel, diğerini çirkin yaratmıştır. Birine tatlı bir ses, diğerine ise kaba bir ses vermiştir. Birini fizik olarak güçlü, diğerini ise zayıf yapılı kılmıştır. Birine akıl ve bedenle ilgili belli kabiliyetler vermiş, diğerini başka yeteneklerle donatmıştır. Kimini zengin, kimini fakir yapmıştır. Birazcık düşünmek bile insanı, insan kültüründen tüm çeşitliliklerin, bilgi ve hikmete dayanan bu farklılık ve değişikliklere dayandığı sonucuna götürür. Bu nedenle ne zaman ki insanlar, bu farklılıkların arasını açmaya veya onları tamamen ortadan kaldırmaya yeltenseler, toplumda şu veya bu çeşit bir karışıklık ortaya çıkar.

İnsanların, üstünlükleri nedeniyle başkalarını kıskanmaya karşı eğilimleri; hasislik, gırtlak gırtlağa rekabet, düşmanlık, sınıf çatışmaları ve buna benzer kötü sonuçlara yol açar. Böyle bir kafa yapısına sahip olan kişi, Allah’ın, kendisine vermediği şeyi elde etmek için O’nun kurallarına karşı gelir. Ayette, Allah, Müslümanlara böyle bir kafa yapısından kaçınmalarını ve başkalarını kıskanmaktan vazgeçmelerini tavsiye ediyor. Bununla birlikte insan, Allah’ın kendi lütfundan vermesi için dua etmelidir. Çünkü O, kendisi için hayırlı olan şeyi verir ve O her şeyi bilendir.”

YENİ AKİT