Esir değişimi

Ahmet Varol

Hizbullah’ın Rıdvan Operasyonu olarak adlandırdığı esir değişimi hadisesi, İslâm dünyasında bayağı yankı yaptı. Siyonist işgal devletinde ise önemli bir sarsıntıya sebep oldu.

Hadiseyle ilgili haberlerde gelişmeler hakkında bilgi verildiğinden, biz bu ayrıntıları tekrara gerek görmüyoruz. Bugünkü yazımızda hadiseyle ilgili değerlendirmeleri ve irtibatlı bazı notları aktarmak istiyoruz.

İşgalci Siyonist devlet esir değişimi konusunda uzun süreden beri ciddi sıkıntı yaşıyor. Hem Hizbullah hem de HAMAS ile esir pazarlığı vardı. Bu pazarlıkta kendini ciddi bir çıkmaz içinde görüyordu. Çünkü pazarlıkta karşı tarafın isteklerini tümüyle kabul etmenin kendisi için bir zillet ve aynı zamanda direniş hareketlerinin bu kapıyı ileride de kullanmalarına fırsat verme anlamına geleceğini düşünüyordu. Reddetmesi durumunda ise askerlerine sahip çıkmamış görünmekten dolayı puan kaybediyordu. Bu, aynı zamanda cepheye sürdüğü askerlerine ve onların ailelerine güven verememe anlamına geliyordu. Güven yetersizliği ise askerlerde ve ailelerinde yeni bir moral problemine yol açıyordu.

Siyonist devletin başbakanı Ehud Olmert muhtemelen güvensizlik probleminin doğurduğu olumsuzlukları daha çok ciddiye aldığı için esir pazarlığını sonuçlandırmayı tercih ediyordu. Fakat bu pazarlığı asgari yıpranmışlıkla sonuçlandırmak için uzun süre uğraştı. Ne var ki gerek Hizbullah ve gerekse HAMAS taleplerinden taviz vermedi, hiçbir şekilde geri adım atmadı. Sonuçta işgal devleti Hizbullah ile pazarlığını, kendisinden istenenleri kabul etmek suretiyle sonuçlandırdı. Dolayısıyla bu, direniş için bir zaferdir. Pazarlığın bu şekilde sonuçlanması HAMAS açısından da önemli bir başarıdır. Çünkü Siyonist devletin başbakanı, Hizbullah ile pazarlığını sonuçlandırma işini aynı zamanda kendi kamuoyunun nabzını yoklamak ve onu böyle bir sonucu kabullenmeye alıştırmak için değerlendirmek isteyecektir. İşgal devletinin bazı yetkililerinin ağzından yapılan açıklamalar da bu yönde işaretler taşıyor.

Esir değişimi işgalci Siyonistler arasında önemli bir tartışmaya sebep oldu. Siyonist yorumculara göre esir değişimiyle ilgili pazarlığın kabul edilmesi kendi devletlerinin psikolojik savaştaki tesir ve tehdit gücünü kaybetmesine sebep oldu. Gerçi işgal devleti bu gücünü kaybetmeye çoktandır başlamıştı. 2006 yazındaki yenilgiyle tehdit gücü ağır darbe aldı. Esir değişimi pazarlığını kabul etmek zorunda kalmasıyla önemli bir kayıp verdiği de doğrudur. Ne var ki Siyonist devletin önünde başka bir seçenek de yoktu.

Siyonist yorumcuların dikkat çektiği hususlardan biri de işgal devletinin ölülere karşılık dirileri vermek suretiyle zillet ve aşağılanmayı kabul etmesi. Bazı yorumcular da işgal devletinin asıl önemli hatayı 2004 değişiminde yaptığını ileri sürüyorlar. Onların görüşlerine göre işgal devleti o tarihteki değişimde Semir el-Kuntar’ı teslim etmeyerek onu kendi eliyle Lübnanlılar nezdinde bir “milli kahraman” yaptı.

Siyonistlerin yorumlarında yer alan çok önemli bir özeleştiriye de burada dikkat çekmeyi gerekli görüyorum. İşgalciler Semir el-Kuntar’ı kendi medyatik faaliyetlerinde “büyük katil, cani” olarak lanse etmişlerdi. Bu yüzden onu teslim etmek biraz daha fazla ağırlarına gitti. Dolayısıyla onu öldürecekleri yönünde tehditte bulundu. “Semir el-Kuntar ne dediğimize değil, ne yapacağımıza baksın” ifadelerini kullandılar. Ama biraz insaflı yorumcularının dikkat çektikleri bir husus vardı: “Semir el-Kuntar 30 yıl demir parmaklıkların arkasında kaldı. Ama İsrail’in katilleri ve canileri parlamento sandalyelerini dolduruyor.”

Siyonist yönetimin siyaset meydanında muhalefeti oluşturanların bu hadiseyi aynı zamanda Olmert aleyhine kullanmaya çalıştıkları anlaşılıyor. Hadisenin Olmert aleyhine kullanılmasının bir başka yönünü de işgal devletinin prestijini kurtarma çabası oluşturuyor. Tıpkı 2006 yazı yenilgisinde, işgalci devletin psikolojik savaş konusundaki prestijinin kurtarılması için bütün sorumluluğun Olmert’in ve kadrosunun üzerine yüklenmesi amacıyla Winograd Raporu hazırlanmasında izlenen stratejide olduğu gibi. Son esir değişiminden sonra Olmert’in yolsuzluğuyla ilgili tartışmaların yeniden öne çıkarılması böyle bir taktiğe işaret ediyor.

Tahminimize göre bu değişim işgal devletinin HAMAS’la esir pazarlığında etkili olacaktır. Nitekim Ehud Barak’ın cesetleri teslim alınan işgalci askerlerin cenaze töreninde yaptığı konuşmada, herhangi bir İsraillinin esir alınması durumunda onu geri almak için her yola başvuracaklarını söylemesi bunu gösteriyor.

VAKİT