Esenyurt Belediyesi’nin Derdi Sadece Arapça İle…

​​​​​​​Benden Esenyurt Belediyesi Başkanı Ali Murat Alatepe’ye bir öneri. Ümit Özdağ var. Metin Feyzioğlu var. Onların desteklediği partilerden birine transfer olsun vakit geçirmeden. Anladığım kadarıyla “ruh dünyaları” çok benzer.

İsmail Kılıçarslan, Yeni Şafak gazetesindeki “Esenyurt ve Cumhuriyet” başlıklı yazısında Esenyurt Belediyesinin ilçedeki birçok yabancı dilli tabelaya rağmen sadece Arapça tabeleri indirmesi ile Cumhuriyet gazetesinin Prof. Dr. Fuat Sezgin hakkında yaptığı haber hakkında yazdı:

Esenyurt Belediye Başkanı diye biri var. Adı Ali Murat Alatepe. Eski başkan Necmi Kadıoğlu, diğer tüm belediye başkan yardımcıları, encümen üyeleri gibi onun da ismini bir parka, bir büfeye, bir spor salonuna falan vermiş miydi bilmem. Hatırlamıyorum yani. O halde nereden hatırlayalım biz bu ismi? Adam “Esenyurt düşerse Mekke düşer” demişti. Oradan hatırlayalım. “Bir şeyi yanlış ve güdük şekilde taklit etmek ayıp değildir, olsa olsa çapsızlık göstergesidir” diyelim ve geçelim hatta.

İşte bu “Esenyurt düşerse Mekke düşer” insanı Alatepe, ilçesinin sınırları içerisindeki yabancı tabelaları söküp onları Türkçeleştirme kararı almış bir süre önce. Bende öyle “dili korumak lazım” falan gibi ağır sağcı bir yaklaşım olmadığından, dilin siz ne yaparsanız yapın evrilip devrileceğini bildiğimden “ooo, şahane iş” falan diyerek karşılamadım bu kararı. Fakat yine de karardır işte.

Yalnız ilginç şeyler vardı kararın uygulanmasında. Alatepe’nin derdi tek bir dille, Arapça’yla sınırlı görünüyordu. Başka hiçbir dildeki tabelaya dokunmayan Alatepe, ilçesindeki tüm Arapça tabelaları zabıta marifetiyle söktürdü. Hadi diyelim ki kanunda yeri var. “Tabelada açıklamaların yüzde bilmem kaçı Türkçe olacak” maddesi falan. İyi ama bu tabelaları bir çeşit şova dönüştürerek indirmek nereden çıktı? Çok mu zordu Suriyeli esnafla konuşup, hatta sadece Suriyeli esnafa değil, ilçedeki tüm esnaflara masrafının bir kısmını belediyenin karşıladığı şık tabelalar yaptırmak? Sosyal medyaya “Türkçe olmayan, Türkçe olacak. Ne sattığı, ne yedirdiği anlaşılacak” düzeyinde beyliğin beyliği, bayatın bayatı bir takım efelenmeler yazmanın âlemi nedir? Bu bayat duyarlılığı İngilizce’ye, Fransızca’ya, bilmem hangi dile göstermek yerine sadece Arapça’ya göstermek nedir?

Benden Alatepe’ye bir öneri. Ümit Özdağ var. Metin Feyzioğlu var. Onların desteklediği partilerden birine transfer olsun vakit geçirmeden. Anladığım kadarıyla “ruh dünyaları” çok benzer. Doğru tercih olur “Esenyurt düşerse Mekke düşer” insanı Alatepe için.

Cumhuriyet Gazetesi diye bir gazete var. Nereden hatırlayalım biz bu gazeteyi? Darbelere verdiği destekten elbette ama en çok da 1960’da yapılan o pislik darbenin hem kurucusu hem uygulayıcısı hem şakşakçısı olduğundan... İşte o Cumhuriyet, rahmetli Fuat Sezgin ile güya dalga geçmeye çabalayan berbat bir haber yaptı. Kendilerince, Fuat Sezgin’in son derece ciddi “Müslümanların Kolomb’tan önce Amerika’yı keşfi” araştırmasıyla dalga geçmeye çabaladılar.

Niye böyledir bu? Çünkü Cumhuriyet için Amerika’yı yalnızca ve sadece Kolomb keşfedebilir. Zaten sıfırı Yunanlılar, enlem ve boylamları Belçikalılar, robotik düzenekleri Japonlar, optik teknolojisini Kanadalılar bulmuştur bu kafa için.

Tam da bu kafanın, bu hasta kafanın tedavisi için daha çok Fuat Sezgin’e ihtiyacımız var. Modern bilim dünyası tarafından da “üstat” kabul edilen, özgüveni yüksek, çalışma disiplini fevkalade isimlere ihtiyacımız var.

Tabirimi mazur görün. Fuat Sezgin Hoca, birikiminin zekâtını bu hastalıklı kafaya verseydi bunlar ihya olurdu. Aşağılık kompleksiyle yaralanmış, kendisine sürekli “biz bir şey değildik, şu anda da değiliz, bundan sonra da bizden bir şey olmaz” kalıbı ezberletilen bu kafa Müslümanların Amerika’yı Kolomb’tan önce keşfettiği gerçeği karşısında öfkelerinden ağlayabilirler. Osmanlı’daki okuma-yazma oranının dönemi ülkeler arasında oldukça yüksek olduğunu ispatlarsanız üzerinize kusabilirler midelerine saplanan ağrı yüzünden. “Camera obscurayı İbn Heysem bulmuştur” cümlesiyle dehşete kapılıp sizi dövmeye çalışabilirler.

Açık konuşayım. Ben Cumhuriyet Gazetesi’nin yerinde olsam Fuat Sezgin’in vefat haberini şöyle verirdim: “Vaktiyle canhıraş şekilde desteklediğimiz 1960 pisliğinin ardından ‘sakıncalı akademisyenler’ listesine giren ve bu yüzden Türkiye’yi bırakıp Almanya’da yaşamak zorunda kalan Fuat Sezgin hayatını kaybetti. Tek suçu Arapça bilmek ve Buhari çalışmak olan Sezgin, gittiği Almanya’da dünyanın en büyük İslam Bilim Tarihçisi oldu. Oryantalistlerin bütün tezlerini yerle bir eden bilimsel çalışmalarıyla bu alanın otoritesi haline geldi. Frankfurt’ta açtığı İslam Bilim Tarihi Müzesi’nde sergilenen 800’ü aşkın icatla dünya bilim tarihi okumalarını değiştirdi. Üstüne üstlük, coğrafi keşifler konusunda yaptığı çalışmalar bütün bilim çevreleri tarafından dikkatle takip edildi. Artık Batı’da yapılan herhangi bir çalışma, Sezgin’in eserlerini dikkate almadan yapılamıyor. Anlayacağınız, Sezgin’in bunca önemli bir bilim adamı olacağını bilseydik onu 1960 pisliğinin ardından Almanya’ya gönderecek değil, burada tutuklatacak bir organizasyon yapardık. Malum, organizasyon bizim işimiz.”

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!