"Esed'li Geçiş"e Yeşil Işık Yakan Başbakan Yıldırım Yeni Bir Şey Söylüyor mu?

Başbakan Binali Yıldırım’ın, bugün yabancı basın mensuplarıyla yaptığı kahvaltıda Suriye’de “siyasi geçiş”e dair sarf ettiği sözleri nasıl anlamalı?

HAKSÖZ-HABER

Başbakan Binali Yıldırım yabancı basın mensuplarıyla bir görüşme gerçekleştirdi. Yıldırım, burada yaptığı toplantıda yabancı basın mensuplarına "Esed geçiş sürecinde muhatap olarak kabul edilebilir ama Suriye'nin geleceğinde yeri olamaz" demiş.

Başbakan Yıldırım’ın bu açıklama ve vurgusu iki açıdan dikkat çekmekte.

Birincisi Türkiye’nin “Esed’li-Esed’siz geçiş” tartışmalarındaki pozisyonu ilkesel olarak “Esed’siz geçiş” yönündeydi. Şimdi Binali Yıldırım’ın bu beyanıyla koşullu da olsa bunun “Esed’li geçiş”e çark ettiği anlaşılmakta ve tam da bu noktada bir gerilemeyi işaret etmekte.

İkincisi olarak ise bu vurgu pratikte işlevsiz kalmış Cenevre-3’ü ve onun üzerine oturduğu zemin olan BMGK 2254 nolu “Suriye’de siyasi geçiş için yol haritası” kararını yeniden canlandırma niyetini göstermekte.

30 Ekim - 14 Kasım tarihleri arasında Viyana Mutabakatını imzalayan Uluslararası Suriye Destek Grubu üyesi ülkeler, hemen sonrasında New York’ta bir araya gelerek bu mutabakat metnini BMGK’nın aldığı 2254 nolu kararla pekiştirmişlerdi. Suriye’de bir geçiş sürecinin olacağına dair mutabakat gözlenen o günlerde bu geçişin “Esed’li mi Esed’siz mi” olacağı sorusu anlaşmazlığın temelini oluşturuyordu. Türkiye’nin tutumu o süreçte “Esed’siz geçiş”ten yana olsa da BMGK’nın 2254 nolu kararından “Esed’li geçiş” çıkmıştı. Dolayısıyla Türkiye’nin konuyla ilgili resmi siyaseti her ne kadar ilkesel olarak “Esed’siz geçiş”i merkeze alsa da reel olarak BMGK’nın öngördüğü “Esed’li geçiş”e de karşı değildi. Binali Yıldırım’ın bu beyanı şayet resmi bir politikaya işaret ediyorsa bu durumda reel olarak zaten reddedilmeyen muhtemel bir “Esed’li geçiş” sürecinin kabulü anlamına gelmektedir.

Bununla birlikte “Esed’li-Esed’siz geçiş” tartışmaları çok da aktüel, makul bir zemine oturmamakta. Keza Suriye’de siyasi geçişin yol haritası olarak öne sürülen bu karar da son 4 yıllık diplomaside alınmış diğer birçok karar gibi güme gitmiş vaziyette. Bu yol haritasına göre güya Esed’li ilk 6 ay müzakere süreci olarak işleyecek ve hemen sonrasındaki ikinci 6 ayda ise “özgür seçimler” yapılacak ve böylece Suriye’de akan kan duracaktı!

Cenevre-1’de uluslararası kamuoyuna ümit veren, Cenevre-2’de fiyasko yaşayan “küresel sorun çözücüler” bir kez daha fiyasko yaşamış ve Cenevre-3 de hikaye olmuştu.

“Küresel Koalisyon” ve Rusya’ya IŞİD ve Nusra’yı vurmaya devam hakkını veren bu yol haritasının öngördüğü çözüm aradan geçen bunca zamandan sonra şimdi neden Türkiye’nin gündeminde anlamak mümkün değil. Üstelik de Türkiye o gün için “Esed’siz geçiş” derken şimdi “Esed’li geçiş”ten bahsediyor! Bunun bir ilerlemeden ziyade gerileme olduğu çok açık ancak daha da önemli olanı şu: Türkiye 2012 yılından bu yana uluslararası diplomasi kanalını zorlamakta, Suriye’de siyasi çözüm yolları aramakta. Ne var ki yine 2012 yılından beri başta ABD olmak üzere ümit beslediği “küresel sorun çözücüler” tarafından oyalanmakta, kandırılmakta.

BMGK 2254 nolu kararın hemen ardından elin gavuru Rusya’nın nasıl elini kolunu sallayarak Suriye’yi işgal ettiğini tüm dünya gördü! Ve ABD’nin Türkiye ile Suriye muhalefetinin “uçuşa yasak – güvenli bölge” talebini nasıl geçiştirdiğini, Eğit-Donat Projesi’nde Türkiye’yi nasıl sattığını ve bugün Kuzey Suriye’de PYD/PKK üzerinden nasıl fiili bir de-fakto bölge oluşturduğunu herkes görüyor. Tüm bu gerçekler bir araya toplandığında Türkiye’nin eskinin bile gerisine düşme pahasına diplomasiyi yeniden canlandırma çabasının çok da anlamlı ve sonuç alıcı olmadığı, olamayacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok! Binali Yıldırım’ın bu bağlamda “Esed’li geçiş”e yeşil ışık yakan açılımının özünde yeni bir şey sunmadığı da çok açık.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!