Nuh Albayrak’ın Star’daki köşesinde yayınlanan konuyla ilgili bugünkü (21 Şubat 2018) yazısı şöyle:
'Esad’la Görüşün' Demek, Zeytin Dalı’nı Kesmektir
Birileri, Suriye’de katliam ve zulmün ayyuka çıktığı dönemlerde Şam’a kadar giderek üzerlerine sıçrattıkları kanı, şimdi başkalarına bulaştırmaya çalışıyorlar.
Kılıçdaroğlu ve Perinçek öncülüğünde sürdürülen “Esad ile diyalog” kampanyası, son günlerde “PYD, Afrin’i rejime teslim ediyor” dedikoduları ile çok daha vahim bir anlam kazandı.
Türk askeri karşısında asla varlık gösteremeyeceğini anlayan PYD, çok umut bağladığı kirli kampanyalardan da beklediği etkiyi göremeyince farklı entrikalara başvuruyor.
Bir kere Afrin’i kimsenin teslim aldığı filan yok.
Göstermelik birkaç sevkiyat ile böyle bir algı oluşturmaya çalışıyorlar.
Böylece aynı teröristler, aynı silahlarla saldırmaya devam edecek ama Mehmetçik ve ÖSO, (Suriye’nin toprak bütünlüğü hassasiyetinden dolayı) karşılık veremeyecek!
Yerseniz...
'Çözüm'ü Esad zehirledi
Oysa...
Mart 2011’de muhalif gösteriler başlayınca hemen “baba mirası” yöntemi hatırlayan Esad, Kandil’den getirdiği “seçme” teröristleri Türkiye sınırına yerleştirdi.
Önce Esad’a karşı olan Kürtlerin sesi kesildi, sonra da yeni takviyelerle, PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD oluşturuldu.
Esad, bu teröristlere silah yağdırdı.
O günler, “Çözüm Süreci” çabalarının sahaya yansımaya başladığı bir dönemdi.
Esad, PKK’ya; Suriye’nin kuzeyinde “özerk bir yapı” sözü vererek, “çözüm fidesi”nin köküne siyanür sıktı.
Nitekim “silah bırakmayı” tartışan PKK, fikir değiştirerek, siyasi iradenin “çözüm” için sergilediği müsamahayı, FETÖ’cü garnizon ve mülki amirlerin de katkılarıyla yeni saldırılara hazırlık için kullandı.
PYD Kürt temsilcisi mi?
Şimdi PYD’yi, Suriye’deki Kürtlerin temsilcisi olarak sunup, "Kuzey Irak’taki gibi bir yapı”dan bahseden yerli ABD maşaları, Kuzey Irak’taki özerk yapının, Kürt halkına zulmederek hakimiyet kuran ve bunu da emperyalist canavarlar için kullanan bir terör örgütü olmadığını hatırlamalıdır.
PYD/PKK Esad’ı, ilerleyen süreçte daha cazip tekliflerle gelen Amerika ile aldatmış olsa da “ortak düşman” motivasyonlu ilişki aralıksız sürmüştür.
Nitekim şimdi Afrin’de sıkışan terör örgütü, ‘eski göz ağrısı’ Esad’dan yardım istedi.
Ama 2011’deki Esad’ın yerinde yeller esiyordu.
O artık şimdi iki kocalı bir kuklaydı...
PYD’ye hangi güçle ve hangi iradeyle yardım edecekti ki?
Afrin’deki feci akıbetini iliklerine kadar hisseden PYD, Türkiye’nin hızını kesmeye çalışıyor.
Ancak...
“Afrin, Suriye rejimine teslim edilirse Türkiye giremez” diyenlere sormak lazım; Türkiye’ye karşı terör örgütü ile ittifak kuran Esad bizim sınır güvenliğimizi nasıl sağlayacak?
Afrin’i PYD’ye kim verdi?
Esad rejimi, güvenilebilecek bir “devlet” olsaydı, 2012’de PKK/PYD teröristlerinin, tamamen Arapların yaşadığı Afrin’i işgal etmelerini önlerdi.
Onu bırakın, harekat başladığından bu yana Afrin’e terörist ve silah desteği yine rejimin hakim olduğu bölgelerden gelmiyor mu?
Bugün Suriye’nin toprak bütünlüğü karşısındaki en büyük tehdit Esad’ın kendisidir.
Bir taraftan TSK’ya övgü yağdırırken diğer taraftan da Esad’ı pazarlayanlar millî çıkarlarımızı ateşe atıyor.
Türkiye’nin rejimle anlaşılması, Esad’ın “terörist” dediği ÖSO ile ortak operasyon imkanını kaybetmesi ve Suriye’de “işgalci” durumuna düşmesi demektir.
Esad ile görüşülmesini isteyenlerin, Afrin Harekatı ile birlikte “ÖSO terör örgütüdür”demeye başlaması da tesadüf değil zaten.
Bu kirli ittifakta yer alan CHP ve yanındakilerin, “Zeytin Dalı Harekatı’nı destekliyoruz...”cümlesinin hiçbir önemi yoktur.
Çünkü, “ama”dan sonrası Mehmetçiğe ihanettir.