Samer Abboud / Al Jazeera
Suriye’de adalet ve hesap verme zamanı
Suriye rejimi çöktü. Devlet Başkanı Beşar Esad ülkeyi terk etti, Suriyeliler ise sevinç içinde. Onlarca yıldır işkenceyle korku salan hapishanelerden kurtarılan Suriyelilerin görüntüleri pek çok kişiye ülkelerinin nihayet baskıdan kurtulduğu yolunda umut verdi.
Suriyeliler yıllardır rejim çöktüğünde ülkelerinin neye benzeyeceğini öngörmeye çalışıyordu. O gün geldi ve Suriye’nin geleceğini şekillendirmek artık yeni ve yapıcı olmasını umut ettiğimiz bir çekişme alanı.
Suriye’de bundan sonra ne olacağına ilişkin açıklamalarda bulunmak için henüz çok erken. Önümüzdeki haftalarda ve aylarda hem iyimserliğe hem de kötümserliğe yer olacak. Suriyeliler 13 yıllık savaşın ve 54 yıllık Esad ailesi iktidarının yarattığı trajediyle yüzleşecekler. Diğer yandan da yeni bir siyasi sistemin temellerini atacak bir geçiş süreci başlatacaklar.
Bunu yaparken Suriye vatandaşları ve geçiş dönemi liderleri ülkenin geleceğine ilişkin zor sorularla karşı karşıya kalacaklar. Bu sorulardan hiçbiri hesap verebilirliğin, adaletin ve telafinin nasıl sağlanacağından daha önemli değil. Gelecekteki Suriyeli siyasi liderlerin bu meselelere yaklaşma tercihleri kaçınılmaz olarak çatışmanın nasıl anlatıldığını ve Suriyeliler arasında gerçek bir uzlaşmanın gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini yansıtacaktır.
Bu sürecin nasıl bir şekil alacağına karar vermek için henüz erken olsa da Suriye’nin Lübnan modelini takip etmekten kaçınması kuvvetle muhtemel. Lübnan’daki iç savaşın ardından ülkenin liderleri, savaşın dış güçlerin Lübnan’ın işlerine karışmasından kaynaklandığının anlatıldığı bir resmî belleksizleştirme projesi yürüttü. İç savaşın tüm milis liderleri, Samir Geagea’nın hapsedilmesi dışında, savaş sırasındaki eylemlerinden dolayı hesap vermekten kaçındı. Hatta Nebih Berri ve Velid Canbolat gibi birçoğu bugün hâlâ parlamento üyesi.
Resmî belleksizleştirme projesi Lübnan’ın milis liderlerini savaşın sorumluluğundan muaf tuttu. Lübnan vatandaşlarından, adalet ve kapanış arayışına girmeden hayatlarına devam etmeleri bekleniyordu.
Suriye’nin yeni liderleri ülkenin geçmişinden basit bir şekilde devşirilmediği için kuşkusuz durum farklı olacaktır. Suriye’nin eski rejim mensuplarının yargı süreçleri yoluyla çatışmalardan sorumlu tutulması yönünde güçlü bir istek var. Buradaki zorluk, adalet ve hesap verebilirlik ile kaçınılmaz bir olgu olan intikam isteği arasında denge kurmak olacaktır. Suriye’deki herhangi bir uzlaşma süreci, adalet mekanizmalarının uzlaşmayı yansıtmasını sağlamak amacıyla bu dengeyi göz önünde bulundurmalıdır.
Yakın zamanda Heyet Tahrir Şam tarafından zorunlu askerler için çıkarılan af, geçiş dönemi yetkililerinin yargılanmak üzere sadece ordu ve rejim içindeki üst düzey yetkilileri hedef alacağını gösteriyor. Bu adım, rejimin karar alıcıları ile ordu ve bürokrasinin bir parçası olan sıradan vatandaşları birbirinden ayırdığından, ülke içinde yürütülecek herhangi bir uzlaşma süreci açısından iyiye işarettir.
Almanya’da eski Suriyeli cezaevi görevlilerinin yargılandığı davaların, sadece kendilerine, ailelerine ve ülkelerine verilen zarar için adalet isteyen pek çok Suriyeliye nasıl bir nihai çözüm getirdiğini gördük. Bu hesap verebilirlik biçimleri bundan böyle Suriye’nin yasal ve siyasi mekanizmaları kullanılarak ülke içinde yürütülebilir. Bunun için yeni yerel yasaların çıkarılması ve ulusal mahkemelerin kurulması gerekecektir.
Aynı zamanda Suriye’nin geçiş dönemi liderleri, yaptırımların hafifletilmesi için uluslararası desteği kabul etmeleri yönünde yoğun bir baskıyla karşı karşıya kalacaktır. Bunun bedeli ağır olacaktır ve bu bedel uzlaşma süreci üzerinde uluslararası kontrolü de içerebilir.
Soğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası güdümlü uzlaşma süreçlerinin geçiş sürecindeki ülkelerden genellikle Birleşmiş Milletler’in (BM) dilini ve normlarını benimsemelerini talep ettiğini gördük. Bu durum eski Yugoslavya veya Ruanda gibi uzlaşma sürecinin dış müdahalelerle şekillendirildiği yerlerde pek çok soruna yol açtı.
Uluslararası müdahale Suriye vatandaşlarının uzlaşmaya olan duygusal bağını zayıflatabilir. Bu nedenle Suriye, uzlaşma mekanizmalarını geçiş sürecinin içine yerleştirerek BM ve diğer uluslararası aktörlerin gözetimi dışında bir geçiş ve uzlaşma süreci inşa etmeye çalışmalıdır.
Bu süreç aynı zamanda tazmin sorununu da ele almaya çalışmalıdır. Rejimin çatışma yönetimi stratejilerinin bir parçası, insanların mülklerini ellerinden almak ve mülkiyeti kendilerine sadık olanlara devretmekti. Mülteciler ve ülke içinde yerinden edilmiş insanlar geri döndükçe, birçoğu evlerinin veya mülklerinin başkaları tarafından işgal edildiğini veya sahiplenildiğini görecektir.
Bu nedenle, yeni yönetimin gerginliklerden kaçınmak için mülkiyetin belirlenmesine yönelik açık mekanizmalar oluşturması gerekmektedir. Bu, belgelerin eksik olduğu vakaları çözecek mekanizmaların bulunmasını ve geçmiş yetkililerin hangi kararlarının tanınması, hangilerinin tanınmaması gerektiğinin belirlenmesini de içerecektir.
Ayrıca, önceki rejim bizzat kendi makamları tarafından düzenlenmemiş hiçbir belgeyi tanımadığı için hakları ellerinden alınmış ve çocuklarına vatandaşlık aktaramamış çok sayıda Suriyeli mülteci bulunmaktadır. Bu sorunun da ele alınması gerekecektir.
Tazminin bir diğer boyutu da sivillerin savaş sırasında uğradıkları kayıpların telafisi. Pek çok ev yıkılıp yağmalanırken, elektrik gibi temel hizmetlere erişimde de aksaklıklar yaşanıyor. Altyapı pek çok yerde tahrip edildi. O kadar çok yıkım var ki, özellikle güneydeki İsrail işgali genişledikçe ve İsrail bombardımanı devam ettikçe tazminat ve yeniden inşanın üstesinden gelmek zor olacak.
Suriye’nin yeni liderlerinin bürokratik karmaşayı ve yeniden inşa zorluklarını nasıl yönetecekleri büyük ölçüde halkın geçiş sürecini nasıl yorumlayacağını da belirleyecek.
Çatışma sonrası ya da otoriter yönetim sonrası birçok örnekten biliyoruz ki çatışmalar insanların hafızalarında ve hikâyelerinde devam ediyor. Suriye de farklı olmayacak. İzlenen uzlaşma ve hesap verebilirlik yolu ne olursa olsun bazı Suriyeliler arasında hayal kırıklığına yol açacak. Bu kesin. Dolayısıyla her türlü hesap verebilirlik mekanizmasının kapsamlı ve kapsayıcı olması, Suriye’nin 2011’den bu yana yaşadığı çatışma deneyiminin çeşitliliğini yansıtması gerekecek.
Bu süreç elbette meşakkatli ve Suriyelilerin yıllarca mücadele edeceği bir mesele olacak.
Bu yazı Al Jazeera sitesinde yayınlanmış olup, Evrim Yaban Güçtürk tarafından Perspektif için çevrilmiştir.