HAKSÖZ HABER
Suriye Savaşı 10. yılındayken dünya hala yaşananların mahiyetini anlayabilmiş değil. Milyonlarca Suriyeli dünyanın dört bir tarafına savruldu. Problemin temeli ve çözümüne dair ise bütünlüklü bir öneri sunulamıyor.
Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (KSYÖ) Soruşturma ve Tespit Ekibi'nin Suriye’deki kimyasal silah saldırılarına ilişkin 12 Nisan tarihli ikinci raporunda, 4 Şubat 2018'de Serakib'de meydana gelen klor gazı saldırısının, Esad rejimi güçleri tarafından gerçekleştirildiğinin tespit edildiği kaydedilirken "Soruşturma ve Tespit Ekibi, bir kimyasal silah saldırısında daha rejimin sorumluluğunu ortaya koymuştur." ifadesi kullanıldı.
KSYÖ’nün geçtiğimiz günlerde yaptığı bu açıklamanın üstüne AB üyesi Danimarka ise Suriye’nin 'bazı bölgelerinin' güvenli olduğunu ileri sürerek sınırları içinde oturma iznine sahip olan mültecilerin oturma izinlerinin yenilenmeyeceğini açıkladı.
Çatışmasızlık bölgesi olarak ilan edilen İdlib’i dahi defalarca bombalayan Esed rejiminin hangi sözüne güvenilerek mülteciler sınır dışı edilecek orası ise belirsizliğini koruyor. AB ve BM’nin ikircikli tutumu Esed rejimini cesaretlendiren olayların başında geliyor. Eğer ki çok daha önceleri net politikalar uygulansaydı ne mülteci meselesini ne de katliamları konuşmamıza gerek kalmayacaktı.
Tüm bu yaşananlar Suriyeli mülteci kardeşlerimizin Rablerinden sonra sığınacakları tek yerin Türkiyeli Müslümanlar olduğunu gözler önüne seriyor. Şayet bizler de kardeşlerimize sahip çıkmazsak ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve katil bir rejim mazlumları bir şekilde yok edecek!