Esed’in Derdi Alevicileri Niye Gerdi?

MUSTAFA SİEL

Suriye’de Alevi Katliamı İddiaları

29 Nisan günü flaş bir haber düştü internet medyasına. Suriye’de birkaç muhalif grubun ortaklaşa yürüttüğü operasyon sonrası 25 Nisan'da İdlib kentinin Cisr el Sugur kasabasını ele geçirmesinin ardından  Suriye ordusu başta olmak üzere Ulusolcu kesim, Esed ve İran sempatizanları ile PKK'ya yakın kaynaklar, insanların dikkatini çekmek için hep bir ağızdan, El Kaide'nin Suriye kolu Nusret Cephesinin İdlib'te bulunan Alevi köyü İştebrak'ta Alevileri katlettiğini iddia ederek, buna delil olarak ta bazı resimleri ve videoları yayınladılar.

Basından öğrendiğimize göre CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün işi daha ileri götürerek Kara Kuvvetleri Komutanı Hulusi Akar’a bir mektup yazmış. Mektubunda, Nusra Cephesi’nin kullandığı silahların Türk ordusu tarafından sağlandığı iddiasını dile getiren Aygün, “Recep Tayyip Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler sevdalısı olması ve Ahmet Davutoğlu’nun Neo-Osmanlı hayallerinin peşine dalması, Türk Ordusu’nun El Kaide, IŞİD, El Nusra, ÖSO, Fetih Ordusu vb. İslamcı terör örgütleri ile birlikte isminin anılmasına vesile olmamalıdır” ifadelerini kullanarak, her zaman olduğu gibi iftira ve çarpıtmaları kullanarak ciheti Askeriyeyi kışkırtamaya çalışmış.

Çarpıtmanın Bu Kadarına da Pes Doğrusu

Bazıları (olayı iyice çarpıtarak) paylaştıkları resimlerde Hatay kökenli Nusayri milis lideri Mihraç Ural'ın Banyas Kasabasında çoluk çocuk ayırmadan yaptırdığı ve 800 civarında sivilin katledildiği Sünni katliamına ait fotoğraflar ile Esed Şebbihalarınca muhtelif zamanlarda Sünni halka yapılan katliamlara dair fotoğrafları,  hatta IŞİD'in katliamlarına ait olduğu iddia edilen resimleri ve hatta hatta muhaliflerin korkusundan bölgeden kaçan Esed askerlerine ait görüntüleri, İştebrak’ta katledilen sivil aleviler olarak gösterdiler. 

Aslında Alevi katliamı iddiasını ispatlayacak hiçbir delil olmadığı halde, sadece Cisr el Sugur'da kendinin Alevi olduğunu söyleyen bir Nusayri’nin muhaliflerce kurşuna dizilmesini içeren videonun delil olarak sunulduğu görüldü.

Lakin hemen akabinde öldürülen bu şahsın Şebbiha üniformasıyla çekilmiş fotoğrafları internete düştüğü gibi, bazı Esedseverler’de bu kahramanın şehadetini! ilan ederek öldürülen kişinin Şebbiha olduğunu zımmen kabul etmiş oldular.

Alevi katliamı iddiasına tek ciddi delil olarak gösterilen görüntülerdeki öldürülen Nusayrinin sivil değil Şebbiha olduğu kesin. Öldürülmesinin nedeni de muhtemelen öldürülmeyi hak edecek seviyede savaş suçu işlemiş olması?

İddialar üzerine muhaliflerce yapılan açıklamalarda, ele geçirilen bölgelerde Nusayri katliamı yapmak bir yana, yaralı Nusayrileri tedavi ettikleri dile getirildi. Zaten 4 yıllık süreçte IŞİD hariç diğer muhaliflerin (birkaç istisna hariç) sivil Nusayrilere karşı her hangi bir zulüm işlediğine dair ciddi bir iddia bile söz konusu değil.

Bu Atılan İlk Çamur Değil

Doğrusu bu çarpıtma ilk olmadığı gibi, sonda olmayacağı belli. Mesela yıllar öncede Nusret Cephesine karşıda buna benzer bir yalan haberle iftira kampanyası yürütülmüş ve Sosyal medyada “El Nusra Kürtleri katlediyor” başlığıyla hızla yayılan videodaki katliamın Esed askerleri tarafından işlendiği ortaya çıkmıştı.

Çamur at izi kalsın sözü bu güruhlar için söylenmiş sanki. Hiçbir ilkeleri, sınırları yok, iftira olduğunu bile bile sınırsızca çamur atmaktan zerrece imtina etmiyorlar ve bu alçaklıklarından vaz geçmeye hiç niyetleri yok.

Çamur at izi kalsın mantığıyla hareket ederek bir taşla birkaç kuş birden vurmaya gayret ediyorlar bu utanmaz, arlanmaz, vicdansız müfteri yalancılar. Mesela bu defaki iftiralarıyla hem muhalifler ve onları destekleyenler üzerinde psikolojik baskı kurularak ilerlemelerini ve Esed’in gerilemesini önlemek, hem de Türkiye’deki Alevileri kışkırtmak ve başka gayeleri var.

İşin ilginç yanı, bu iftiraları kısa bir süre sonra olanca çıplaklığıyla açığa çıktığında bile devam ettirmekten çekinmedikleri gibi, kendilerini pohpohlayan demokrat ve tarafsız kesimlerde! bu haltları görmezden gelmeye ve yeni iftiraları iştahla beklemeye devam ediyorlar.

Utanmazlığın Bu Kadarı

Suriye’de 4 yıldır işlenen katliamlardan bir kez dahi bahsetmek bir yana, hadi muhaliflerden geçtik, varil bombalarıyla evlerinde katledilen kadın ve çocuklar için bile “Esed teröristleri temizledi” diye sevinçten göbek atan ve bunu ilan eden bu alçaklardan başka ne beklenebilir ki zaten.

İş bu güruhlar işlerine geldiğinde bize ne Ortadoğudan, bize ne pis Araplardan, ne işimiz var Suriye ve Irak’ta diyerek hükümetin Ortadoğu ve Suriye politikalarını kıyasıya eleştirirken; iş kendilerine yakın hissettikleri Yezidi Kürtler ile Nusayri Araplara gelince, birdenbire unutuyorlar ulusalcılıklarını, Türklüklerini, Misakı milliyi.

Bizim Ümmet Ümmet diye mazlum Ümmetin derdiyle yakınmamıza karşı İslam düşmanlığı güdüleriyle Ulus Ulus diye uluyanlar, nedense mezhebi ve ideolojik yakınlık duydukları kesimler söz konusu olunca unutuveriyorlar Ulusçuluklarını ve Suriye zalimin zulmünün devamını temin için Mezhebi Mezhebi diye yırtınmaya başlıyorlar.

Demek ki Zalim Bir Nusayri Şebbiha 300 bin Mazlum Sünniden Kıymetli

Sadece bir şebbihanın öldürüldüğünü gösteren bir video görüntüsünden kitlesel Alevi katliamı çıkaranlar, nasılsa Esed rejimince katledilen 11 bin kişiye ait olduğu BM tarafından tescil edilen 55 bin fotoğrafı görmemişlerdi bile, hatırlayacak olursak.

Demek ki neymiş, Suriye’de Sünni katletmek caiz ve hatta vacip, Nusayri  katletmek haram. Üstelik öyle utanmaz arlanmazlar ki, daha önce Nusayri Şebbihalarca Banyas’ta katledilen Sünni kadın ve çocuklara ait fotoğraf ve görüntüleri dahi (üstelik bile bile) alevi katliamına delil olarak kullanmaktan da kaçınmıyorlar.

Demek ki (en az 30 bin tanesi kadın ve çocuk olan) on binlerce sivil en acımasız yöntemlerle, işkencelerle, varil bombalarıyla, kimyasal silahlarla katledilirken (Kitlesel) Sünni katliamı olmuyor ama (hatta terörist ve vatan hainleri temizlendi oluyor), bir (muhtemelen savaş suçlusu) bir Nusayri Şebbiha öldürülünce (Kitlesel) Alevi katliamı oluyor ha! Vicdanınız batsın sizin.

Türkiye Ordusu Muhaliflere Topçu Desteği Sağlıyormuş

Birde tutmuşlar, İdlib’in muhaliflerce ele geçirilmesini Türkiye ordusunun topçu atışları ve silah desteğine bağlıyorlar. Böyle bir şey olmuş mudur bilmiyorum, (pek ihtimal vermemekle beraber) farz edelim ki olmuştur diyelim, peki ama 4 yıldır muhaliflere karşı savaşan İran askerleri ile dünyanın dört bir tarafından gelmiş Şiaperest milislere niye hiç gıkınız çıkmadı şimdiye değin? Yada Işid’i ve bu bahaneyle başta El Nusra olmak üzere Suriyeli muhalifleri bombalayan ABD’ye?

Birde tutuyor antikapitalist, antiemperyalist geçiniyorlar. Lakin antiemperyalistlerin şahı ABD Müslüman grupları ve sivil halkı vurunca sevindirik olup alkışlıyorlar, öyle ki pilotları bulsalar omuzlarında gezdirecekler.  

Merak ediyorum, Türkiye ordusu muhalifleri bombalasa, hatta sivil halkı bombalasa nasıl tepki verirler acaba? Cevabı çok açık olan bu soruyu sormaya gerek var mı ki?

Yada eğer iktidar ve ordu baştan itibaren Esed’i desteklese ve ordu muhaliflere karşı savaşsa idi, yine aynı eleştirileri yapar, bize ne Suriye’den, ne Şamın şekeri ne Arabın Yüzü, Yurtta sulh cihanda sulh derler miydi?

Esed’te Andımızı Okuyor mu?

Anlayamadık doğrusu Sayın Türk Ulusalcıları, size ne aslen Arap olan ve Arap Ulusalcısı olan Esed ve Şebbihalarından. Üstelik Esed ve Şebbihaları sizin gibi “Ne Mutlu Türküm Diyene” değil, tam aksine “Ne Mutlu Arabım Diyene” diyor ve Türkiye’nin topraklarının bir bölümünde gözleri var üstelik.

Şimdiye değin hep Ne Mutlu Türküm Diyene diye yırtınıyor, bunu söylemek istemeyenleri vatan hainliğiyle suçluyordunuz. Esed ve Şebbihaları ne zaman Türk oldu yada Türk olduklarını iddia ettiler ki onların derdi sizi gerdi? Irk mı değiştirdiniz, Ulus mu, yoksa vatan mı? Neden Hatay’da Suriye’ye bağlanma pankartları açıp slogan atan Nusayri Araplarla aynı saflardasınız ve aynı gayeler peşindesiniz?

Andımızın kaldırılmasını da şiddetle protesto etmiş, Ulusa ve Türklüğe ihanetle suçlamıştınız hani. Hala da geri getirilmesi için gayret ediyorsunuz. Herhalde Esed ve Şebbihaları da sizin gibi Kemalist olsa gerek ki, onlar için meydanlara iniyor, sağa sola kılıç sallayıp, kurşun yağdırmakla tehdit ediyorsunuz. Siz desteklediğinize göre muhakkak onlarda artık Türk Ulusalcısı olmuş, Ne Mutlu Türküm Diyene diyor, hatta belki de her sabah Andımızı okuyorlardır.

Maskeler Bir Bir Düşerken

Doğrusu 5. Yılına giren Ortadoğu intifadası süreci ve bilhassa Suriye direnişi pek çok maskeyi bir daha takılamayacak şekilde düşürdü. Bu sayede İran rejimi ve Şiaperestlerin koynumuzda beslediğimiz zehirli birer yılan olduğunu, zehirlerinin acısını ta yüreğimizin merkezinde hissederek ve çok büyük zayiatlar vererek te olsa öğrenmiş olduk öncelikle.

Bir kez daha 3.Ali İmran Suresi 118’den 120’ye kadar olan ayetlerin tecellisini, bizlerden olmadıkları halde bizlerden görünenlerin (zaman zaman ağızlarından kaçırdıkları halde tevilen iyiye yorduğumuz) kinlerini böyle kritik kavşaklarda nasıl üzerimize kustuklarını, bizleri nasıl yılan ve akrepler gibi soktuklarını yaşayarak öğrendik.

Şeytanın Ücretsiz - Gönüllü Askerleri

Türkiye’de ise Ulusolcu kesimin gerçek yüzünün bir kez daha deşifre olduğunu gördük bu süreçte. Laiklik, Kemalizm, Ulusalcılık vs. söylemlerinin hep birer maske; asıl ve tek dertlerinin İslam düşmanlığı, tüm söylemlerinin bu düşmanlığa gizlemek için birer araç olduğunu yakinen müşahede ettik bu 5 yıllık süreç boyunca ve en son Alevi katliamı iddialarındaki tutumları vesilesiyle tüm çıplaklığıyla bir kez daha.

Ulusalcılık, Kemalizm, Laiklik, Liberalizm vs. maskeleriyle İslam’a düşmanlıklarını her vesileyle ortaya koyanların, İslam’a ve Müslümanlara olan kin ve düşmanlıklarının zannettiğimizden daha büyük ve derin olduğunu yakinen müşahede ettik bu süreç boyunca.

Bazılarımızın zannettiği gibi bir takım ideolojilerin bunları İslam düşmanlığına sürüklemeyip, İslam düşmanlığının bunları bir takım ideolojileri birer maske olarak sahiplenmeye ittiğini; bu çevrelerin aslında 114.Nas Suresinde cin şeytanlarının işbirlikçisi ve ücretsiz - gönüllü askerleri olan insan şeytanları olduğunu ve tıpkı cin şeytanları olan İblis ve askerleri gibi tek dertlerinin ve hayat gayelerinin İslam düşmanlığı ve insanları haktan alıkoymak olduğunu, yazılı ve görsel medyanın bunların en önemli vesvese araçları olduğunu, yakinen idrak etmiş olduk bu süreç vesilesiyle.